Arama

Zekeriya Erdim
Ağustos 1, 2018
“Açık kapı” kültürü ve medeniyeti
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Rivayete göre, Resulullah (sav), tebliğin en zorlu günlerinde; "Allah'ım! Bizi, iki Ömer'den birisi ile destekle" diye dua edermiş. Onlardan biri, sonradan Ebu Cehil (cehaletin babası) sıfatıyla anılan; diğeri ise, ikinci Halife olup adaletiyle nam salan Ömer imiş.

Çok geçmeden, dua; ikincisi için kabul olmuş. Allah'ın elçisi ve yeni dinin tebliğcisi olan Hz. Muhammed'i öldürmek için görevlendirilen ve bu amaçla harekete geçen Ömer Bin Hattab; Müslüman olup, ilk Müslümanların en büyük koruyucusu Hz. Ömer haline gelmiş.

Uzun süre, bu duanın; niçin iki Ömer'den ikincisinin şahsında tecelli ettiğini merak edip durdum. Sonraları, başka bir rivayetin içinde ve içeriğinde; aradığım cevabı bulmuş oldum.

Bir gün, adı geçen iki Ömer; "Muhammed'in yeni ayetler açıklamakta olduğunu" öğreniyorlar. Bir müddet, aralarında müzakere ettikten sonra; gidip dinlemeye, anlamaya karar veriyorlar.

Ömer Bin Hattab; "Doğrularını kabul eder, yanlışlarını reddederiz" diyor. Ebu Cehil ise; "Hayır! Doğru da söylese reddederiz" diye tepki gösteriyor.

O zaman anladım ki; birinin kafası ve kalbi doğrulara "açık", ötekininki ise "kapalı" imiş. Doğal olarak; yapılan dua, açık olan kapıdan içeri girmiş.

İşte bu ve benzeri kodlar, komutlar; zamanla, bir "açık kapı kültürü ve medeniyeti" oluşturmuş. Aydınlığa, iyiliğe, doğruya, faydalıya, helale, sevaba açık; karanlığa, kötülüğe, yanlışa, zararlıya, harama, günaha kapalı bir anlayış ve yaşayış biçimi geliştirmiş.

GÖNÜL COĞRAFYAMIZIN MEDİNE'Sİ

O kültürün ve medeniyetin varisleri olarak; kafamızın, kalbimizin, evimizin, iş yerimizin, vakfımızın, derneğimizin, camimizin, tekkemizin, vatanımızın, milletimizin tüm kapılarını; iyilere ve iyiliklere açık, kötülere ve kötülüklere kapalı tutuyoruz. Kişisel, kurumsal, toplumsal gücümüzü ve imkânımızı sonuna kadar kullanarak; dinine, diline, ülkesine, kavmine bakmadan ve siyasi ya da coğrafi sınırlara takılmadan yardıma ihtiyacı olan herkese el atıyoruz.

Eskiden beri, devlet olduğumuz ve hâkimiyet kurduğumuz her yer, özellikle de Anadolu toprakları; gönül coğrafyamızın Medine'si olmuş. Bulunduğu yerde mağdur ve mazlum olan, zulüm ve işkence gören, mal-can-din-akıl-nesil emniyeti tehlikeye girip hicret etme gereği duyan herkes; bizim kapımızı çalmış, huzuru ve güveni himayemize girmekte bulmuş.

Bugün genelde dünyanın, özelde Müslüman coğrafyanın başına bela olan Yahudiler bile; zulüm ve işkence gördükleri, soykırım tehlikesiyle yüz yüze geldikleri dönemlerde bize gelmişler. İspanya'nın Engizisyon mahkemelerinden, Almanya'nın Nazi faşizminden kaçıp; Osmanlı topraklarında hayat ve huzur bulmuşlar.

Farklı dinlerden ve kavimlerden, ülkelerden ve toplumlardan; muhtelif zamanlarda gelmiş milyonlarca misafirimiz var. Çok eski olup, yurtlarına ve yuvalarına dönüş ümidini ya da arzusunu kaybedenler; vatandaşlık hakkını elde edip, artık ev sahibi olmuşlar.

Geçmişte olduğu gibi; günümüzde de durum değişmedi. Büyüyen ve gelişen Türkiye; sadece Osmanlı Coğrafyası'nın ve İslam Dünyası'nın değil, dünyanın bütün mazlumlarının ve mağdurlarının ümit ve güven kapısı haline geldi.

Duyuyor ve biliyoruz ki; birileri, bir yerlerde, bizim için dua ediyorlar. "Allah'ım! Bizi Türkiye'nin himayesine dâhil ederek destekle" diyorlar.

HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRME PROJESİ

Son günlerde, açık kapı anlayışının ve yaşayışının; iyi örneklerinden birine daha şahit oluyoruz. Duaların kabulüne vesile olmak ve insanların hayallerini gerçeğe dönüştürmek amacıyla; devlet eliyle, bir sosyal sorumluluk projesinin hayata geçirilmekte olduğunu biliyoruz.

Geçen sene, İçişleri Bakanlığı tarafından; 81 ilde Valilikler ile İstanbul, Ankara ve İzmir'in 48 ilçesinde Kaymakamlıklar aracılığıyla "açık kapı" birimleri kurulmuş. "Vatandaştan gelecek talepleri ve teklifleri değerlendirip; makul ve mümkün olanlarını hayata geçirin" talimatı verilmiş.

İnsanlar, uzaktan yazarak ya da bizzat müracaatta bulanarak; bu açık kapılardan içeri giriyorlar. Dert yanıyorlar, ihtiyaç bildiriyorlar, sorunlarını ya da sıkıntılarını dile getiriyorlar; hepsine cevap alıyor, çoğunun da yerine getirildiğini görüyorlar.

İmkânsızlıklar yüzünden okuyamayan bir çocuğumuz ya da gencimiz; devlet-millet işbirliği ile okuma imkânına kavuşabiliyor. Rüyasında Çanakkale'yi gören ve oraya gitmek istediğini söyleyen yaşlı bir teyzemiz; yerel belediyenin özel organizesi sayesinde, hayaliyle buluşabiliyor.

Alınan bilgiye göre; bu güne kadar, otuz binin üzerinde, kişisel ya da kurumsal başvuru olmuş. Tamamı gündeme alınıp ilgilenilmiş; büyük çoğunluğunun dileği yerine gelmiş.

Projenin kapsama alanı içinde; 17 ana başlık, 322 alt başlık var. Kişiler ya da kurumlar; bu alanlarda ve konularda başvuruda bulunup, çözüm talep edebiliyorlar.

Anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler, aydınlar ve yöneticiler olarak; bu açık kapı anlayışını ve yaşayışını, yetişme çağındaki çocuklarımıza ve gençlerimize iyi anlatmalıyız. Onların da kafalarını, kalplerini, kapılarını; iyilere ve iyiliklere açık, kötülere ve kötülüklere kapalı tutmalıyız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN