Arama

Sıla-i Rahim Nedir: Akrabalık ve Aile Üzerinde Düşünceler

Sıla-i Rahim Nedir: Akrabalık ve Aile Üzerinde Düşünceler
Yayınlanma Tarihi: 8.9.2023 10:05:10 Güncelleme Tarihi: 08.09.2023 11:36
Sesli dinlemek için tıklayınız.

'Rahim (akrabalık) Rahman'dan bir daldır.'

Hadis-i şerifler arasında anlamını bulmada zorlandığım hadis-i şeriflerden birisi sıla-i rahimle ilgili hadis-i şeriftir. Sıla veya v-s-l kökü ile rahim arasındaki irtibat kurmak, kelimeye tam mutabık bir anlam vermek zor gelmiştir bana. Bir de konu Rahim ve Rahman ile ilişkilendirilince anlam daha da zorlaşır. Kutsi hadiste Allah'ın 'Ben Rahman, akrabalık Rahim'dir, ismimi ona verdim' dediği aktarılır. Bu da anlamayı zorlaştıran bir ifade olabilir. Bununla birlikte kelimelerin ifade tarzlarına takılmadan akrabalık ilişkileri, bu ilişkileri korumak, ziyaret ve öteki vazifeleri yerine getirmek gibi her kültürde aşina olduğumuz beşeri ilişkiler cihetinden konuya yaklaşmak gerekir. O zaman 'sıla-i rahim' için hangi ifade kullanılırsa kullanılsın sahih ve gerçek insani ilişkilerden söz etmiş olmalıyız.

İslam'ın akrabalık hakkındaki açıklamaları dikkate değer değişiklikler arz eder. Her şeyden önce akrabalık Mekke gibi kabile toplumlarında erdemler sıralamasının başlarında yer alan güçlü ve kurucu bir ilişki ağıdır. Mekkeliler akraba bağlarıyla övünür, birbirlerini himaye etmek, birbirleri için kahramanlık ve fedakarlık yapmakla iftihar ederlerdi. Arap toplumunda akrabalık bağlarının gücünü gösteren örneklerden birisi kan davası konusundaki duyarlılıklarıdır. Araplar akrabalarını himaye etmede kararlı davrandıkları gibi herhangi bir şekilde na-hak yere öldürülen birinin intikamını almak için zaman aşımına bakmazlardı. 'Kırk yıl intikam beklemek için uzun zaman değildir' şeklindeki atasözü bu konuda hafızanın ne kadar güçlü olduğunu tespit eder. Arapların nesep ilmine olan düşkünlükleri bu bağlara verdikleri önemle ilgili olduğu kadar kabile hiyerarşisi aynı zamanda 'model kabile' ve 'model dil' anlayışını beraberinde getirmiştir. Bütün kabileler Mekke'nin hakimiyetini elinde tutan Kureyş'in civarında sıralanmış, dilleri ve kültürleri de Kureyş'le ilişkileri ölçüsünde değer kazanmıştı. 'Halife Kureyş'ten'dir' bu hiyerarşinin bir ifadesi olarak kabul edilebilir.

Öte yandan İslam'ın yayılma evresinde kabile himayesinin müspet bir rol oynadığını hatırlamak gerekir. Bu meyanda Abdulmuttalib ile başlayan himaye Ebu Talib ile devam etmiş, kabile dayanışması Hz. Peygamber'in davetine belirli ölçüde katkı sağlamıştı. Hz. Peygamber Lut Peygamber'in 'Keşke güçlü bir dayanağa dayansaydım' şeklindeki tazarrusunun ardından Allah'ın peygamberlerini kabile dayanışmasıyla himaye ettiğini söylemiştir. Öteki peygamberleri bilmiyoruz lakin Hz. Peygamber'in belirli bir ölçüde himaye gördüğünü biliyoruz. Bunlar İslam'ın kabile dayanışması konusundaki müspet yaklaşımın örnekleri kabul edilebilir.

Bununla birlikte dinin ana metinlerde başka bir meseleye daha işaret edilir: Bu ise kabile dayanışması ve akraba ilişkilerindeki riyakarlığı, gerçek her türlü ahlaktan yoksunluk, sahiplenme dürtüsüyle ortaya çıkan yozlaşma ve ezicilik, bireyselliği ihmal, erdemleri yok etmek gibi dayanışmanın tahripkar yönlerini teşhir eden bir yaklaşımdır. Vakıa kabile ilişkilerindeki riyakarlığı ve yıkıcılığı dini metinler kadar açık ve seçik tespit eden başka metin yok gibidir. (Çağdaş psikanalitik gelenek istisna olarak görülebilir.) Bu meyanda Yusuf suresi tam olarak kabile dayanışmasında ihmal edilen hakikati anlatır. Güçlü ve ihtiraslı kardeşler zayıf kardeşi basit menfaat söz konusu olduğunda öldürebilir veya onu kolaylıkla bertaraf etmek isteyebilir. Hikaye Kuran-ı Kerim'de 'en güzel hikaye' olarak betimlenir. Hz. Yusuf Yakub Peygamber'in oğullarından birisidir ve babasının teveccühünü kıskanan kardeşleri kendisini öldürmeye kalkar. Bu ve benzeri ayet-i kerimeler Mekke'deki dayanışmanın örttüğü riyakarlığı, hırsı ve yalanı teşhir eden uyarı olarak okunmuş olmalıdır. Suredeki Yusuf'u Hz. Peygamber, basit menfaatler nedeniyle onu öldürmek isteyen kardeşlerini ise Kureyş kabilesi olarak düşündüğümüzde, mesele daha dokunaklı bir hal alır. İnsanlar beşeri varlıklarını ve çıkarlarını korumak üzere dayanışsalar bile, menfaatler çatıştığında dayanışma çözülür, kardeşlik ve himaye yerini düşmanlığa bırakır. Hz. Peygamber'e kabilesi tam olarak böyle davranmıştır. Kuran-ı Kerim'de amca Ebu Leheb'ten söz eden ayet-i kerime tam olarak bunu anlatır.

Kur'an-ı Kerim bize 'cahiliye' toplumundaki kan bağı esaslı ilişkilerde gerçek bir erdem olamayacağını, 'cahil (erdemsiz)' toplumda ortaya çıkan erdem görünümlü her şeyin sadece mülkiyet ve iktidar güdüsünün kışkırttığı hayvani dayanışma olduğunu anlattı. Din insanları böyle bir dayanışmanın gerekçesini teşkil eden korku ve güvensizlikten Tanrı'ya imanın ortaya çıkardığı tevekkül, emniyet ve gerçek sevgi ortamına taşıyarak yeni bir ilişkiler zemini tespit eder. Bu bakımdan dinde akrabalık ilişkileri 'iman' ve sevgi ekseninde yeniden kurulur, 'cahil' dayanışmanın yerini saygılı yardımlaşma (teavün), bireyselliği güçlendiren ilişkiler, insanı evrenselleştirerek büyük insanlık ailesinin hakikatli bir üyesi haline getiren mesafeli ilişkiler alır. Kabile veya ailenin görevi insanı büyük aileye gerçek değerlerle hazırlamak olacaktır. Binaenaleyh 'cahil' Mekke'de bulunmayan şey, işte o hakiki ilişkiler, insanı imar ve ihya eden erdemlerdi. Öyle bir ortamda aile veya kabile sadece 'korur', fakat insana insan olarak bakabilecek kadar değer vermez.

Hz. Peygamber'in sıla-i rahimle ilgili hadislerini bu eksende düşünmek gerekir.

Metafizikçiler için ise hadis-i şerifin yorumu beden-ruh, insan ve tabiat ilişkilerini kapsayacak bir zemine ulaşır. Tasavvufun metafizik evreye doğru gelişim seyri beden-ruh ilişkilerinin yeni gözle yorumlanmasının tarihi olarak okunabilir. Bu yorumda ruh ile beden arasındaki eski kavga yerini sulhe bırakmış, ruhun bedene 'sıla' etmesi onun kemale ermesinin sebebi sayılmıştır. Bu bakımdan insanın doğa ile, ruhun beden ile ilişkisi bireyin kabile ve toplumuyla ilişkisinin örneği haline gelerek 'insan toplumsal canlıdır' ilkesi insanın erdemlerle inşa edilişinin vasatı kılınmıştır.

Ekrem Demirli

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN