Bir zarafet simgesi: Sultan Ahmet Camii'nin bilinmeyenleri
İstanbul denince akla ilk gelen camilerden biridir Sultanahmet Camii... 17. yüzyılın önemli eserinden biri olan cami, Mimar Sinan'ın yapı anlayışı içinde inşa edilmiş bir şaheserdir. Cami; hikayesi, mimari özellikleri, konumu ve tarihe meydan okumasıyla tarihi yarımadanın en çok ziyaret edilen önemli eserlerinden biri. İşte bir zarafet simgesi Sultan Ahmet Camii hakkında bilinmeyenler...
Önceki Resimler için Tıklayınız
Duvarlardaki büyük tabletlerde halifelerin isimleri ve Kur'an-ı Kerim'den parçalar yazılıdır. Sultan Ahmet Camii'nin Kur'an-ı Kerim'den ayetler içeren hat dekorasyonlarının çoğu, zamanın en büyük hat sanatçısı Seyyid Kasım Gubari tarafından nakşedilmiştir. 17. yüzyılın önemli eserinden biri olan Sultanahmet Camii, Mimar Sinan'ın yapı anlayışı içinde inşa edilmiş bir şaheserdir.
Harim mekânına biri kuzeyde revaklı avluya, ikisi yanlarda dış avluya açılan üç kapıyla geçilir. Ayrıca kıble yönünde iki yanda birer kapı daha vardır. Revaklı avluya açılan cümle kapısı mukarnaslı yaşmağa sahip olup iki yanı nişlerle hareketlendirilmiştir. Kapı üzerinde I. Ahmed'in adının bulunduğu kitâbe yer almaktadır. Cami içinde mihrap duvarı hariç üç yönde yer alan mahfil harimi çevrelemektedir. Duvarlardaki payandaların genişliğinde olan mahfil pâye ve sütunlara oturan sivri kemerlerle taşınmaktadır.
Sultan I.Ahmet camiinin tüm yapım aşamalarıyla özel olarak ilgilendi. 1610'daki törende Evliya Çelebi bu durumu şu şekilde anlatır: "Cümle üstad mimar ve mühendisler toplanip, Üsküdarli Mahmut Efendi'nin ve üstadimiz Evliya Efendi'nin dualari ile esasinin kazılmasına başladı. Evvela Sultan Ahmed Han, eteğine toprak doldurupp, "Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul eyle" deyüp, amelelerle birlikte temelden toprak taşıdı."
Yapıda aydınlatmayı sağlayan pencereler altı sıra halinde ele alınmıştır. Mihrap duvarı hariç diğer cephelerde alttan ilk iki sıra pencere dikdörtgen açıklıklı ve sövelidir. Üçüncü sıra pencerelerle eksedralardaki dördüncü sıra pencereler sivri kemerli, yarım kubbelerdeki beşinci sıra ve ana kubbe eteğindeki altıncı sıra pencereler ise yuvarlak kemerli açıklıklıdır.
Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul'daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Cami, Medrese, Daru-l Kurra, Muvakkithane, Sıbyan Mektebi, Arasta, Hamam, İmaret, Darü'ş-şifa ve Türbe'den oluşan külliyenin merkez yapısı olup bir dış avluyla çevrelenmiştir.
Kubbelere geçişler pandantiflerle sağlanmış olup yalnızca son cemaat yerinde ortada cümle kapısı önünde bulunan ve diğerlerinden daha yüksek ele alınmış olan kubbeye geçiş mukarnaslıdır. Mermer döşeli revaklı avlu ortasında şadırvan görünümünde, üzeri kubbeli altıgen planlı fıskıyeli havuz bulunmaktadır. Mukarnaslı başlıklı altı sütunun taşıdığı sivri kemerli cephelerde kemer yüzeyleri kıvrık dallı rûmîler, kemer köşe dolgularında ise stilize çiçeklerden oluşan bitkisel süslemeler görülür.
Padişah için ayrılan bölüm, caminin güneydoğu köşesindedir. Bir platform, iki küçük dinlenme odası ve sundurmadan oluşan bu bölümden, padişahın güneydoğu üst galerideki locasına geçiş bulunur. Caminin hünkâr mahfili zümrüt, gül ve yaldızlarla süslenmiş ve yaldızlarla işlenmiş kendi mihrabı vardır.
Camide zengin çini, kalem işi, ahşap, taş ve madenî süslemeler görülmektedir. Alt sıra pencere üstlerinden başlayarak üçüncü sıra pencere altlarına kadar duvar yüzeyleri çinilerle kaplanmıştır. Özellikle mahfil duvarlarında yer alan çiniler mekân içinde gözü yormayacak şekilde yerleştirilmiştir.
Caminin içindeki en önemli unsur, ince işçilikle yapılmış mermer mihraptır. Mihrabın sağındaki zengin dekorlu minber, en kalabalık halinde bile herkesin imamı duyabileceği şekilde tasarlanmıştır.
Aynaların etrafında mevcut süslemeler ise kazıma tekniği ile yapılmıştır. Mihrap aksındaki dış avlu kapısında aynalar kare ve dikdörtgenlerden meydana gelen tablalardan oluşmuştur. Bu tablaların yüzeylerinde ve etraflarında yine kazıma tekniğinde bitkisel motifler işlenmiştir.