Mustafa Özcan
28.11.2025
Mustafa Özcan
Avrasya’dan Afrika’ya, Rus yayılmacılığı
Tüm Yazıları

Avrasya’dan Afrika’ya, Rus yayılmacılığı

Rusya son 200 yıldan beri aldananların aldanmasına karşılık emperyalizmin karşı ağırlığı olmuştur. Sömürgeciler arasında mücadele rekabet eksenine dayanır. Yani temelde çıkar çatışmasıdır. İlkeli bir mücadele değildir. Meselenin bam teli burasıdır. Rusya başkaları için fedailik yapmaz! Sadece fırsat kollar ve devşirir. Emperyalistler arasındaki çekişme sadece tedafüü (birbiriyle savuşturma) ekseni çerçevesinde bir anlam kazanır ve o takdirde ezilen milletlere faydası dokunabilir. Aksi takdirde arada yem olurlar. Bazen de sömürgeciler birbirlerinden güç alırlar, güç devşirirler. Nitekim Great Game olarak anılan büyük oyun sahnesinde sömürgecilik anlamında Rusya ile İngiltere arasında bir çekişme yaşanmıştır. Buna 'tatlı bir rekabet' de diyebiliriz. Bu çekişme Osmanlı, İran ve Afganistan sınırlarına dayanmıştır. İngiltere'nin İslam dünyasında ilerlemesine mukabil Rusya da Türk dünyasına göz dikmiş ve yayılmıştır. İngiliz işgalini ve yayılmacılığını kendisine rehber ve emsal almıştır. 1850 ve 1860'lı yıllar İngiltere'nin Hindistan'ı ele geçirdiği ve Babür Hanedanlığı'na son verdiği yıllara tekabül eder. Müteakip yıllar Rus Çarlığının Orta Asya ve Batı Türkistan'da ilerlemesine sahne olur.

Çar İkinci Aleksandr, Rus yayılmacılığının yönünü doğuya kaydırır. Toprak elde etmek ve topraklarını genişletme tutkusuyla risksiz gördüğü Türkistan'a adım atar. Buraya yönelmiş ve bu bölgeyi hedef almıştır. Bölgeye önce keşif heyetleri gönderilmiştir. Bunlardan birisi İngiltere'nin Hindistan Müslümanlarını tenkil ettiği yıl olan 1858 tarihine denk gelmiştir. 1858-1859 yıllarında subay, diplomat ve şarkiyatçılardan (Rus oryantalistler) oluşan Ignatiyev önderliğindeki bir heyet bölge ile alakalı olarak bir rapor hazırlamıştır. Hazırlık çalışmaları yürütmüştür. Ignatiyev heyeti bölgeye giderek diplomatik, askeri ve stratejik alanlarda bilgi toplamak adına çalışmalarına başlamıştır. Ignatiyev burada yapmış olduğu gözlemler neticesinde bir rapor hazırlamıştır. Ignatiyev raporunda Türkistan'ı işgal etmek için Rus kanı dökmenin gereksiz olduğu kanaatine varmıştır. Bunun yerine fitne ve desise çıkarmak kafi gelecektir. Bölge insanının ve siyasi erklerinin birbirine düşürülmesinin kafi geleceğini vazetmiştir. Ignatiyev'in bu vizyonu ya da tespitleri Rus işgal politikasının temelini oluşturmuştur. İngiliz böl-yönet politikasının Rus versiyonudur.

