Sosyal hayata dair en çok sorulan 15 dini soru
Müslüman toplumların kültürlerinin şekillenmesinde ve hayat tarzlarının oluşmasında hiç kuşkusuz en önemli etki ve katkıyı Kur'an-ı Kerîm ve Hz. Peygamber'in hadisleri sağlar. Bu nedenle müminler, Kur'an ve sünnet ışığında hareket eder. Peki, sol elle yemek yemekte bir sakınca var mıdır? Define aramak ve bulunduğunda sahiplenmek caiz midir? Ya da selamlaşma nasıl yapılır, hükmü nedir? Sizler için, Diyanet'e sosyal hayata dair sıkça sorulan soruları derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Günümüzde define arama işlemleri "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu" ile diğer ilgili mevzuata göre yürütülmektedir. Bu mevzuata aykırı şekilde define aramak kamusal ve bireysel haklara tecavüz anlamına geldiğinden caiz değildir.
Amacına hizmet etme imkânı kalmayan bir vakfın aynı amaca hizmet etmek üzere değiştirilmesi veya satılması caizdir.
(İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, VI, 573)
Camilere ait olup da kullanılmayan halı, kilim vb. eşyanın çürümeye terk edilmesi uygun olmaz. Dolayısıyla antika değeri olmayanlarının, usulüne uygun bir şekilde ihtiyacı olan başka bir cami veya mescide verilmesi; ihtiyacı olan başka bir cami veya mescidin bulunmaması halinde ise, ilgili mevzuat çerçevesinde satılıp parasının demirbaş olacak şekilde caminin diğer ihtiyaçlarına harcanmasında dinen bir sakınca yoktur.
'Fikriyat podcast'ten sure meallerini dinlemek için tıklayın
Vücuda iğneler batırılıp, açılan deliklere boyalı maddeler konularak yapılan dövme, eski çağlardan beri yapılan bir cahiliye âdeti olup, sağlık açısından zararlı olduğu gibi dinen de yasaklandı. Nitekim Hz. Peygamber (sav), dövmeyi yapan ve yaptıranların Allah'ın rahmetinden uzak olacaklarını bildirdi.
(Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim Libâs, 120; Tirmizi, Edeb, 33)
Dövme yaptırmak dinimizce yasaklanmış olmakla birlikte cilt üzerinde bir tabaka oluşturmayan dövmeler abdest ve gusle engel değildir. Fakat deri üzerine yapılarak suyun temasını engelleyen bir tabaka oluşturan dövmeler abdest ve gusle mani olacağından namaza da engel teşkil eder. Daha önce yapılmış olup deri üzerinde tabaka oluşturmuş ve çıkarılması da mümkün olmayan dövmeler ise artık deri hükmünü almış olur. Dolayısıyla bu durumda kılınan namaz geçerlidir. Abdest ve gusle engel olmayan türden olan dövmeler, dikkat çekici resim vb. içeriyorsa bunların namaz kılarken kapatılması uygun olur.
Fikriyat TV'de yer alan Kur'an-ı Kerim okumalarına ulaşmak için tıklayın
Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu bağışın hükmüne temas etmemişlerdi. Ancak dinimizde, Kitap ve sünnetin delaletlerinden çıkarılmış genel hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve sünnete açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni meselelerin hükümleri, fakihler tarafından bu genel kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek (tahriç yoluyla) çıkarılmıştır. Organ ve doku nakli konusundaki hükmün tayininde de aynı yola başvurulması uygun olacaktır.
Namazın önemi hakkında 40 hadis
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Yaratıklar içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla, normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın saygınlık ve kerametine aykırı olduğu için, caiz görülmemiştir (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim, Libâs, 33; Kâsânî, Bedâi', V,125; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 107; İbn Nüceym, el-Bahr, VI, 133).
Bilindiği gibi namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehâdetten sonra, İslam binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her Müslümanın namaz kılması farzdır. Terk edilmesi ve -geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması, günahtır. Namaz, uyuyakalmak, unutmak ve baş ile de olsa îma ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber (sav), "Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, uyandığı veya hatırladığı vakit kılsın" (Buhârî, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316) buyurmuştur.
Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alışveriş, Allah'ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyabilir. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar." (Nûr, 24/37)