Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Kasım 12, 2019
FETÖ’nün rapor çetesi ve kurbanları

Geçtiğimiz hafta Kuleli Askeri Lisesi'nde, FETÖ'cü olmayan öğrencileri sağlık raporuyla tasfiye eden tamamı doktor 11 asker gözaltına alındığına dair haber medyada yer aldı. İstanbul'da kapatılan Kuleli Askeri Lisesi'nde FETÖ mensubu olmayan askeri öğrencilerin "Askeri Öğrenci Olamaz" raporlarıyla tasfiye edilmesine yönelik "Vefa" adlı operasyonda ise 11 "Tabip Asker" gözaltına alınmış. Habere bakalım:

"İstanbul Emniyeti Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Polisleri, sabah saatlerinde Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik operasyon düzenledi. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen operasyona "Vefa" adı verildi. Mali Suçlar Şubesi, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi'nde FETÖ mensubu olmayan askeri öğrencilere Sağlık Kurulu raporlarıyla "Askeri Öğrenci Olamaz" kanaatleri göz önünde bulundurularak gerçeğe aykırı olumsuz sağlık raporları verildiğini tespit etti. İddiaya göre; sınavlarda asker olmaya hak kazanmalarına rağmen "Asker olamaz" raporlarıyla tasfiye edilen askeri öğrencilerin yerine FETÖ kadroları oluşturuldu.

1990 ile 2015 yılları arasında söz konusu Sağlık Kurulu'nda görev yapan 17 şüpheli "Tabip Asker" hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

BİNE YAKIN ÖĞRENCİ MAĞDUR

Gözaltına alınan şüpheliler arasında Binbaşı, Albay ve Yarbay rütbelerinde askerlerin olduğu ve şüphelilerden bazılarının FETÖ bağlantıları olması nedeniyle Kanun Hükmünde Kararnameler ile meslekten ihraç edildikleri ifade edildi. Bazı şüphelilerin ise emekli oldukları, bir şüphelinin ise halen görevde bir muvazzaf subay olduğu bilgisine ulaşıldı. Soruşturma kapsamında bine yakın öğrencinin mağdur olduğunun tespit edildiği de iddia ediliyor."

ÇEKİNGEN KİŞİLİĞİ OLAN GENÇ

Haber böyle. Ben sadece bana yansıyan iki vakadan söz ederek FETÖ'nün gençlerimizi nasıl bir bunalımın içine attıklarını anlatmak istiyorum.

Birkaç yıl önceydi. 18 yaşında bir genci muayene için getirmişti babası. Önce gencin problemi ile ilgili babasını dinlemek istedim. "Neyi var delikanlının? Niçin muayene ve tedavi ettirmek istediniz?" diye gencin babasına sordum.

Babası oğlunun bir problemi olmadığını, ancak askeri psikiyatrist tarafından "çekingen kişilik" teşhisi konduğunu, bu yüzden çok yüksek puan aldığı askeri okul sınavlarından elendiğini anlattı. Delikanlının ortaokul ve lisede arkadaşlarıyla uyumunun iyi olduğunu, canlı ve neşeli, çevresinde sevilen bir kişi olduğunu söyledi. 'Ben oğlumun başkalarıyla bir iletişim problemi olduğunu ne duydum ne de tanıklık ettim.' diye sözlerini sürdürdü.

Öğretmenlerinin de ondan hep övgü ile bahsettiğini de sözlerine ekledi.

Sonra genci içeri aldım. Yaşına uygun duygulanıma ve gelişim özelliklerine sahipti. Gerçekten psikiyatrik hiç problemi yoktu. Kendisiyle ve etrafıyla barışık, geleceğe umutla bakan, iyimser bir delikanlıydı. Hayat doluydu.

Ancak subay olmayı çok istiyordu. Psikolojik yönden elenmesine hem çok üzülmüş hem de bir anlam verememişti.

Askeri hekimin kendisini 3-5 dakika kadar içeride tuttuğunu, başkaca teste tabi tutmadığını söylüyordu.

Şaşılacak şekilde yapılan muayeneye ve gence konulan teşhise anlam veremedim. Babasına oğlunun son derece sağlıklı olduğunu, endişe edilecek hiçbir şey olmadığını izah ettim.

Fakat bu olay içimi kemirmeye başladı. İşin iç yüzünde ne vardı?

Askeri psikiyatristin adını almıştım. Araştırmaya başladım. Elbette bir tahminim vardı.

Sonunda durum netleşti. Bu genç psikiyatri hekimi Hain Fetullah Terör Örgütü'nün beyni uyuşturulmuş bir üyesiydi. Verilen emri uyguluyordu. Mesleğine, insanlığına, varsa İslamlığına ihanet içerisindeydi.

