Peygamber Efendimizin amcalarından olan Hz. Abbas, İslam'ın yayılmaya başladığı ilk günlerde Müslüman oldu. Geniş bir nüfuza sahip olan Hz. Abbas, Müslümanları himaye edebilmek için İslam'ı kabul ettiğini açığa vurmadı. Öyle ki, Mekkeli müşriklerin Müslümanlarla ilgili karar ve davranışlarını Resul-i Ekrem'e ulaştırmak maksadıyla kasten hicret etmedi. Köle azat etmeyi seven, maddi servetiyle de İslam'a pek çok hizmette bulunan Hz. Abbas'ı Peygamberimiz çok severdi.
İlk gençlik yıllarından itibaren ticaretle meşgul oldu. Maddî durumunun iyi olması sebebiyle, Cahiliye döneminde Kâbe'yi ziyarete gelen hacılara su dağıtma (sikâye) ve onlara ziyafet verme (rifâde) görevlerini kardeşi Ebû Tâlib'den devraldı.
Ebû Tâlib'in geçim yükünü hafifletmek için Hz. Abbas Cafer'i, Peygamber Efendimiz de Hz. Ali'yi himayelerine almışlardı.
Geniş nüfuzunu kullanarak Müslümanları himaye etmek düşüncesiyle, Müslümanlığı kabul ettiğini açığa vurmadı.
Hatta Mekkeli müşriklerin Müslümanlarla ilgili karar ve davranışlarını Peygamber Efendimize ulaştırmak maksadıyla kasten hicret etmedi.
Bununla beraber daima yeğenine arka çıkarak onu müşriklere karşı himaye etti.
622 yılında gerçekleşen İkinci Akabe Biatı'nda, Hz. Peygamber'i yalnız bırakmayıp müzakerelere katıldı; Medineli Müslümanlardan onun hayatını tehlikeye atmayacaklarına dair teminat aldı.
Böylece İslamiyet'in tebliğini müsamaha ile karşıladığını göstermiş oldu. Bedir Savaşı'nda müşriklerin safında yer almak zorunda kalan Abbas, bu savaşta esir düştü.
Kendisinin ve diğer akrabalarının fidyelerini ödeyerek Mekke'ye döndü.
Hayber'in fethini Resulullah'ın ona müjdelemesi, ikisi arasında gizli bir haberleşmenin öteden beri devam edegeldiğini göstermektedir.
Mekke'nin fethi için yapılan hazırlıklar tamamlandıktan sonra Müslüman olduğunu açığa vurması, onun gizli ve son derece önemli bir görevi üstlenmiş olduğunun bir başka delili sayılmalıdır.