Bu dönemde Avrupa devletlerine paralel olarak kendi zaviyesinden Rusya da sömürgecilik furyasına katılmıştır. İslam dünyası yiyicilerin çanağı haline gelmiştir. 1864 yılında Prens Gorçakov Türkistan'ın işgal planlarını hazırlamış ve tatbikat mevkiine koymuştur. Türkistan'ın işgali için bazı bahaneler veya gerekçeler uydurmuştur. Bunlardan birisi Türklerin ilkel olmaları ve taassup derecesinde dine bağlılıklarıdır. Balfour Deklerasyonu'na benzeyen deklarasyonun özeti Rusların niyetini ortaya koymaktadır. Kısaca Rus sömürgeciliği İngiliz-Amerikan sömürgeciliğinin karşı ağırlığıdır. Rus emperyalizminin motivasyonu İngiltere'dir. Ardından Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Bazen rekabet bazen de işbirliği yapmaktadırlar.

Deklarasyonun özeti şu şekildedir: Bu durumda daha uygar olan devlet (Rusya) bitişik olduğu istikrarsız ve sınırlarına zarar veren devletler üzerinde nüfuz kurmak zorundadır. İlk olarak sınırlara yapılan saldırlar, çapulcu ve yağma hareketleri ile durdurulmalıdır. Rusya geri çekildiğinde karşı taraf bu durumu güçsüzlük olarak algılamaktadır.

Rusya'nın Orta Asya'da yaptığının İngiltere'nin Hindistan'da Fransa'nın Cezayir'de ve ABD'nin muhtelif coğrafyalarda ve Hollanda'nın Endonezya ve sair bölgelerde yaptığına mümasildir ve bunlardan bir farkı yoktur. Amaç yarı vahşi (nim medeni) milletlere medeniyet götürmek ve onları medenileştirmek denilmektedir (Türkistan'da bir Rus Diplomat, Seda Yılmaz Vurgun, BKY, S: 28). Bu misyona Batı'da, sömürgeler şairi ve yazarı Rudyard Kipling'den mülhem beyaz adamın yükü (the white man's burden) denilmektedir. Batı karşısında Rusya'ya dayananlar serap görmektedir. Çaresizliğin başka bir versiyonudur.

Çar İkinci Aleksandr'dan Putin'e; Rus anlayışında bir değişiklik yoktur. Sadece yeni hedefler vardır. Bu hedeflerden birisi başta Akdeniz olmak üzere sıcak denizler ve Afrika havzasıdır. Ruslar karışıklıkları fırsat bellemektedirler. Bu meyanda Sudan'da karışıklıktan istifade ederek Port Sudan mevkiinde bir askeri deniz üssü kurmak istemektedir. Daha önce de Wagner grubu ve Putin Darfur'daki asi lider Hamidti'yi ayartmaya çalışmıştır. Halife Hafter gibi ona da kanca atmıştır. Rusya'nın bölgeye sarkması halinde Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz'de yeni bir tehlike belirmektedir. Bu da Rus tehlikesidir. Nitekim Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi Kızıldeniz üzerinde bir Rus donanmasına ya da deniz üssüne karşı çıkmıştır.

Putin Ukrayna üzerinden Batı yürüyüşünü devam ettirmek niyetindedir. Bir sonraki hedefi ise Polonya'dır. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski'ye göre, yeni hedef Polonya'dır. Bu tehlikeye karşı kendilerini savunacaklarını söylemiş ve "Yeniden Rus sömürgesi olmaktansa ot yeriz." demiştir.

Putin', "Kazakistan Rusça konuşan bir devlettir" demiştir ve bunun üzerine Kazakistan Devlet Başkanı Tokayev, Putin'e Kazak Türkçesi ile cevap vermiştir. Putin her seviyede hazımsızlığını ortaya koyuyor. Tokayev'in nükleer güç olmak yerine herkesle ticaret yapabilen açık bir ülkenin daha yeğ ve makbul olmasına söylemesi Putin'i cevap vermeye itmiş ve hazımsız bir şekilde bu gibi tercihlerin Saddam'ın akıbetini hatırlattığını söylemiştir. Peki Saddam'a niye sahip çıkmamıştır? Nükleer güç olmak pekala caydırıcı olabilir. Lakin bu tehdit dengesinin aradaki milletlere bir faydası dokunmamaktadır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları