Klasik şiirin altın çağından beyitler ve anlamları
Osmanlı döneminde İstanbul, 16. yüzyılda tam bir kültür sanat merkezi haline geldi. Bu durum edebiyata da yansıdı ve divan şiiri en parlak çağını bu dönemde yaşadı. Yüzyıllar içerisinde gelişimini devam ettiren klasik edebiyatımız bu çağda kendi özgünlüğüne kavuştu. 16. yüzyılda yaşayan şairler arasında kimler yoktu ki: Zati, Kanuni Sultan Süleyman, Fuzuli, Baki, Selimi, Hayali, Taşlıcalı Yahya Bağdatlı Ruhi... Sizler için klasik şiirin altın çağından beyitler ve anlamlarını derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Bende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-ı sâdık benim Mecnûn'un ancak adı varFuzulî
Bende Mecnûn'dan fazla âşıklık kabiliyeti var; asıl sadık âşık benim ama ne yaparsın bir kere Mecnûn'un adı çıkmış.
İsti'dâd: Kabiliyet
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibiMuhibbi (Kanuni Sultan Süleyman)
Halk arasında yöneticilik gibi itibarlı bir şey yok. (Bunca yıldır bütün dünyayı yöneten ben de derim ki) dünyada bir nefes sıhhatten daha güzel bir şey olamaz.
Muteber: İtibarlı
Kadd-i yâre kimisi ar'ar dedi kimisi elif
Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelifMuhibbi (Kanuni Sultan Süleyman)
Sevgilinin düzgün endamını kimisi serviye benzetti, kimisi elif harfine. Herkesin amacı aynı ama söylemi değişik.
Kadd-i yâr: Sevgilinin düzgün endamı
Ar'ar: Selvi