Ruzi Nazar ve darbelerin arka planı…
Bu arada hatırlayalım ki, Türkiye'de, bir çok alanda olduğundan da önce, özellikle TSK içindeki askerî düzenlemeleri Amerikan emperyalizminin, özellikle de M. Ruzî Nazar' isimli, Özbekistan doğumlu ve 2. Dünya Savaşı'nda Rus ordusunda subay iken Almanlara esir düşen, Almanya savaşta yenilince de, Amerikalıların eline geçen ve onların elinde sıkı bir 'ajan'a dönüşen ilginç bir ismin Ankara'da vazifelendirilmesiyle gerçekleştirdiği çok sonraları anlaşılacaktı..
Kimdi bu Ruzî Nazar?
Ve ne gibi bir özelliği vardı?
Muhammed Ruzî Nazar, 2. Dünya Savaşı'nda, Sovyet ordusunda savaşırken almanlara esir düşen Özbekistanlı doğumlu, oradaki Müslüman halkın çocuklarından olup Rusya Ordusu'nda subaydır ve Almanya yenilince de bu esir subay Amerikalıların eline geçer. Amerikalılar onda bir takım özellikler keşfederler, istihbaratçı olarak yetiştirirler. Ruzî Nazar, 1953-54'lerde Amerikan askerî bünyesi içindeki bir takım istihbarat birimleri ve diğer askerî sahalarda eğitim gören Alpaslan Türkeş'le de tanıştırılır.
Nazar, 1959'da da Ankara'daki Amerikan Askerî Yardım Programı içinde ya da Amerikan Elçiliği'nin ilgili biriminde etkili bir yetkili olarak vazifelendirilir. Tabiî, o görüşmelerde Nazar, Anadolu türkçesini de geliştirir.
*
Ruzî Nazar'ın, 27 Mayıs'dan sonra da bir süre Ankara'da kaldığı ve hattâ Tal'at Aydemir'in 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963'deki -başarısızlıkla sonuçlanan- darbe teşebbüsleriyle de ilgilendiği ileri sürülür. İsmet Paşa'nın damadı olduğu için önemli bir gazeteci sayılan (müteveffâ) Metin Toker, ismini vermediği Amerikalı askerî yetkililerle görüştüğünü ve onlardan biriyle yemek yediğini ve 'Amerika yanlış at'a oynamasın, İsmet Paşa'ya karşı yapılacak bir darbe orduda tarafdar bulamaz..' gibi ikazlarda bulunduğunu yazmıştır.
27 Mayıs 1960 İhtilâli'nin Kudretli Albayı Alpaslan Türkeş'in, "sol cunta" olarak nitelenen Cemal Madanoğlu ekibi tarafından tasfiye edilmesini, Darbenin lideri Cemal Gürsel'e ulaşarak Nazar'ın önlediği ileri sürülmüştür, o dönemde o hadiselerin içinde yer alan bir çok etkili isimlerin sözlü ve yazılı hâtıralarında.. 27 Mayıs İhtilali'nde Başbakanlık Müsteşarlığı'nı uhdesinde bulunduran Türkeş'in daha sonraları, bir CIA ekibinin Başbakanlık binasındaki bir odada yerleştiğini söylediğini de bu arada hatırlayalım. Yani, Amerika, bütün darbelerde olduğu gibi, 27 Mayıs'ın da taa içindeydi. Üstelik bu, tabiî idi de.. Çünkü, TSK, bütünüyle NATO Komutanlığı emrindeydi ve NATO'dan habersiz bir harekât gerçekleştirmesi düşünülemezdi. Hattâ TSK içindeki hangi önemli komutanlıklara hangi komutanın getirilmesi gerektiğine bile NATO müdahil olabiliyordu. (Ki, 1990'larda Turgut Özal'ın C. Başkanı olarak, 'Olmaz böyle şey, TSK içinde, 10 sene sonralarda, 2000 yılında kimlerin Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları olacağı'na bile Amerikalılar karar veriyor.. Biz bu oyunu bozduk.. Ve hesapta olmayan Torumtay'ı Genelkurmay Başkanı yaptık..' dediğini hatırlayalım.. (Tabiî, Özal bu 'kahramanlığı' yaparken, MDP lideri em. org. Turgut Sunalp'in, 'Sn. Özal, Genelkurmay Başkanı'nın beklenmeyen şekilde Torumtay olacağını, Amerikalı bir em. general ve şimdi Kongre'de senatör olan bir arkadaşım, 9 ay önce bana söylemişti..' deyince, herkesten önce, Demirel'in devreye girerek; 'Sunalp Paşa bu gibi konular böyle u konuşulur mu? O zaman bunun altında kalmaktan kimse kurtulamaz..' dediğini de hatırlayabiliriz..)
*
Nazar'ın, 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963'te, 'Harbokulu Kumandanı Kur. Alb. Tal'ât Aydemir' liderliğinde sergilenen ihtilâl teşebbüslerinde de bir şekilde etkili olmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Nazar'ın, ünlü MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile birlikte çalıştığı ve ayrıca Komünizmle Mücadele Dernekleri'nin çalışmalarıyla ilgilendiği; kezâ, 12 Mart 1971 Askerî Darbesi içinde de etkili olduğu, o darbelerin içinde vazife almış isimlerin beyanlarından anlaşılmaktadır.
Nazar'ın şimdilerde 'FETÖ içindeki faaliyetlerinden dolayı yıllardır tutuklu olarak yargılanan' Enver Altaylı ile sıkı ilişkilerinin olduğu da biliniyor.. (Enver Altaylı'nın "Ruzi Nazar: CIA'nın Türk Casusu" adlı kitabını da bu arada zikretmekte fayda var..)
Nazar'ın, Altaylı'ya, "Türkiye'de yakında darbe olacak. Ama bu aşağıdan cunta harekâtı şeklinde değil; Yüksek Komuta kademesinin emri altında bir darbe olacak.. ' dediği iddia olunur ki, hem 12 Mart 1971 Askeri Darbesi, hem de 12 Eylûl 1980 Darbesi, bu çerçeve içinde yapılmıştır.
*
Evet, Ruzî Nazar, Türkiye'deki askerî darbelerin ve önemli istihbarat çalışmalarının arkasında, CIA'in akıl hocası olarak bulunmuş, sonunda Türkiye'ye yerleşmiş ve İzmir'de Nisan-2015 sonunda 98 yaşında vefat etmiştir. Ve mezarının düşmanları tarafından tahrib edilmemesi, havaya uçurulmaması, patlatılmaması için, cenazesinin bir mezara gizlice konulmasını vasiyet etmiş ve İzmir'de bilinmeyen bir yerde defnedilmiştir..
*
**
Bu arada, kendi hayatımdan da bir kesit sunayım.. 1970 sonlarıydı, galiba.. Bir taraftan İst.-Hukuk'ta okuyorum, bir taraftan da Çapa Tıb Fakültesi Hastahaneleri'ndeki bir mikrobioloji laboratuarında çalışmaktayım..
TRT'nin program yapıcılığı için bir imtihan açacağını öğrendim..
150'den fazla kişi katılmıştı imtihana.. Hemen tamamı, Hukuk ve Siyasal Bilgiler mezunu gençlerdi. Aralarında üniversitede henüz okumakta olan birsi olarak benden başka kimse yoktu herhalde..
İmtihan, test usûlü yapıldı ve sanırım, her sorunun 4 muhtemel cevabı vardı..
Daha önceden bu konularda bilgi sahibi olan bir kişi, '4 şıktan birisi doğru, gerisi yanlıştır. Ama, en yakın ihtimal ile en uzak ihtimalleri bertaraf edersen, geride doğru cevap kalır..' demişti; ünlü 'Düşünen Adam' heykelini yapan heykeltraş Rodin'in, 'Heykeli nasıl yapıyorsun?' şeklindeki sorulara verdiği, 'Taşı alıyorum, fazlalıkları yontuyorum, geride heykel kalıyor..' cevabını hatırlatacak şekilde..
Ben de imtihana girdim.. Bazı suallerin cevabını bilmediğim halde, tahminî yakın cevapları yazdım.
10 gün kadar sonra neticesini öğrenmeye gittim.. Listeler hazırlanmış.. Sonuçları öğrenmeye gelenler de merakla kendi puanlarını öğrenmeye çalışıyorlar. Bu arada kendi aralarında, 'Yahu, şuna bak, yüzde 100 doğru cevap vermiş.. Nasıl olur?' diyorlar.
Bir baktım, o kişi benim..
Tabiatiyle bir şey söylemedim.
Sonra mülâkata çağırdılar..
Bu arada 12 Mart 1971 Askerî Darbesi oldu; Demirel Hükûmeti düşürüldü.. 50 yıllık CHP'li olan Prof. Nihad Erim CHP'den istifa ettirilip 'tarafsız' (?!!)laştırılarak Başbakan yapıldı, darbeyi yapan Generaller eliyle ..
Mülakattan da geçmişiz ki, bir süre sonra Ankara'ya çağırdılar.. Ankara'ya gittiğim gün, TRT' binasında, sadece 'kapalı devre yayın' yapan bir tv. yayını gördüm.. Deneme yayınları yapıyorlardı.. O zaman Doğu Pakistan olarak anılan şimdiki Bangladeş'te, 750 bin kişiyi yutan korkunç bir sel felaketinin dehşet verici sahnelerini izledim.. (O sel felaketiyle, değil Pakistan devletinin, en güçlü devletlerin bile kolay kolay başa çıkması mümkün değildi. Ama, Hindistan, Batı ve Doğu diye iki parçadan oluşan ve her iki tarafından da kendisine tehdit oluşturduğu Pakistan Devleti'nin bölünmesi için eline geçen fırsatları iyi değerlendirdi ve Doğu Pakistan'ın Bengal Körfezi'nde, 'Avamî Lig / Halk Birliği' diye anılan bir siyasî hareketin lideri olan Şeyh Mucib-ur'Rahman isimli kişinin Pakistan devletine meydan okuyan ve ayrı bir devlet kurmak gerektiği görüşünü devamlı vurgulayan konuşmalarını canlı olarak da dinlemek imkânı buldum. O zaman onun bu konuşmalarına bakarak, 'Şeyh Mucib-uş'Şeytan' yakıştırmasını yapmıştım, kendime yakın bulduğum gazetelerde, 'Bâb-ı Âli'de SABAH' ve Şevket Eygi'nin 'Bugün'ünde haftada bir filan yazdığım yazılarda..)
O sırada Pakistan'da devlet Başkanı Mareşal Yahya Khan idi, ve Dışişleri Bakanı da, (8-9 sene sonralarda General Ziyâ-ul'Haqq'ın askeri darbesinden sonra idâm olunacak olan) Zulfiqaar Ali Butto idi. Butto, o karışık günlerde Amerika'ya gitmiş ve Amerikan Başkanı 'Üçkağıtçı Dick' namıyla maruf Richard Nixon, Butto'ya 'Pakistan'ın toprak bütünlüğünün korunacağı'na dair garanti vermişti ve o zaman, bu garantiyi Pakistan'ın bölüneceği şeklinde anlamak gerektiğini yine de hissetmiş ve haftalık yazılarımda bu konuya değinmiştim..
Nitekim, üç yıl sürecek ve 'Mukhti-Bahini' isimli silâhlı- ayrılıkçı çete güçlerinin orada, Niyazî Khan ve Tikka Khan gibi ünlü generallerin emrindeki 1 milyonluk dev Pakistan ordusuna karşı yürüttüğü kanlı bir iç savaştan sonra, o 1 milyonluk ordunun orada eriyeceğini ve Doğu Pakistan'ın bağımsızlığını ilân edeceğini tahmin edebilmek çok zor idi.. Ama, ayrıca, Müslüman halkların güçlerinin zayıflamaması için, bölünme olmamasını isterken, 'Bangladeş' /Bengallilerin yurdu' adıyla bir yeni devlet oluşacağına rağmen, o sonucun gerçekleştiğini görmüştük, büyük bir hayal kırıklığı duygusu içinde.. 1920'lerin ünlü Müslüman şairi Nezr-ul'İslâm'ın İslam Birliği ideallerine bizzat kendi ülkesinde ağır bir darbe indirildiğini görmüştük..
*
Biz bu gelişmeler içinde, TRT' Genel Md.lüğü' binasında, kızlı-erkekli 25-30 kadar genç insanız.. Bazılarının ellerinde, Darbe günlerinde âdet olduğu üzere, M. Kemal'in 'NUTUK' isimli ve içinde yaşadığı tarihi, kendisine göre yorumladığı konuşmalardan derlenen bir kitab..
Bir akşam, Genel Md. Yard. olan kişi geldi bize bir 'resmî ideolojiye bağlılığın temel olduğu'na dair bir nutuk çekti ve çok net olarak, 'Arkadaşlar, açık söyleyeyim, TRT olarak dışarıya göre daha tatmin edici maaşlar veririz.. Ama, sizler bizim istediğimiz şekilde ötecek horozlar veya bizim istediğimiz şekilde yumurtalar üretecek tavuklar durumundasınız..' dedi ve sonra da yayıncılığın ne kadar önemli olduğunu filan anlattı.. Ülkede henüz TV yoktu..
Eğer, TRT'de çalışacak olsam, Çapa'daki memuriyetimden ayrılmam gerekecekti. Ama, adamlar kendilerine aykırı bir ses duymaya tahammül etmeyeceklerini açıkça beyan etmişlerdi.. Öyle bir durumda, işten ayrılmış ve yeni işine de henüz doğru dürüst başlamamışken, açıkta kalmak vardı..
Hemen ertesi sabah, İstanbul'a döndüm.. Ve bir daha o konuyla hiç ilgilenmedim..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.