Arama

Prof. Dr. Atilla Arkan
Nisan 4, 2019
31 Mart seçim süreci ve sonuçlarının yorumu

31 Mart seçimleri sonuçlandı.

Cumhur İttifakı'nın ülke genelinde aldığı yaklaşık %52 oy, şehirlerin/ilçelerin büyük çoğunluğunu alması; Türk halkının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve iktidara olan desteğini açık bir şekilde göstermektedir. AK Parti bu yönüyle seçimin kazananlarından biridir. AK Parti bu başarısını 17 yıldır devam eden bir iktidarın ardından ve ekonomik krizin sonrasında göstermektedir. Bu önemli bir göstergedir. Türkiye'nin önünde seçimsiz bir 4,5 yıl var. Büyük reformlar ve yapısal dönüşümler için bu çok büyük bir fırsattır.

Seçim sürecinin ana argümanı Türkiye'nin bekası konusu idi. Seçim sürecinde yaşanan şu olaylar bu temayı destekledi.

Yeni-Zelanda'daki Müslümanlara yönelik terör saldırısı

ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü başkent olarak tanıması ve Golan Tepeleri'nin İsrail'e ait olduğuna dair bir kararnameyi imzalaması

ABD ile S-400 ile F-35 uçakları çerçevesinde devam eden gerilim

Başkan Trump'ın Suriye'den çekilip Türkiye'nin Suriye sınırı boyunca güvenli bölge oluşturulmasında Amerikan askeri bürokrasisinin direnmesi

Tüm bu olaylar "beka konusuna" anlamlı içerikler yüklemiştir. Beka söylemi, ülkenin belli bölgelerinde anlamlı olurken özellikle büyük şehirlerde beklenen desteği bulamamıştır.

Seçimin Kazananları

Seçimin ilk kazananı hiç şüphesiz AK Partidir. AK Partinin Doğu ve Güney Doğuda elde ettiği göreli başarı ve trend; ülkenin geleceği, güvenliği ve huzuru için bir fırsattır. Bu başarının daha da geliştirilmesi ihtiyacı vardır. Ak Partinin büyükşehirlerdeki kaybı ise derin bir muhasebeyi zorunlu kılmaktadır.

Seçimin diğer bir kazananı aldığı büyükşehir, il ve ilçe belediyeleriyle MHP'dir.

CHP'nin İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde gösterdiği başarı da bir önceki seçime mukayese ile onu, kazananlar arasına yerleştirmektedir.

Bu seçimin kaybedenleri hiç tartışmasız HDP, İyi Parti ve Saadet Partisidir.

***

31 Mart yerel seçimlerine dair en yeni olgu, "ittifaklar yeni bir siyasal ortam, alışkanlıklar ve kültür" oluşturmaktadır.

Bu olgu şu formlarda tezahür etmektedir:

Bir partinin bölgede en çok oyu alması belediye başkanlığını almasına artık yeterli değildir. Başarı için ittifakın diğer ittifak bloğundan fazla oy alması gerekmektedir. Bu ise yeni bir siyasal kültür oluşturmaktadır. Siyasal rekabet daha fazla kızışmakta, mikro politikalar ve seçimin sonucuna etki edebilecek "az/azınlık gruplar" çok daha önemli olmaktadır. Siyasal partiler doğal tabanlarını korurken ittifaklar yoluyla değerli az/azınlık grupları saflarına katabilmek zorundadırlar.

İttifak süreçleri (özellikle Millet İttifakı'ndaki) ideolojik farklılıkların yumuşamasına yol açmaktadır. CHP'nin AK Parti karşısındaki adayın kazanmasına yönelik parçalı stratejik ittifak uygulaması özellikle büyükşehirlerde belli bir başarı elde etmiştir. Bu süreç ise İyi Parti ile HDP'nin ve CHP ile Saadet Partisi arasında ideolojik keskinlikleri yumuşatmıştır. Özellikle CHP bu süreçleri yönetebilmek için siyasetin daha merkezine doğru gelmek zorunda kalmıştır. CHP ittifak sürecinde marjinal sol bir muhalefet partisinden, merkeze yakın bir sol partiye dönüşmektedir. CHP'nin seçtiği adaylarda ve kampanya dilinde bu açıkça kendisini göstermektedir. Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş gibi adaylar bunun en çarpıcı örnekleridir. Söylem düzeyinde ise dini ve milli değerlere ve yaşam tarzına gösterilen itina da bunun diğer bir örneğidir. Kendi içindeki marjinal grupları dönüştürebilmesi veya etkisizleştirebilmesi daha sonraki başarılarını belirleyecektir. CHP'nin kendi iç iktidar grupları arasındaki elit kavgasını nasıl yöneteceği önümüzdeki günlerde belli olacaktır. Söylemlerinde dile gelen iddialarında samimi olup olmadığını seçmen dikkatle takip edecektir.

Kimlik siyaseti özellikle nüfusu kalabalık büyükşehirlerde artık sonuç alıcı değildir. Çünkü başarı nerdeyse %50+ sınırına yanaşmıştır. Bu oranın özellikle büyük şehirlerde sadece kimlik siyaseti ile elde edilebilmesi imkansızdır. Ayrıca CHP'nin Saadet partisiyle yaptığı ittifak muhafazakar kimliğe dayalı siyasetinin etkisini azaltmaktadır. Ekonomi, yaşam standartlarındaki iyileşme, eğitimin kalitesinin arttırılması, nitelikli sosyal politikalar, hizmetin üretilebilmesi ile kalitesi ve "siyasal katılım" süreçlerinin yeni formlarda işletilebilmesi başarıyı elde etmek bakımından artık çok önemlidir. Bunun istisnası Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerindeki şehirlerdir. Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da geç kalınmış Kürt milliyetçiliğinin etkisi sebebiyle farklı dinamikler işlemektedir.

Genç toplumsal katmanlar veya "yeni oluşan sosyoloji" ittifak süreçlerinden dolayı artık çok daha belirleyicidir. AK Partinin iktidar olduğu 2002 yılından bugüne yeni bir toplumsal grup/kitle ortaya çıkmıştır.

AK Partinin 2002 yılında iktidara geldiği tarihte seçmen sayısı 41.291.568 idi.

2019 yılında seçmen sayısı 57.093.985 kişidir. Yani yeni oy kullanan yaklaşık 16 milyon yeni seçmen vardır.

2023 yılında ise seçmen sayısı yaklaşık 8 milyon kişi daha da artacaktır. Böylece AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılı baz alındığında yeni oy kullanacak nüfus yaklaşık 24 milyona ulaşacaktır. Bu ise 2002 yılında oy kullanan nüfusun yaklaşık %60'ına denk gelmektedir.

12 Eylül, 28 Şubat, başörtüsü olayları gibi sembolik olayların bu seçmen kitlesi üzerinde etkisi göreli olarak sınırlıdır. Bu demografik yapıdan dolayı tarihsel tecrübe ve referans olayların seçmen kitlesi üzerinde etki düzeyleri çok büyük ölçüde farklılaşmaktadır.

Bu bağlamda bu yaş grubu daha farklı alışkanlıklara, talep ve beklenti setlerine sahiptir. Siyasal partilerin buna uygun olarak kendilerini yenileyebilmeleri başarılarını belirleyecektir.

2023 yılında 24 milyona ulaşacak olan yeni genç toplumsal kitleye ulaşabilecek yeni katılım süreçlerinin inşası, siyasal partilerin başarısını belirleyecektir. Seçimin kendisi de bir katılım sürecidir. Fakat dijital imkanların geliştiği, anlık etkileşimin yaygınlaştığı bir bağlamda siyasetin bundan etkilenmemesi imkansızdır. Özellikle bu 24 milyonluk genç kesimde yeni katılım formları çok daha etkili olacaktır. Muhtemelen siyasal aidiyetler karşılıklı etkileşime açık sanal ortamlarda yeni katılım form ve mekanizmalarında oluşacaktır.

Yerel ihtiyaç, sorun ve öncelikler belirleyici olmaktadır. Bunu karşılayacak yerel söylem ve liderler sonuçları belirleyebilmektedir. AK Parti adına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği hala çok değerlidir. Fakat ittifak olgusu %1 veya daha azıyla siyasal başarıyı belirlediğinden; yerel faktörler, belirleyiciler ve liderler artık çok daha önemli hale gelmektedir. Ayrıca yerel bağlam dünyadaki küresel ekonomik rekabet ve kriz düşünüldüğünde bir kere daha önem kazanmaktadır. Çünkü en ekonomik ve sürdürülebilir çözümler yerel lider ve süreçlerle mümkündür. Siyasal partiler için buradaki zorluk, parti içinde güçlü ama yerelden büyük ölçüde kopmuş güçlü elitlerin baskılarına rağmen il düzeyinde seçmende çok daha fazla karşılık bulabilecek lider adaylarını (belediye başkanları, meclis üyeleri gibi) seçebilecek mekanizmaları inşa edilebilmektir. Parti merkezlerinde güçlü olan elitler, seçmende karşılığı olmayan olmayan kişileri aday olarak öne çıkarmaktadır. Seçmende karşılığı olmayan bu adaylar siyasal partilere seçim kaybettirebilmektedir. İttifak sürecinde bundan dolayı siyasal partilerin yerel lider adayları çok önem kazanmaktadır.

Prof. Dr. Atilla Arkan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN