Bilim ve teknoloji alanındaki keşifler, icatlar; nimetleriyle birlikte, külfetlerini de getiriyorlar. Yaratılış, var oluş amacına ve usulüne uygun kullanılmadıkları zaman; gittikçe büyüyen, organları ve organizmaları işgal edip içten içe kemiren bir ur, bir tümör, bir hastalık haline geliyorlar.
Dijital devrimin getirdiği yeni, hızlı, geniş kapsamlı erişim yahut iletişim imkanları sayesinde; dünyayı, bulunduğumuz her yerde ve her zaman, avucumuzun içine bile sığdırabiliyoruz. Aynı zamanda, bu imkanı istismar ederek kötü amaçlarının aracı yapanlar yüzünden; her türlü kirlenmeye, zehirlenmeye, kandırılmaya, inandırılmaya açık hale geliyoruz.
Artık geniş çaplı reklam ve tanıtım kampanyaları; bu mecralar üzerinden yapılıyor. Kitleleri harekete geçirip, belirli amaçlar doğrultusunda yönlendirmek ve yönetmek için; sosyal medya aktörleri kullanılıyor.
Dijital dünya; örgün ve yaygın eğitim hizmetlerinin de ihmal edilemez derecede önemli bir unsuru oldu. Her yaş ve seviyedeki insan için; bir yandan "fırsat", öte yandan "tehdit" haline geldi.
ÇOCUKLAR VE GENÇLER TEHLİKEDE
Son zamanlarda yapılan alan araştırmalarının sonuçlarına göre; yetişme çağındaki çocuklar ve gençler, "dijital terör" tehdidi altında bulunuyorlar. İnternet aracılığıyla yayılan psiko sosyal hastalıkların; masum ve mağdur kurbanları oluyorlar.
Toplam 15 ilde, 1-17 yaş arası 802 çocuk ve 537 ebeveyn (anne-baba) ile gerçekleştirilen "dijital çocuk" araştırması; çocukların, günde ortalama 2,7 saat internet kullandıklarını gösteriyor. Ayrıca, % 78 kadarının; "sakıncalı" sitelere karşı "korunaksız" oldukları bilgisini veriyor.
Üniversite öğrencileri nezdinde yapılan, "Bilgisayar Oyunları ve Bağımlılık" konulu başka bir araştırma; her 5 üniversite öğrencisinden 1'inin (yani % 20'sinin), "oyun bağımlısı" olduğu gerçeğini ortaya koymuş. Uzman kişilerin ve kurumların verdikleri bilgilere ve beyanlara göre; "dijital oyun bağımlılığı", oyunda geçirilen süreden ziyade, ortaya çıkan olumsuz sonuçları ifade ediyormuş.
Bu bağlamda; araştırma sonuçlarının gösterdiği, vahim bir gerçek daha var. Dijital oyunların % 89 kadarı; şiddet içerikli konu, kurgu ve kahramanlardan oluşuyorlar.
Üretilen sahte değerler ve doğrular aracılığıyla; çocukların ve gençlerin hayat denklemleri ve düzenleri bozuluyor. Benlik, kimlik, kişilik oluşumları derinden etkileniyor; her biri, bize ait olmayan bir dünyanın, itaat altına alınmış kurşun askerleri oluyor.
YAYGIN HASTALIKLAR OLUŞUYOR
Şimdilerde, sağlık sektörünün "hastalık" tanımları içinde; giderek yaygınlaşan "dijital hastalıklar" da var. Uzmanlar, bu hastalıkları; şöyle sayıp sıralıyorlar:
Her şeyden önce; sanal dünya ile meşguliyet arttıkça, gerçek dünya ile irtibat azalıyor. Oyunlarla ve oyun kahramanlarıyla özdeşleşen çocuklar ve gençler; duygu, düşünce ve davranışları bakımından "asosyal" hale geliyor.
Hayata dair doyum duygusunu kaybedip; bitimsiz bir haz ya da hırs arayışı içine girdiklerini görüyoruz. Gündemlerinin değiştiğini, ideallerinin dönüştüğünü, okul performanslarının ciddi düzeyde düştüğünü biliyoruz.
Olumlu duygu, düşünce ve davranışlar azalıyor; olumsuz duygu, düşünce ve davranışlar çoğalıyor. Sorumluluk bilinci zayıflıyor; şiddet ve tehdit içeren olaylar, durumlar karşısında duyarsız kalıyor.
Dikkat dağınıklığı, deprasyon, anksiyete gibi duygu ve algı arızaları görülüyor. Saldırganlık eğilimleri artıyor; kolayca çatışma içine girdikleri biliniyor.
Dijital dünyanın oluşturduğu hastalıklar arasında; cinsel kimlik sapmaları ve taşmaları da var. Hatta bazıları, intihar eğilimi içine de giriyorlar.
Son yıllarda, özellikle Avrupa ülkelerinde teşvik edilen ya da desteklenen "İslamofobi" mihrakları; sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. İntermet erişimini en etkili silaha dönüştürme niyeti ve gayreti; sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik, dini, ideolojik ve benzeri alanların tamamına uzanıyor.
ETKİN MÜCADELE GEREKİYOR
Sınırlarımızın içinde ve dışında, her türlü darbeye karşı direnen Türkiye'nin; "dijital terör" ile mücadele konusunda da bir yol haritası çizmesi gerekir. İç güvenliğimizin teminatı olan Emniyet Teşkilatı ve dış güvenliğimizin teminatı olan Silahlı Kuvvetler gibi; dijital dünyanın tehdit ve saldırılarına karşı da kadrolar yetiştirilmeli, kurumlar oluşturulmalı, tedbirler üretilmelidir.
Ancak, hedef sadece tehditleri bertaraf etmek değil; aynı zamanda, fırsata dönüştürmek olmalıdır. Kendi üreteceğimiz oyunlarla, filimlerle, belgesellerle ve diğer materyallerle; internet erişimi, en etkili eğitim aracı haline gelmelidir.
Her şeyden önce; sistematik bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıyla, "farkındalık" oluşturmaya ihtayaç var. Başta anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler olmak üzere; etkili ve yetkili makamlarda bulunan herkes, fırsatlarını da tehditlerini de iyi biliyor olmalılar.
Başlangıç noktası; evlerimiz ve ofislerimiz. Ateş hattının içinde olan ve her türlü etkiye açık pozisyonda bulunan çocuklarımız, gençlerimiz.
Devletin adamlarını ve adımlarını; milletin adamları ve adımları tamamlamalı. Kamu kurumları, özel sektör firmaları ve sivil toplum kuruluşları; dijital dünyayı yatırım, üretim ve hizmet alanı olarak tanımlamalı.