Unutulmaya yüz tutmuş az bilinen deyimler
Türkçenin atardamarı haline gelen deyimler, dilimizi anlamak ve özümsemek için en önemli araçlardan biridir. Sözlerimizin ifade gücünü artırmaya ve anlatmak istediklerimizi zenginleştirmeye yarayan bu kelime öbeklerinin her birisinin arkasında, hikmet dolu hikayeler vardır. Günlük hayatta konuşmalarınızın anlaşılabilirliğini artıracak, unutulmaya yüz tutmuş az bilinen deyimleri sizler için derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
◼ Nasreddin Hoca'nın bir komşusu vardı. Her gün kapısına gelir, ödünç bir eşya veyahut bir araç gerecini isterdi.
Aldığı eşyaları geri getirmekte ihmalkâr davranan bu komşu, Hoca'ya da unutturmayı başarırdı. Böylece aldığı hiçbir eşyayı geri vermez, kendi eşyası gibi kullanırdı.
Yine bir gün bir eşyasını ödünç almaya giden komşu, Nasreddin Hoca'ya; "Hocam, bana ip ver de oduna gideyim" der.
Hoca da;
- Kusura bakma komşu, bizim hanım ipe un sermiş, onun için veremeyeceğim, der.
Komşusu güler;
- Aman Hoca hiç öyle şey olur mu, ipe un serildiğini de senden duyuyorum!
Hoca hiç istifini bozmadan;
- Canım, ne var bunda; vermeye gönlüm olmayınca serilir elbet! yanıtını verir.
◼ Böylece bu nükte, "bir işe gönlü olmayanların" kullandığı bir deyim olarak literatürümüze geçer.
◼ 19. yüzyılda Fransız ressam Delacroix, Paris'te bir sergi açar. Sergiyi gezerken ziyaretçilerden birinin büyük şövalye tablosunun önünde durduğunu ve onaylamayan ifadelerle kafasını salladığını görür.
Ressam ziyaretçinin yanına gider ve sorar:
-Bu şövalye tablosu çok ilginizi çekti, sanırım.
-Evet, ilgimi çekti fakat çizmenin kıvrımlarında hatalar var.
-Peki, bunu nasıl anladınız?
- Ben kunduracıyım, çizme dikerim, der.
Bu yanıtın üzerine ressam hızlıca tuvalini ve boyalarını alır, getirir. Adamın talimatları ile resimdeki hataları düzeltir ve gerçekten daha iyi olduğunu görünce adama çok teşekkür eder.
Fakat adam, tabloda başka hataların olduğunu da söyler. Bu kez de şövalyenin pantolonu ve kemerinde düzeltmeler yapmak ister.
Adamın bu çokbilmiş tavırlarına dayanamayan ressam, "Bak dostum sen kunduracısın, çizmeden yukarı çıkma!" yanıtını verir.
◼ Bilmediği işe, yetkisi dışındaki konuya karışmak anlamına gelen bu deyim, böyle bir hikaye ile literatürümüze geçmiş olur.
◼ Eskiden "koz" ceviz anlamında kullanılırdı. O zamanlarda Kastomunu'da iki köy vardı. Bu iki köyün ortak kullandıkları bir ceviz ağaçları bulunurdu. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı ceviz ağalarının olduğu yerde buluşur, cevizleri paylaşırlardı.