Edebiyatımızdaki ünlü şiirler kimlere yazıldı?
Edebiyatımıza damga vuran şiirlerin kimler için yazıldığını merak ettiniz mi hiç? Çok sevilen "Beklenen", "Mona Rosa", "Mihriban", "Sessiz Gemi" ve daha pek çok şiir kimler için yazılmış olabilir? İşte edebiyatımızdaki en sevilen şiirlerin perde arkası...
Önceki Resimler için Tıklayınız
Yahya Kemal'in ünlü şair Nazım Hikmet'in annesi, ressam Celile Hanım ile olan aşkları dillere destandır. Yahya Kemal'in Nazım Hikmet'e ders verirken tanıştığı Celile Hanım ile olan ilişkisi mutlu sonla noktalanmamış, bu aşktan geriye şairin ölüme yazıldığı zannedilen ama aslında Celile Hanım'ın Heybeliada'dan İstanbul'a doğru yol alışında yaşadığı kederi anlattığı meşhur şiiri kalmıştır.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişşe zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandanHiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kolRıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemliBiçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir buDünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyeceklerBirçok gidenin her biri memnun ki yerinden
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
Nazım Hikmet çok sevdiği Piraye'ye pek çok şiir yazmıştır. Bu şiir ise içlerinden en ünlü olanıdır:
Ne güzel şey hatırlamak seni
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...Ne güzel şey hatırlamak seni;
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti.
Abdülhak Hamit Tarhan'ın kaybettiği eşi Fatma Hanım'ın ardından yazdığı bu şiir bir kadın için yazılmış şiirlerin en hüzünlülerindendir.
Makber
Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.Ben gittim, o haksar kaldı,
Bir köşede tarumar kaldı,
Baki o enis-i dilden, eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı.
Şükûfe Nihal, Türkiye'nin hızla değiştiği yıllarda şiir, öykü, roman kaleme almış bir edebiyatçımızdır. 1920'li yıllarda Erenköy'de bahçelerde, köşklerde edebiyatçılar toplanır, sohbetler ederdi. İşte böyle bir günde Nazım Hikmet küçük bir kağıda "Ben sizin için çıldırıyorum, siz bana aldırış bile etmiyorsunuz." yazdı ve Şükûfe Nihal'e verdi. Daha sonra, Nazım arkadaşlarına Bir Ayrılış Hikayesi'ni Şükûfe Nihal'e yazdığını söylemiştir. Şükûfe Nihal'e yalnız Nazım değil, Faruk Nafiz de aşk şiirleri yazmış.
"Çılga gibi
bir yolun dereye dönüşmesi gibi olur
bizim aşkımız.biraz yağmurdan,
biraz gözelerden
beslenir sevdamız.irmak olur,
nehir olur,
yol kenarında duran çınarlara da
cansuyu oluruz."
Şairin annesinin arkadaşı ve komşuları olan Fahriye Hanım'a yazdığı ve eşinin "Evlendiğimizde o kadın 70 yaşındaydı. Ben Fahriye Abla'yı hiç kıskanmadım" dediği şiir, edebiyatımızın en bilinen şiirlerinden biri olmuştur.
Fahriye Abla
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!