Arama

Zekeriya Erdim
Ocak 9, 2019
Devlet sanatçısı sistemi ve sitemi

Bir ülkenin ve toplumun büyümesi ve gelişmesi; birleşik kaplardaki su seviyesinin, eş zamanlı olarak yükselmesi gibidir. Bu bağlamda, muhtelif dallarda sanatçı yetiştirme ve sanat eseri üretip hedef kitleye ulaştırma işi; söz konusu birleşik kaplardan ve sulardan birisidir.

Öte yandan; ülkelerin ve toplumların kültür ve medeniyet değerleri ile sanatları ve sanatçıları arasında, yakın bir ilişki ve irtibat vardır. Çünkü, sanatın ve sanatçının ufku; o kültür ve medeniyet dünyasının, estetik öngörüleri kadardır.

Ayrıca, tarihi tecrübeler gösteriyor ki; ülkelerin ve toplumların toprakları gibi, sanat dünyaları da işgal edilebilir. Bunun için, sanatçı kesimi kuşatılır; fikren ya da fiilen esir veya köle haline getirilir.

Bu noktadan hareketle; tıpkı diğer kültür ve medeniyet değerlerimiz gibi, sanatımızın ve sanatçımızın da canla başla korunması gerektiğini ifade edbiliriz. Kuşatılmışsa, işgal edilmişse, bozulmuşsa, dejenere edilmişse, esir alınmışsa, yabancı kültür ve medeniyetlerin taşeronu haline getirilmişse; kurtarmanın ve geri kazanmanın mücadelesini veririz.

Bir zamanlar üst üste uygulanan, son yıllarda gündemin dışında tutulan "devlet sanatçısı" sistemine; bu gözle ve gönülle bir daha bakmak istiyoruz. Buna ilaveten; geç de olsa, bir "telafi etme" uygulamasına ihtiyaç olduğunu, ilgililere ve yetkililere hatırlatma gereği duyuyoruz.

KİMLER, NASIL OLDU?

Bugüne kadarki uygulamalardan anlaşıldığına göre; sanat alanındaki hizmetleri göz önünde bulundurularak yahut siyasi ve ideolojik mülahazalarla tercihler yapılarak, bazı sanatçılara "devlet sanatçısı" sıfatı verilmiş. Kültür Bakanlığı'nın teklifi yahut tavsiyesi, Cumhurbaşkanlığı'nın kabulü yahut onayı ile bu sıfatı alanlara; maaş bağlanmış, yurtdışı seyehatlerinde ayrıcalıklar sağlanmış, devlet törenlerinde protokolde yer ve önem verilmiş.

Ulaştığımız bilgi kaynaklarında eksiklik yahut yanlışlık yoksa; 1971 yılında 11, 1981 yılında 10, 1987 yılında 7, 1988 yılında 2, 1991 yılında 30, 1998 yılında 79 olmak üzere toplam 139 kişinin "devlet sanatçısı" ilan edilgiğini biliyoruz. Uygulamanın detaylarına baktığımızda; yıllara ve sanat dallarına dağılımda, bir dengesizlik ve tutarsızlık olduğunu görüyoruz.

Ayrıca, buna ilave olarak; tercih ve taltif edilen kişilerin büyük çoğunluğunda, kültür ve medeniyet değerlerimizi temsil açısından, tartışılabilecek çok şey var. O kadar ki; bazı devlet sanatçıları, genelde devletin, özelde kendilerine bu sıfatı veren Cumhurbaşkanlığı makamının aleyhinde söylemlerde ve eylemlerde bulunmuş olmalarına rağmen, sıfatı ve statüyü taşımaya devam ediyorlar.

Kamuoyu nezdinde; tercih edilen sanatlar da sanatçılar da bir adım öne çıkarılıp, teşvik edilmiş ve desteklenmiş oluyor. Daha da ötesi; söz konusu kişiler, yetişme çağındaki çocuklar ve gençler için, tescilli "rol model" haline geliyor.

Konuya bu açıdan bakıldığında; yerli ve milli sanattan ve sanatçıdan çok, yabancı kültür ve medeniyetlerin uzantısı olan sanatların ve sanatçıların tercih edildiği anlaşılıyor. Alanlar ve konular bakımından ise; müzik ve tiyatro başa güreşiyor.

GELENEKSEL SANATLAR NERDE KALDI?

Bildiğimiz kadarıyla; 2000'li yıllarda bu konuya hiç girilmedi. Eskilerden yaşayanlar sıfatlarını ve statülerini devam ettiriyorlar; fakat yeniden birilerine "devlet sanatçısı" ünvanı verilmedi.

Ancak, gel gör ki; bizim içimizde, sürekli kanayan bir yara var. Çünkü, bugüne kadarki devlet sanatçıları arasında; geleneksel sanatlarımız ve sanatçılarımız yer almadılar.

Müzik, tiyatro, sinema, televizyon, opera, bale, dans, resim, grafik, karikatür, fotoğraf, heykel sanatı ve sanatçısı taltif ve temsil edildi; hat, tezhip, ebru gibi sanatlarımız ve sanatçılarımız layık görülmedi. Seramik sanatçısına verilen ünvan; çini, ağaç işleme, cam işleme, bakır işleme sanatına ve sanatçısına verilmedi.

Hayatın bütün alanlarında ve konularında, yeniden yerli ve milli olma ve kalma mücadelesi veren Türkiye'nin; bu duyarlılılığını, yerli ve milli sanatlarımıza ve sanatçılarımıza da yansıtması gerekir. Artık hiçbir sanat dalında, hiçbir sanatçıya "devlet sanatçısı" ünvanı verilmeyecekse bile; bir kereye mahsus bir uygulama yapılıp, geleneksel sanatlarımızın usta temsilcilerine, bu sıfat ve statü verilmelidir.

Bu işin bir de eğitimi, öğretimi var. Yetişme çağındaki çocuklar ve gençler; toplumda popüler olan meslekleri ve branşları seçiyorlar.

Hangi otu, sebzeyi, meyveyi büyütmek istiyorsak; onun dibine gübre atmamız, su dökmemiz gerekiyor. Uzun yıllar boyunca övey evlat muamelesi gören, hatta evlatlıktan rededilen sanatlarımız ve sanatçılarımız; artık, hak ettikleri itibarı görmeyi ve göstermeyi bekliyorlar.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN