Arama

Kedili Kütüphane’nin bilge Hafız-ı Kutubu

Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin içinde yüze yakın kedi olduğu için "Kedili Kütüphane" olarak anılmaya başlandığını dönemde Kütüphane Müdürü olan İsmail Saib Sencer, kedilere duyduğu büyük sevgi yüzünden, o dönemin "Ebu Hureyre"si (Kedilerin Babası) olarak anılıyordu.

Kedili Kütüphane’nin bilge Hafız-ı Kutubu
Yayınlanma Tarihi: 20.6.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 20.06.2017 14:26

Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin "Kedili Kütüphane" olarak anılmaya başlandığını dönemde Kütüphane Müdürü olan İsmail Saib Sencer, kedilere duyduğu büyük sevgi yüzünden, o dönemin "Ebu Hureyre"si (Kedilerin Babası) olarak anılıyordu.

Tarihçi-yazar Zafer Bilgi, Beyazıt Devlet Kütüphanesi eski Müdürü İsmail Saib Sencer'in, kendini gizleyen, ortalarda olmayı pek sevmeyen biri olduğunu belirterek, "Silik olmayı tercih ederdi ama o silikliğin arkasında büyük bir derya vardı. İsmail Saib Sencer'in 'evliya' olduğunu söyleyenler var. İlim denilen şeyi görmek isterseniz, ona bakmanız yeterli. O yüzden Sencer'e ilmin vücuda bürünmüş hali denilebilir." dedi.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi eski müdürü İsmail Saib Sencer, Mihrabad Yayınları ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi işbirliğiyle düzenlenen programda anıldı.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen "Türkiye'nin Unutulmaz Bilgini İsmail Saib Sencer" konulu söyleşide, Sencer hakkında kitabı da olan tarihçi-yazar Zafer Bilgi konuşmacı olarak yer aldı.

Bilgi, gençlerin vefat eden ya da hayattaki önemli şahsiyetleri tanıması için çaba sarf ettiğini söyledi.

Sencer'in adını ilk kez İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünde okurken duyduğunu ifade eden Bilgi, Sencer'in hayatını araştırmaya başladığını aktardı.

Bilgi, Sencer'in nevi şahsına münhasır bir alim olduğuna vurgu yapan Bilgi, "İsmail Saib Sencer'in beni en çok etkileyen kısmı, hiç kitap yazmaması ve eser bırakmamasına rağmen çok büyük bir zekaya ve hafızaya sahip olmasıydı. Sencer hakkında pek bir çalışma yoktu. Bu yüzden bir çalışma yapmaya karar verdim. Kendini gizleyen, ortalarda olmayı pek sevmeyen biriydi. Bir resim ya da isim bulmak ve onun hakkındaki bilgileri derlemek zor oldu. Silik olmayı tercih ederdi ama o silikliğin arkasında büyük bir derya vardı." diye konuştu.

Sencer'in büyük bir Allah dostu olduğu yorumunda bulunan Bilgi, şöyle devam etti:

"Kitap çalışması için konunun uzmanı birçok kişiyle görüştük. Sencer'in hayatta olan birebir yakını yoktu ama onu tanıyanlarla bilenlerle röportajlar yaptık. İlimle o kadar haşır neşir olmuş ki bu sebepten izdivaca fırsat bulamamış. Maaşının üçte birini kedilere, üçte birini buradaki meczuplara, son kısmını da buraya gelen ilim adamlarına ayırırmış. Çok ilginç bir hayatı vardı. Dünyalık zevklere sırtını dönmüş, sarık ve cübbeye çok bağlı bir insandı."

"İsveç Başbakanı Sencer'in vefatında taziye telgrafı çekmiş"

Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin, içinde yüze yakın kedi olduğu için "Kedili Kütüphane" olarak anılmaya başlandığını aktaran Bilgi, Sencer'in de kedilere büyük sevgi duyduğu için, o dönemin "Ebu Hureyre"si (Kedilerin Babası) olduğunu kaydetti.

Sencer'in, Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin ruhu olduğunu belirten Bilgi, "Çok bilgili olmasının yanında, bu bilgiyi gizleyen bir yapıya sahip. Şimdi yazarın isminin kitabın önüne geçtiği bir zamandayız. O yüzden bu durumu çocuklara anlatmakta biraz güçlük çekiyoruz. Yaşarken, kendisine herhangi bir unvan verilmesine izin vermiyor. İsmail Saib Sencer'in 'evliya' olduğunu söyleyenler var. İlim denilen şeyi görmek isterseniz, ona bakmanız yeterli. O yüzden Sencer'e ilmin vücuda bürünmüş hali denilebilir." ifadelerini kullandı.

Zafer Bilgi, İsmail Saib Sencer'in daha yakından tanınması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bir ilim adamı Sencer'e geldiğinde, o ilim adamına bilgi deryası içerisinde usulü öğretiyordu. Bir araştırmacının araştırmasını çok rahatlıkla yönlendirebiliyordu. Araştırma yaparken nereden başlayacağını, nereye bakacağını bilmeyenlere, nokta atışı hedef gösterirdi. Onunla bir kere tanışan irtibatı hiç koparmadan devam etti. Dönemin İsveç Başbakanı da öğrenciliğini İstanbul'da geçirmiş ve onunla kütüphanede tanışmış. Herkes gibi o da ondan kopamamış ve vefatında İsmet İnönü'ye bir taziye telgrafı çekmiştir."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN