Arama

Yusuf Özkır
Mayıs 25, 2019
Sahne demek performans demektir

Kamuoyuna yansıyan açıklamalara göre Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu birlikte televizyon programına çıkacak gibi görünüyor. Şu anda öyle bir izlenim var.

Şimdiden pek çok gazeteci programın sunucusu olmaya talip. İzleyicinin yoğun ilgi göstereceği yönünde güçlü bir algı var kamuoyunda. Bu yüzden gazetecilerin de bu fırsatı kaçırmak istememeleri normal. Yani orada da büyük bir rekabet yaşanıyor.

Gelelim programa. Eğer yapılırsa iki aday açısından da dönüm noktası olabilir. Sorulara verecekleri cevapların niteliği, seyirci ile kurulacak temas, kendini kontrol edebilme ve rakibiyle diyalogdaki özgüven belirleyici olacaktır. Buna göre iki adaydan biri kamuoyu desteğini kendi lehine şekillendirebilir. Kararsızları motive edebilir. Küskünleri arkasından sürükleyebilir. Bu birinci ihtimaldir. İkinci ihtimale göreyse hiçbir şey olmaz ve yine iki taraf da kendi adaylarının performansının iyi olduğunu söyleyerek durumu geçiştirir.

ABD'de 2016 yılında yapılan başkanlık seçimlerinden önce iki ayrı programda Trump ve Clinton ekranda kozlarını paylaşmış fakat iki liderden biri aleyhine kesin yargıya varılacak şekilde bir izlenim hâkim olmamıştı kamuoyuna. İkisi için de artılar ve eksiler vardı.

Fakat Amerika'da televizyonculuğun tarihi aslında bu türden tartışmaların kurucu unsurlarına sahiptir. İki siyasetçinin karşı karşıya gelerek televizyonda yaptığı ilk Açık Oturum tartışması 1960 seçimlerinden önce ABD'de yapılmış ve sonrasında kademe kademe küresel köye yayılmıştır. Siyasetçilerin tıpkı birer sabun reklamı veya şampuan gibi yarıştırılmasına itiraz edenler olmuşsa da süreç içinde siyasetçilerin televizyonda ve diğer kitle iletişim araçlarında daha iyi görünebilmek için vaktiyle itiraz ettikleri pek çok reklamcılık ve pazarlama uygulamasına razı oldukları görülüyor. Ok yaydan bir kez çıkınca önünü almak gerçekten çok zordur. Siyasetçilerin seçim süreçlerinde kampanyalarını daha etkileyici hale getirebilmek için kılıktan kılığa girmesi bu olguyu iyi şekilde örneklendiriyor.

NİXON VE KENNEDY KAPIŞMASI

Açık Oturumda siyasetçilerin kozlarını paylaşmasının seçmen nezdinde nasıl bir karşılığı olabileceğini göstermesi bakımından 1960 yılında yapılan ilk canlı yayından sonraki değerlendirmeleri hatırlamakta fayda var. Siyasal iletişim ve siyasal reklamcılık açısından bir ilki gösteren bu Açık Oturumda başkan adayları Richard Nixon ve John Kennedy karşı karşıya gelmişti. Tartışma seçim sonuçları üzerinde doğrudan etkili olmuş ve Kennedy'nin gösterdiği performans kamuoyunun onun tarafına geçmesine katkı yapmıştı.

Bu bağlamda dikkate alınan pek çok parametrenin olduğu görülüyor. Konuşma biçiminden kılık kıyafet tercihine, jest ve mimik kullanımından etkili bir şekilde izleyicinin gözüne bakabilmeye ve içeriğin ne kadar inandırıcı olup olmadığından karşı taraftan gelen salvolar karşısındaki tutumuna kadar pek çok faktör rol oynayabiliyor seçmen nezdinde. Hepsini birden yönetebilmek için epey çaba harcamak gerekir.

ABD'deki ilk açık oturum sonrasında yapılan analizler Nixon'ın yanlış kıyafet seçimi, yeterince hazırlanmaması, danışmanlarıyla çalışmaması ve yorgun olması gibi etkenlerden dolayı programda zayıf kaldığına işaret etmişti. Kennedy ise canlı yayın öncesi danışmanlarıyla kirik konulara çalışarak programa çıkmıştı. Programın yapılacağı şehre iki gün önce gelmişti. Koyu renk elbise seçimi, stüdyo fonuyla uyumlu olmuştu. Sanki rakibi orda değilmiş gibi doğrudan kameraya, yani halkın gözünün içine bakarak konuşmuş ve böylece pozitif bir etki bırakmıştı. Nihayetinde seçimi kazanan Kennedy "Hiçbir şeyin akıntının yönünü çevirmede televizyondan daha etkili olmadığını" söyleyerek programın hakkını teslim etmişti.

SWOT ANALİZİ

Kuşkusuz 1960 şartlarında televizyonun sahip olduğu etkinin kapasitesi şu anda diğer kitle iletişim araçları tarafından paylaşılmaktadır. Fakat yine de sıradan bir program gibi görülerek küçümsenmesinin bedeli büyük olabilir. Çünkü televizyon programında kullanılan her bir cümle ve beden diline hâkim olan görüntü daha sonra sosyal medyada parça parça kesilerek kullanılmakta ve çoğaltılmaktadır. Bazı programlardan kesilen içeriklerin sosyal medyadan daha fazla WhatsApp gruplarında izlendiğini öngörmek gerekiyor. Yani orada olan televizyonla sınırlı kalmıyor.

İlk örnek genellikle sonrası için de en belirleyici olanı teşkil eder. Kurucu dinamikleri oluşturur. Bu yüzden Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu'nun titiz bir şekilde bu programa hazırlanacağını öngörmek kehanet değildir. İki taraf da en güçlü olan yanını ön plana çıkartmak isteyecektir. Kuşkusuz danışmanlara büyük iş düşüyor. İletişim danışmalarının kendi adayları için programdan önce birkaç kez swot analizi yapacağı öngörülebilir. Güçlü ve zayıf yönlerin tespit edilmesi adayın ekranda hangi konular etrafında dolaşması gerektiği bakımından katkı sunacaktır. Futbol terimleriyle ifade etmek gerekirse birincisi topla oynamanız gerekiyor. Ama bu yetmez çünkü sonuç alabilmeniz topu rakip sahada oynamanız gerekir. Bu yüzden iki aday da topu sürekli rakip takım sahasına taşıma gayretine girecektir. Oyun tek tarafta kurulur ve maç o haliyle biterse sonuç sıfır-sıfır olsa bile top kimin kalesine yakınsa onun hanesine eksi yazılır. İki adayın karşılaştırması yapıldığında birbirinden farklı güçlü ve zayıf yönler açıkça görülebiliyor. Bu yüzden eğer program yapılırsa iki adayın da kendi kişisel özelliklerini ön plana çıkartma konusunda bir hazırlıkla sahneye çıkacağı kesin. Geçmiş örnekler sahne demenin performans demek olduğunu gösteriyor zaten.

Yusuf Özkır

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN