Güncel şefkat ve merhamet hikâyeleri
Yıllar önce, usta hikâyecilerimizden biri; "yazmak için kızmak lazım" demişti. Sohbetin devamından anlaşıldığına göre; bunu hem "acısından yanıp tutuşmak", hem de "derdinden divane olmak" anlamında söylemişti.
Dünden bu güne, bu günden yarına uzanan yolculuğumuzda; elimizde oluşuna şükredebileceğimiz nice "nimetler" ile birlikte, hayatımızda yer alışına kahredebileceğimiz bazı "zilletler" de var. Onlar; farkına vardığımızda yahut yakından muhatap olduğumuzda yüreklerimizi yakıyor, ciğerlerimizi söküyor, başlarımızı önlerimize eğdiriyorlar.
Genel inanç, ahlak, anlayış, yaşayış kurallarına göre; içimizden birileri ilgilenip gerekeni yaparlarsa, hepimiz sorumluluktan kurtuluruz. Kimseler görmezler, duymazlar, bilmezler, uzak dururlar, ihmal ederler, geri plana atarlarsa; o zaman, cümlemiz "ayıplı" ve "günahlı" oluruz.
Tarih, kültür, medeniyet geçmişimizde; binlerce "şefkat" ve "merhamet" örnekleri, öyküleri olduğunu biliyoruz. Ancak, yeni nesillerin de ortak anlayışı ve alışkanlığı haline getirebilmek için; bu kadim geleneği, zaman zaman "güncelleme" gereği duyuyoruz.
Bir önceki yazımızda; "evsizlerin evi olsun" demiştik. Hayatın sallayıp sarsması sonucu, tutundukları dallar kırılan ve korunaksız sokakların insafına sığınan binlerce insanımıza; devlet-millet iş birliği ile çözüm bulunup, "sahip" çıkılsın istemiştik.
Şimdi ise; kendi istek ve iradeleri ile sorumluluk üstlenip sokakların "annesi ve babası", sahipsizlerin "evi ve köyü" olmaya çalışan gönüllü kişilerden ve kurumlardan söz edeceğiz. Hikâyesi ve romanı yazılabilecek, filmi ve belgeseli çekilebilecek "isimsiz kahramanlar" zincirinin sadece bir halkasını, "acıklı ve anlamlı bir örnek" olarak gündeme getireceğiz.
ŞEFKAT DERNEĞİ
Şüphesiz, ihtiyaç sahibi insanlara iyilik ve yardım hizmeti veren çok sayıda gönüllü teşekkül var. Her biri, ilgi ve ihtisas alanlarına göre; yerel, ulusal, uluslararası düzeylerde çalışmalar yapıyorlar.
Bunlardan biri; Konya'da kurulan, İstanbul'da büyüyüp gelişen, Türkiye genelinde faaliyet gösteren "Şefkat Derneği". Binlerce mazluma, mağdura sahip çıkmak için durmadan çarpan ve çırpınan bir "sosyal sorumluluk yüreği".
Kuruluş amaçları arasında; evsizlere, güçsüzlere, açlara, cinsel kurbanlara, şiddet mağdurlarına "şefkat kapısı" olmak gibi başlıklar yer alıyor. Faaliyet yelpazesi açısından ise; Şefkat Evi, Kadın Sığınma Evi, Evsizler Barınma Evi, Yeni Hayat Evi, Hayata Tutunma Evi gibi birimlerle, kurumlarla anılıyor.
Ayrıca, toplumda "farkındalık oluşturma" amacına yönelik uygulamalı sokak eylemlerine; ilgili kadroları ve kurumları göreve çağıran yazılı ve görsel söylemlerine şahit oluyoruz. Hiçbir isim ve sıfat altında "ötekileştirme" yapmadan hizmet üretmeye çalıştığını ve sahadaki tüm sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde hareket ettiğini biliyoruz.
Ancak, giderek mağdurların ve mazlumların alanları genişliyor, oranları yükseliyor. Bu yüzden, kişisel olarak sürece dahil olan gönüllülerin, kurumsal olarak Şefkat Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarının omuzlarındaki yük ağırlaşıyor; taşınması zor, hatta imkansız hale geliyor.
Onun için; daha fazla "gönüllü" ve "destekçi" ihtiyacı var. Hal ve gidişi yakından bilen inanılır, güvenilir dostlar; kelimenin tam anlamıyla "sos" işareti veriyor, "imdat" diye bağırıyorlar.
HAYATA DÖNENLERDEN BİRİ
Şefkat Derneği'nin sahip çıkıp destek olduklarından biri; artık "saygın" bir sivil toplum temsilcisi. Muhtelif sebeplerle sokaklara sığınan mazlumların ve mağdurların; "şefkat ve merhamet ablası, annesi".
2007 Genel seçimlerinde; bağımsız "Milletvekili Adayı" bile olmuş. Rivayete göre, asıl maksadı seçilmek değilmiş; bu vesileyle, "hayatı çalınmış" insanların halleri gündeme gelmiş.
Ailesinden şiddet görmüş, çocuk yaşta öz amcası tarafından tecavüze uğramış, nikahlı kocası eliyle ve diliyle tuzağa düşürülüp geneleve satılmış, bir zamanlar evsizler arasına katılmış ama hiç "pes" etmemiş. Birilerinin "insanı insanlıktan çıkaran" ihmalleri, ithamları, istismarları, azgınlıkları, sapkınlıkları ile muhatap olmuş ama kendi insanlığını tamamen yitirmemiş.
İstanbul'un bütün evsizlerini ailesi ve akrabası gibi tanıyor, biliyor. Yakın çevresinden aldığı yardımlarla ve desteklerle; onlara sığınak, barınak, yiyecek, giyecek buluyor.
Evsizlere iş ve aş veren "Hayata Sarıl" lokantasının ve toplumu sosyal sorumluluk paylaşımına davet eden "Çorbada Tuzun Olsun" hareketinin arkasında o var. Bu alana ve konuya ilgi duyanlar ile benzeri tezgahlardan ve tuzaklardan geçerek mağdur olanlar; onu hem "kaynak kişi", hem de "rol model" olarak görüyorlar.
Aklımızda, fikrimizde, ajandamızda, eylemlerimizde, söylemlerimizde, geleceğe matuf projelerimizde; bu konuya yer açmalıyız. Devlet ve millet iş birliği içinde; bizi ayıplı ve günahlı bir toplum olmaktan kurtaracak şekilde; cümle mazlumlara ve mağdurlara, "şefkat ve merhamet eli" uzatmalıyız.
Böylesine büyük bir derdin devasını bulma işi; güçleri ve imkanları "sınırlı" derneklerin, kimlikleri ve kişilikleri "yaralı" gönüllülerin kucağına bırakılmamalı. Sivil toplum desteği devam ettirilmekle birlikte; asıl muhatap, "devlet baba" olmalı.
Zekeriya Erdim
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.