Panik Atak Sorular ve Cevapları VIII

Her sosyal çevreye girdiğimde panik atak geçireceğimden korkuyorum. Bu, birçok faaliyetten kendimi alıkoymaya sebep oluyor. Ne önerirsiniz?

Sosyal durumlardan korkar hale gelmeden ve sosyal fobi olmadan mümkün olduğunca çabuk terapi almanız önemlidir. Panik atak korkusu, bozukluğun işaretlerinden biridir. Sosyal fobi, her tür sosyal durum, tanıdık bir yeri terk etmek veya diğer zararsız durumlarla ilişkili korkudan oluşur. Hastalar bu durumlara direnmeli ve insanların arasına girerek korkularından kurtulmaya çalışmalıdır. Başkalarına katılma, yürüyüşe çıkma, asansöre binme ve başka korkularla yüzleşme konusundaki istekliliğiniz her yerin korkutucu olmadığını öğrenmenize yardım edecek ve kendinize güveninizi kazanmanızı mümkün kılacaktır.

Sosyal fobisi olan kişiler depresyon veya şizoid kişilik bozukluğu olmadıklarından emin olmalıdır. Tedavi için bir psikiyatriste gitmek, bu bozukluklara sahip olup olmadığınızı ortaya koyacaktır. Hastada bu sorunlardan biri varsa standart sosyal fobi tedavileri yararlı olmaz. Depresyonlu hastanın durumunda bir antidepresan yararlı olur. Şizoid kişilik bozukluğu hastası ise tedavi sonrasında bile korkularını yenemeyebilir.

Bir hastam birçok kişiyle tanışabileceği toplantı veya konferanslara gitmekten kaçınıyordu. Terlemesine, yüzünün kızarmasına veya sıkıntılı görünüşüne insanların dikkat edeceklerinden korkuyordu. Terapide bu korkular üzerinde durduk ve hastanın başka insanların aşırı derecede kendisine baktığını sandığını keşfettik. Buna henüz çocukken annesi sebep olmuştu. Ona ilgide aşırıya kaçan anneye sahip bir çocuk olduğunu gösterdim. Yabancılar, hatta meslektaşları bile onun davranışlarının her detayı ile annesi gibi ilgili değildi. İnsanlar en fazla kendileriyle ve nasıl davrandıklarıyla ilgiliydi. Hasta bu açıklamanın mantığını görebildi ve dışarı çıktığında bunu kullanabildi. Dışarı çıkmak ve olaylara katılmak, kendisi için bir mücadeleydi ve bunu yaptığında ikimiz de bu davranışını pekiştirdik. Dışarı çıkmaya cesaret ettiği her seferinde kendisine inanarak onu destekledim. Sinemaya gitmek veya patlamış mısır gibi sevdiği yiyeceklerle kendisini ödüllendiriyordu. Sonunda dışarı çıkmak daha da kolaylaştı ve gezintilerini dört gözle bekler hale geldi.

Panik atak hastası olmaktan utanıyorum. Ailem ve arkadaşlarıma bu yüzden açılamıyorum. Ne yapmalıyım?

Birçok hasta, gerçekten de panik atakların ve tüm ruhsal hastalıkların kötü veya utanç verici olduğuna inanır; tedavi aramakta veya yardım almakta zorluk çekmelerinin sebebi budur. Psikiyatristler, psikologlar ve başka ruhsal sağlık uzmanları yıllardır ruhsal bozuklukların utanç verici olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Her şey gelişiyor. Film yıldızları, haberciler ve başka ünlüler gibi insanların tanıdığı kimseler öne çıkarak depresyonlarını ve panik ataklarını tartışıyor. Milyonlarca insan antidepresan veya anti-anksiyete (sakinleştirici) ilaçlar kullanıyor. İnsanlar artık hastalıklarını gizlemiyor. Şimdi amaç bunu normalleştirmektir. Başkalarıyla hastalığınız hakkında konuşabilirseniz panik ataklarını anlamaları ve bundan utanmamaları konusunda insanlara yardımcı olursunuz.

Bir hastam, panik bozukluğu olduğunu patronuna söylemek konusunda zorlanıyordu. Nihayet söylemeye karar verdi. Durumu anlattığında patronu büyük bir anlayış gösterdi ve hastaya hastalığı şiddetlenirse izne çıkmasını önerdi. Başka bir hasta patronuna panik ataklarını anlattı ve soğuk bir sessizlikle karşılaştı. Birkaç ay sonra yönetici konumuna yükselme şansıyla karşılaştığında hastamın yerine kendisinin yıl ve hizmet bakımından altında olan bir meslektaşı tercih edildi.

Panik atakları önleyecek bir egzersiz var mı?

Panik atakları önleyecek özel bir egzersiz yok, fakat nefes egzersizi oldukça faydalıdır. Hiç egzersiz yapmayanlar epinefrin dalgalanmalarına daha çok maruz kalabilir ve geribildirim sistemleri kimyasal dengesizliği telafi edecek kadar iyi çalışmaz.

Tavsiye edilen nefes egzersizleri, nefes ritmi ve hızının farkında olmaktan ibarettir. Panik atak hastaları aşırı hızlı ve sığ soluk alıp verirler. Bu, hastalara bilinç olarak yavaş ve derin nefes almak öğretilebilir. Sadece nefes üzerine konsantre olarak derin, uzun ve yavaş nefes almak için nefesin ritmini yavaşlatmak, kaslarınızın ve zihninizin gevşemesine yardım edecektir. Mümkün olduğu kadar sık bu nefes alma alıştırmasını yapmalısınız; böylece panik atak ortaya çıktığında üzerinde düşünmek zorunda kalmadan nefes egzersizlerinizi uygulamaya hazır hale gelirsiniz ve nefesiniz otomatikleşir.

Hastalarımdan biri hiç doğru nefes alamadığını iddia ediyordu; bu yüzden panik ataklarında kendisine yardım edecek herhangi bir nefes egzersizini öğrenemiyordu. Ona bakış açısına ilişkin inançlarının yanlışlığını anlattım. Sonunda kendisi ve nefes alışı hakkında birçok önyargılara sahip olduğunu görerek değişebildi. Bu kadın çoğu zaman nefesini tutuyor ve yüzeysel nefes alıyordu; bu da aşırı hızlı nefes almaya ve panik ataklara sebep oluyordu.

Hastalarımız belirlenmiş kalıplarını değiştirebilseler, çoğu zaman kökleşmiş fikirlerden kurtulurlar. Hayatınız boyunca var olan davranışı değiştirmek kolay değildir, ancak en azından bunu denemek doğru bir tutumdur.

Ben dindar bir insanım. Bana panik atak geçirdiğim esnada tavsiye edeceğiniz bir dua var mı?

Evet var. Metafizik uzmanı rahmetli Salih Memişoğlu Hoca'ya yanımda bir hasta sormuştu. Sağ elinizin başparmağını boyun bölgesindeki şah damarınızın üzerine koyarak, "La Havle Vela Kuvvete İlla Billahil Azim" denmelidir.

Bu cümlenin anlamı ise şudur: Gücün ve kuvvetin sadece yüce ve sonsuz kudret sahibi Allah'tan geldiğini bilmek ve Allah'tan güç ve kuvvet istemektir.

İşim çok stresli. Tedavi esnasında izin almalı mıyım?

Hastalarımı her zaman mümkün olduğunca çalışmaya teşvik ediyorum, çünkü anksiyete bozukluğu olan insanların yaşamlarında bir düzene ihtiyacı vardır. İş, günlük düzen sağlamanın da kolay bir yoludur. Ama bazı iş yerleri çok stresli olduğundan insanı güçsüz düşürür. Örneğin borsa komisyoncuları, asistan doktorlar ve polis memurları o kadar yüksek stres yaşar ki bedenleri ve zihinleri genellikle adrenerjik sistemin aşırı uyarılmasından dolayı aşırı yüklenir. Panik bozukluğu hastalarında biz bu sistemi yavaşlatmaya çalıştığımız için, bu durumlarda çalışmak ters etki meydana getirebilir.

Birkaç hafta izin almanızı veya stresi daha az olan bir pozisyona geçmenizi tavsiye ederim. Örneğin, bir polis memuru bir süreliğine dışarıda çalışmak yerine masa başı işine geçebilir. Daha az stresli olan başka bir iş için panik bozukluğu hastası bunu daha kolay kabullenmek konusunda kendisini eğitmelidir. Bu amaçla grup terapisine katılabilir ya da gevşeme tekniklerinde kendisine yardımcı olacak bir hekimle birlikte çalışabilir. Bazı kişiler, özellikle de başarı hırsları ve obsesif-kompülsif bozukluk hastaları için çalışmamak daha da stresli olabilir. Bu tür hastalar evdeyken şevksiz, melankolik hale gelebilir, hatta panikleyebilir. Bunlar ya kendi işlerini yapmaya çalışmalı veya gönüllü bir iş olsa bile bir meşguliyet edinmeye çalışmalıdır.

Şu da var: Stresli bir işe başlamadan önce ve iş sırasında düzenli, yavaş ve sakin nefes almak, birçok kişiye yardımcı olur. Böyle nefes almanın kolay yolu, burundan derin ve yavaş bir nefes almak, bir kaç saniye tuttuktan sonra sanki bir kamıştan üflüyormuşçasına ağızdan vermektir.

Diğer doktorlarıma panik bozukluk hastası olduğumu söylemeli miyim? Çünkü her şikâyetimin psikolojik olduğunu söyleme eğilimine girdiklerini hissediyorum.

Diğer hekimlere, özellikle de ilaç alıyorsanız panik bozukluğu olduğunuzu söylemeniz önemlidir. Pek çok ilaç birlikte kullanılmaya uygun değildir. Bu yüzden, örneğin kardiyologunuz size kalp atışlarınızı hızlandıracak bir ilaç vermek istediği zaman panik bozukluğu olduğunuzu bilmelidir; böylece size bu ilacı vermez ve panik atak geçirdiğinizi düşünmenize sebep olmaz. Bunun aksi de genelde olmaktadır. Pek çok insan tüm hastalıklarının ruhsal bozukluklardan kaynaklandığını düşünmesinler diye diğer doktorlarından panik bozukluklarını gizler. Maalesef bazı doktorlar bile bunun doğru olduğuna inanır. Çoğu kez diğer hekimleri arayarak hastanın panik ataklarını açıklamak zorunda kalırım. Pek çok doktor bu bozukluğa dair bilgilerini tazelemekten memnun olur. Belki bunu tıp fakültesindeyken 30 yıl önce öğrenmişlerdir, ama kendi alanlarındaki yeniliklerle çok meşgul olduklarından psikiyatrik sorunlarla ilgili güncel bilgileri gözden geçirmeye vakit bulamamışlardır. Tıp doktorları güncel bilgilerden habersizse sıradan insanların paniğe dair yanlış kanılarının nasıl olabileceğini bir düşünün. Ama ben yine de bir panik atak hastasının diğer doktorları, hastanelerde, acillerde ve kliniklerdeki personeli durumuyla ve aldığı ilaçlarla ilgili bilgilendirmesinin kendi yükümlülüğü olduğuna inanıyorum.

Çocuklarıma panik atağımı nasıl anlatmalıyım?

Eğer çocuklar çok küçük, yani 5 yaşından küçükse, anne veya babalarının bir şekilde aciz kaldığını anlayamayacaklardır. Çocuklar bu yaşta anne ve babalarını her şeyi bilen en üstün insanlar olarak görür. Kendilerine bakan kişilerdeki her türlü kusur onları korkutur. Eğer sizi bir panik atakla mücadele ederken görürlerse derin nefes veya gevşeme egzersizleri yapmaya çalışarak onları ve kendinizi hiçbir sorun olmadığına dair temin edin. Elbette önemli sorun yoktur. Bir panik atak en kötü neye sebep olabilir ki? Eğer çocuklar 5 yaşından büyükse panik ataklar onlara çok basit bir şekilde açıklanabilir. Şöyle diyebilirsiniz: "Annen şu anda kendini iyi hissetmiyor. Kalbi hızlı atıyor ve başı dönüyor. Ama birkaç dakika sonra iyi olacak." Bu konuda konuşmak, hiç konuşmamaktan daha iyidir. Bir şey saklandığı zaman, özellikle de çocuklarda önemi kat kat artar. Çocuklar bir şeyler olduğunu hissedebilir. Onlara bunun bir korku nöbetine sebep olan kimyasal bir dengesizlik olduğunu anlatabilirsiniz. Daha büyük yaştaki çocuklarınıza panik ataklarınızı anlatmakta sorun yaşıyorsanız psikiyatrınızdan sizi ve çocuklarınızı ortak bir seansta buluşturarak bu bilgiyi onlara açıklamasını isteyebilirsiniz. Bazen bu bilginin aktarılması için aile terapisi uygun bir yol olmaktadır. Bu durumda eşiniz ve diğer aile fertleri aynı bir seansa davet edilir. Pek çok hasta aile seanslarından yararlanmıştır.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Prof. Dr. Sefa Saygılı Diğer Yazıları