Biz’den Ben’e: Kişisel gelişim
Müslümanlık, insanların bir arada bulunarak ibadet ettikleri, istişare yaparak karar aldıkları toplumsal bir dayanışma anlayışına sahiptir. Müslüman ahlakında bir kişiyi incitmek yerine kişinin kendi menfaatinden vazgeçmesi esastır. Modern yüzyılın en büyük yalanlarından biri olan ve hayatımızın her yerinde duyduğumuz, gördüğümüz "kişisel gelişim" ise insanlığı "Biz'den Ben'e" götürme anlayışıdır. Asıl olanın biz değil de ben olduğunu söyleyen bu anlayış, kişiye faydadan ziyade zarar vermektedir.
◾ Müslümanlık, insanların bir arada bulunarak ibadet ettikleri, istişare yaparak karar aldıkları toplumsal bir dayanışma anlayışına sahiptir. Müslüman ahlakında, bireyden önce toplum gelir.
◾ Bir kişiyi incitmek yerine kişinin kendi menfaatinden vazgeçmesi esastır. Batı menşeli olan ve hayatımızın her yerinde duyduğumuz, gördüğümüz "kişisel gelişim" ise insanlığı Biz'den Ben'e götürme anlayışıdır. Asıl olanın biz değil de ben olduğunu söyleyen bu anlayış kişiye faydadan ziyade zarar verir.
◾ Tüm dinler bir bireye değil, aksine kavimlere indirilmiştir. Yani Allah Teâlâ'nın muradı bir bireyi ıslah etmek değil kavimleri, cemaati ıslah etmektir. Yüce Allah (CC) Sa'd suresi 29. ayette "Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar ayetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl izan sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik." Kur'an'ın evrenselliğini beyan eder.
◾ Dünya üzerindeki ilk kişisel gelişim kitabı olan "Self-Help" isimli eserin 1859'da yayınlanmasının üzerinden tam 162 sene geçti. Bu yüz altmış iki senede dünya daha önce tarih sahnesinde görülmemiş savaşlara ve olaylara şahit oldu. Ayrıca yükselen benlik akımı sayesinde insanlar kendi fikirlerine saygı duyulması adı altında kendileri ile aynı fikirden olmayan milyonlarca insana zarar verdi. Acaba bu benlik anlayışı daha önce böyle bir yüksek ivme yakalamış mıydı yoksa her şey kişisel gelişim ile mi başladı?
◾ 19. Asır, sanayi devriminin etkilerinin tüm Avrupa'da görüldüğü bir zaman dilimini ifade eder. Yüz binlerce insan büyük sanayi sitelerini idame ettirmek için köylerinden alınıp yakın zamanda birer mega kente dönüşecek olan şehirlere yerleştirilir. Bu kentler zihniyet olarak sömürge ülkelerinden gelen ham maddeleri işleyerek ortaya satılan, ihraç edilen şeyler ortaya koyar. Bu zorunlu göç peşinde büyük bir toplumsal değişmeyi de getirir. Bugün her tarafta gördüğümüz modern kelimesinin başlangıcı bu olaylara dayanır. 19. ve 20 yüzyılların temel anlayışı olan üretim ve sanayileşme Batı toplumundan başlayarak dünyanın geri kalanını ele geçiren modernliği ve kapitalizmi doğurur. Prof. Dr. Akın İlkin "Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi" isimli eserinde bu hususları daha detaylı şekilde anlatmaktadır.
◾ Bu minvalde ortaya çıkan küçük apartman daireleri, dışarıda yeme içme kültürü gibi alışkanlıklar zamanla dönüşerek ihraç edilebilir bir malzeme halini alır. Bireyselleşme de bu dönemden itibaren dünyanın gündemine oturur. Bir insanın eylemleri kendi başına yapması, bir topluluğa ihtiyaç duymaması gibi manalara delalet eden bireyselleşme, aslında insanı daha kolay yönlendirilebilir bir hale getiren anlayışı ifade eder. Bir aile yahut bir topluluk hep beraber olarak meselelerini ve ihtiyaçlarını hallederken tek başına bir yaşam idame ettiren bireyler kapitalizmin iştahını kabartmakta ve maddesel olarak büyük bir potansiyel vaat etmektedir. Büyük yerine ufak parçaları hedefleyen bu anlayış için satış insanlıktan daha önemlidir.
◾ Müslüman kültüründe tekillik diye bir kavram yoktur. İlim talebelerle okunan, yemek bir toplulukla yenilen, namaz hep beraber eda edilen kavramlardır. Müslüman hayatı daima dinamik ve merkezdedir. Şehirlerin kalbi olan camiler her vakit müminlerin birbirini gördüğü yerlerdir. Bu toplumsal bütünleşme ile Müslümanlar asırlar boyunca birbirlerinin ne durumda olduklarından haberdar olmuş, zor durumdaki kardeşlerine yardım etmiş, hastaları tespit edip ziyaret etmişlerdir.
◾ Sıla-i rahim de Efendimiz (SAV) tarafından övülen ve tavsiye edilen bir haslettir. Akrabalar insanlar için bir bağışlanma, rahmet vesilesidir. Onları ziyaret hem toplumsal bir bütünleşme hem de aile bağlarının korunarak neseplerin belirgin hale gelmesini sağlamaktadır. Yüce Allah (CC) Nisa suresi 1. ayette" Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah'a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." buyurarak sıla-i rahime işaret etmiş, Müslümanların akrabalık haklarına riayet etmesini istemiştir.
◾ Efendimiz (SAV) sıla-i rahim hususuyla alakalı; "Yakınlarınızı tanıyın ve onlarla iyi ilişkiler kurun. Zira sıla-i rahim akrabalar arasında sevgiye, malda bolluk ve berekete, ayrıca ömrün uzamasına vesiledir. (Buhari, Edeb, 12) buyurmuş ve akrabalık haklarının dayanışma ve yardımlaşma olarak kıymetine değinmiştir.
◾ İnsan nefsi ıslah edilmediği sürece insan için bir felakettir. Efendimiz (SAV) tüm riyazet yöntemlerini ashabına öğreterek nefsi isteklere ket vurmalarını onlardan istemiştir. Kişisel gelişim ise "en değerli şey sensin, "sen en iyisisin" gibi nefsi, kulağa hoş gelen spot cümlelerle insanları etrafına toplayarak tevazudan uzak, sadece kendini düşünen, bencil ve duyarsız nesiller amaçlamaktadır.