Bu kalleş örgüt askeri sınav sorularını ele geçiriyor, kendi zombilerine vererek yüksek puan almalarını sağlıyorlardı. Arada sızan gerçekten zeki ve bilgili çocuklar varsa bu haşhaşi hekimler devreye giriyorlardı. Ve onları da böyle uyduruk teşhislerle, damgalamalarla ekarte ediyorlardı.

Ancak hesap edemedikleri bir şey vardı ki zulmün de bir tahammül sınırı vardı. Rabbim bu dünyada O'nu inkâra, din düşmanlığına sabrederdi de zulmün ağırlığına tahammül edemezdi.

Evet, FETÖ'cü hainlerin bu olay gibi her yönden umulmadık zulümleri vardı, tahammül sınırını aştılar ve şimdi yedikleri tokat bunun sonucuydu.

KALP HASTALIĞI OLAN (!) GENÇ

Geçenlerde gelen 28 yaşındaki gencimiz ise yeni nişanlanmıştı. Nişanlısını çok seviyordu. Ancak bir derdi vardı ki ona evlilik öncesinin mutluluğunu yaşatmıyordu. Derdi ise kalp hastası olduğuna olan takıntısı idi. Hâlbuki kalbi sağlamdı ve muayene olduğu birçok doktor tahliller de yaparak problem olmadığını söylemişlerdi. Peki, neden kalp hastalığına takmıştı ve bu saplantı nereden geliyordu?

Hikâyesini dinlediğimde gencimizin FETÖ mağduru olduğu anlaşılıyordu:

Bu genç askeri okulu yüksek puanla kazanmış, okulda da oldukça başarılı sonuçlar alır olmuştu. Diğer öğrenciler arasından sivrilmişti. Asker olmayı da çok seviyor, ileride ülkesini düşmanlardan canı pahasına koruma görevi onu şimdiden mutlu ediyordu.

İşte bu sırada farkında değildi ama askeri okula sızmış FETÖ'cü çete onun bu başarısından rahatsız oluyordu. Askeri okulun imamı 'İleride bu kişi bizim yetiştirdiğimiz zombilerin yerine yükselebilir. Bunun ekarte edilmesi şart' diye karar çıkarttı. Önce disiplin suçu vererek gencin önünü kesmek istediler. Akla gelebilecek her yolu denediler ama olmadı. Bir çıkar yol bulamadılar. Genç disiplinli, çalışkan, uyumlu, ciddi idi ve askerliği de çok seviyordu. Hatta ağır idmanlar yaptırarak pes etmesini istediler olmadı.

Bunun üzerine akıllarına askeri öğrencilerin rutin muayeneleri geldi. FETÖ'cü subay "Seni iyi görmüyorum. Muayene için askeri tabibe sevk edeceğim. Muayene sonucunu görelim" dedi. Tabi muayeneyi yapan kardiyolog FETÖ'cü idi ve gence bir kulp takıp 'subaylığa elverişsiz' sayılması için hazır bekliyordu.

Muayene sonunda gence, 'Senin kalbinde üfürüm var. Bu halinle subaylık yapamazsın. Hatta her an kalp krizine girersin ve ölebilirsin. Senin sorumluluğunu alamam. Sağlıklı yaşamak istiyorsan askerliği bırakman gerekir.' acı sözlerini söyledi. "Ben ağır idmanlardan geçtim, kalbimde bir rahatsızlık hissetmedim" diyecek oldu, doktor dinlemedi bile. Genç yıkılmış, gelecek için tasarladığı bütün planları alt üst olmuştu. Ve genç muayene sonucuna göre askeri okuldan ayrılmak zorunda kaldı.

Gencin bütün ümitleri yok olmuştu. Çok sevdiği askerlikten kopması bir yana kardiyoloğun sözleri zihninde yankılanıp durur olmuştu: "Kalbinde üfürüm vardı, her an kalp krizi geçirip ölebilirdi."

Sonrasında çok doktor dolaştı, muayene ve tetkiklerden geçti. Bütün hepsi, "Evet, kalbinde hafif bir üfürüm var. Biz buna 'masum üfürüm' diyoruz. Bazı insanlarda olabilir, anormallik sayılmaz. Bu asker olmana engel değil" dedilerse de askeri doktorun söyledikleri zihnine yerleşmişti ve bir türlü kafasından atamıyordu.

Her yerde zihnine bu düşünce üşüşüyor ve ölümün soğuk korkusunu hissediyordu. İşte nişanlısı ile arasına giren buydu. Her an morali bozuluyor, huzuru ve neşesi kaçıyordu. FETÖ'cü hain doktor ona hastalık evhamının tohumlarını atmıştı.

Evet, bu FETÖ'cü hainlerin doktoru bile böyle. Bunlarla ne kadar mücadele edilse yeridir.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN