Arama

Zekeriya Erdim
Ocak 12, 2019
Kültür emperyalizmi ile mücadele

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri töreninde, kültür ve sanatın "beka meselesi" olduğunu söyledi. İktidarları döneminde, kültür ve sanat hizmetlerine özel önem verdiklerini hatırlatarak "Buna rağmen, kültür ve sanat alanında yeteri kadar mesafe katedememiş olmamızdan dolayı hep hayıflanırım, iç geçiririm." dedi.

En yüksek makamdan her fırsatta tekrar edilen bu tespit, dinleyenler ve anlayanlar için ikaz ve işaret anlamına gelir. Sorumluluk sahibi her kişinin ve kurumun, vaziyetten vazife çıkarıp bulunduğu noktadan harekete geçerek bir şeyler yapması gerekir.

Bir konuda, yukarıdakiler "dız" demişler, hatta bunu tekrar edip "dız, dız, dız"a dönüştürmüşlerse aşağıdakilere, arı gibi çalışarak "bal" yapmak düşer. Hele hele bunun "beka meselesi" olduğu ilan edilmişse olağan gündemlerin önüne, ötesine geçer.

Onun içindir ki biz de meselenin bir ucundan tutma gereği duyuyoruz. Bu vesileyle kişisel, kurumsal, toplumsal sorumluluklarımızı kuşanarak elimizle, dilimizle, gönlümüzle harekete geçmeyi umuyoruz.

KÜLTÜRÜMÜZ MÜLTÜR OLDU

Kültür tanımının içinde tarih ve medeniyet serüvenimiz boyunca, ürettiğimiz maddi ve manevi değerlerin tamamı var. Bu değerler ki toplumsal kimliğimizi oluşturur, bizi diğer toplumlardan farklı ve özel kılar.

Dilimiz, dinimiz, geleneklerimiz, göreneklerimiz, giyim-kuşam tarzımız, yemeklerimiz, mimarimiz, sanat eserlerimiz, fıkralarımız, atasözlerimiz, masallarımız, hikâyelerimiz, düşünce kalıplarımız, davranma biçimlerimiz ve daha pek çok şey bu cümledendir. Uygulayıp hayata dönüştürebildiğimiz ölçüde medeniyet olur, yeni nesillere intikal ettirebildiğimiz oranda sürdürülebilir hale gelir.

Emperyalist güçler, bir ülkeyi ve toplumu sömürgeleştirmek ya da işgal etmek için önce temel değerlerinden uzaklaştırırlar. Kültürünü ve sanatını değiştirip dönüştürerek kendi kendilerine yabancılaştırırlar.

Geçmişinden kopan ya da koparılan toplumların gelecekleri de ipotek altına girer, kolayca ele geçirilir. Bilge devlet adamı Aliya İzzetbegoviç'in tabiriyle, "Savaş, ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.".

Asırlardır amansız bir kültür ve medeniyet savaşı ile bizi esir almaya, sömürgeleştirmeye çalışan emperyalist güçler, şeytanın amellerini süslü göstermesine benzer bir metot ve usulle temel değerlerimizi unutturdular. Adına "moda" yahut "medenileşme" dedikleri operasyonlarla kitleleri avuttular, uyuttular.

Kitle iletişim araçlarının gelişmesi, yoğun ve yaygın kullanılır hale gelmesiyle daha fazla etki altına alındık ve değiştirildik. O kadar ki aynı zaman dilimi içinde ve birlikte yaşayan üç kuşak, birbirimizi dinleyemeyecek ve anlayamayacak hale geldik.

Hafızalarımızı, hatıralarımızı, hayallerimizi, ideallerimizi, zevklerimizi, renklerimizi, gözlerimizi, gönüllerimizi çaldılar. Ömürlerimizi ömürlerine adadığımız evlatlarımızı cebren ve hile ile elimizden aldılar.

SEFERBERLİK ÇAĞIRISI

Bu açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanımızın hayıflanması, aslında bir "seferberlik" çağırısıdır. İç ve dış güvenliğimizi teminat altına almak amacıyla yapılan sınır ötesi operasyonlar gibi artık bir "beka meselesi" haline gelen milli kültürümüzü korumak ve kurtarmak için, "hazır olun ve harekete geçin" uyarısıdır.

Bilindiği gibi, özellikle yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin; örnek alıp özenebilecekleri "rol model" insanlara ihtiyaçları var. Sinema, televizyon, sosyal medya mecraları hangi kahramanları önceleyip öne çıkarırlarsa doğal olarak, onlara benzemeye çalışıyorlar.

O halde, atılması gereken birinci adım, kendi kültür ve medeniyet dünyamızın örnek ve öncü isimleriyle eserlerini görünür, bilinir hale getirmektir. İkincisi ise sınırlarımızdan sızıp malımıza ve canımıza kasteden teröristlerle mücadele eder gibi emperyalist güçlerin kültür ve sanat kisvesine bürünmüş salvolarını, saldırılarını engellemektir.

Bunun için, devletin yerli ve milli kültürü ve sanatı desteklemesi yetmez, aynı zamanda planlayıcısı ve uygulayıcısı olmalıdır. Ayrıca bu varlık-yokluk mücadelesinde, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları da yerlerini almalıdır.

Yerel seçim sürecindeki vaatler arasında kültür ve sanat projeleri de yer alabilir. Yeni dönemin yerel yöneticileri, dönem başında kalıcı yatırımlar yaparlarsa dönem sonuna kadar meyvelerini verebilir.

Mademki, kültür ve sanat cephesi, en az sınır güvenliği kadar önemli, devlet ve millet olarak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında olduğu gibi önem ve özen gösterelim. Kültürün ve sanatın ajanlarının, provokatörlerinin, sabotajcılarının, teröristlerinin takipçisi olalım, gerekirse inlerine kadar girelim.

Müfredat programlarımız bu bakış açısı ile elden geçirilsin. Okullarımızda, öğrencilerimize kadim kültür ve medeniyet değerlerimizin şifreleri verilsin.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN