Körfez ile Türkiye kanatları arasında yükselen yeni Suriye
Yeni Suriye adeta küllerinden doğuyor. Körfez ülkelerinden birisi gibi duruyor. Çabuk bağırlarına bastılar. Yeni Suriye rejimi İran'a karşı bir dayanak noktası teşkil ediyor. Başlangıçta mesafeli görünüyorlardı. Lakin bilahare mesafeyi 'sümme't tedarük/istim arkadan gelir' yaklaşımıyla aştılar. Bu nedenle de Ahmet Şara ilk ziyaretini Suudi Arabistan'a gerçekleştirdi. Bu ülkenin yabancısı değil elbet. Bu ülkede doğmuş ve büyümüş. Şara, 1982 yılında Suudi Arabistan'ın Riyad kentinde, Ahmed Hüseyin eş-Şara olarak dünyaya gelmiştir. İkinci yurt dışı ziyaretini de Türkiye'ye yaptı. Türkiye ile de 'ortaktan ortağa' bir ilişki söz konusu. Körfez ile Türkiye hatları arasında çift kanatlı olarak havalanacak.
Görünün o ki Ahmet Şara, Arap Baharı'ndan ders çıkarmış. Kimseyi ürkütmüyor. Boş konuşmuyor. Kervan yolda düzülür yaklaşımıyla hareket ediyor. Muhammed Mürsi ve benzerlerinin yaptığı yanlışa düşmedi. Mısırlı Selefiliğe yatkın yazar Cemal Sultan yeni Suriye veya Ahmet Şara'nın üç düşmanı olduğunu tasavvur ediyor. Bunlardan ilki, İran ve bölgesel ortakları. Hususiyle Nuri Maliki gibi Şii sekterizmine inanan çevreler. İkincisi, İsrail ve PYD gibi uzantı ve ortakları. Üçüncüsü ise Mısır İhvan'ı! Burada galiba Cemal Sultan kendi düşmanlarını Şara'nın da düşmanı olarak da sayıyor. Ben Mısır İhvan'ının Cemal Sultan'ın tezinin aksine yeni Suriye rejimine düşman olduğunu sanmıyorum. Sadece belki hayal kırıklığı söz konusu olabilir. Devrim çeperini çabuk terk ettikleri, idealizmden realizmi kaydıkları algısına yol açmış olabilirler. Mesela Ahmet Mansur isimli Mısırlı aktivistin ve muhalifin Suriye'de tutuklanması Mısır İhvan'ını hayal kırıklığına uğratmış olmalıdır. Bunun dışında Yusuf Kardavi'nin şair oğlu Abdurrahman Yusuf Kardavi'nin Suriye'den Lübnan'a çıkışında tutuklanması ve BAE'ne teslim edilişi de ilişkilerde bir başka gedik olabilir. Şair Abdurrahman'ın BAE'ne tesliminde yeni Suriye yönetiminin doğrudan bir payı bulunmuyor. Pek fazla yapabilecek bir şey de yoktu.
Suriye'nin üç kritik meselesi var. Bunlardan birisi güvenlik, ikincisi ekonomi, üçüncüsü de siyaset. Ülkeyi içinde bulunduğu vartadan kurtarmak için diplomatik ve mali desteğe ihtiyacı var. Bunlar da Körfez ülkelerinde bulunuyor. Cemal Sultan'ın sorusunu gelecek olursak, neden Körfez ülkeleri ve bilhassa Suudi Arabistan Muhammed Mürsi'ye sırt döndü hatta devrilmesi için mücadele etti de Ahmet Şara'yı destekledi? Bunun stratejik izahatı var. Bunlardan ilki İran'a karşı izlenen farklı tutumdur. Mürsi'nin tutumuyla Şara'nın tutumu ve geliş noktaları oldukça farklı. Suriye dışında İhvan yapıları veya kanatları İran'a karşı sempatik davranmışlardır. Bu stratejik bir hata olmuş ve Körfez ile İhvan arasında duvar örmüştür. Arap Baharı ilk günlerinde kırılganlık arz ediyordu. İhvan manevra yapamadı. Duruşlarını değiştiremediler. Bu Hizbullah meselesinde de kendini göstermiştir. Yeni Suriye'nin gücü İran'ın zafiyetidir.
Suriye'nin hilafına, Arap Baharı, İhvan eksenli tektonik bir hareket olarak belirmiştir. Körfez ülkeleri Mısır ve İhvan devinimi ve salınımı üzerinden kuşatılmışlık ve tehdit algısına kapılmışlardır. Bu hususta Muhammed Mürsi ve İhvan liderliği manevra yapabilecek bir zaman ve imkan bulamamıştır. Ahmet Şara ile Heyetü't Tahrir'in Arap aleminde ürkütücü uzantıları yoktur. Yetim yani arkası kesik bir devrimdir. Yeni maceralara atılmaktansa başkalarının himmetine ihtiyaç duymaktadır. Büyüklenecek hali yoktur.
HYT ile İhvan süreçleri farklı süreçlerdir. Suriye yeni yönetimle birlikte hem Baas hem de İhvan öncesine dönmüştür.
Elbette bu arada Körfez ülkelerinin yaklaşımlarını değerlendirecek olursak; tamamen masum varsaymak yanlış olur. Irak'tan başlayacak olursak; Nuri Maliki Ahmet Şara'yı hala terörist olarak yaftalamaktadır. Halbuki, Şara HTŞ'yi lağvetmiştir. Maliki, Ahmet Şara ve örgütünü Irak için bir tehdit saymış ve Suriye'de olan bitenin Irak'a da yansıyabileceği görüşündedir. Korku dağları bekliyor! İlk günden itibaren de bu tür değerlendirmelerde bulunmaktadır. Nedense Maliki ve patronları Haşdi Şa'bi gibi terör yuvalarını Suriye'ye sevk ettikleri yetmezmiş gibi Hey'etü't Tahrir Şam'ı da terör örgütü olarak damgalarken PKK ve türevlerini bu tasnife katmıyorlar! Çünkü çıkarları varlığından yana!
Nuri Maliki ve ortakları Sünnileri yok eden mezhebi terör mekanizmaları kurmuşlardır. Esat Suriye'sinin dışişleri sözcüsü Hıristiyan asıllı Cihad el Makdisi Suriye'de çoğunluk mensuplarının Esat döneminde azınlıklar oranında kayıp verdiğini söylemiştir. Nuri Maliki hem ülkesini soymuş hem de Sünni katliamlarına imza atmıştır. IŞID'in zuhurunda oynadığı rol şüpheli olmaktan öte muvazaa arz etmektedir. Esat ile birlikte Nuri Maliki Netanyahu'nun gölgeleridir. Belki Netanyahu baba-oğul Esat rejiminden kopya çekmiştir. Bu gibi simler terörist olarak yaftalansa ne yazar yaftalanmasa ne yazar? İşleri ve yaptıkları ortadadır. Elbette hesap verme sırası onlara da gelecek. Şimdiden ayak bağlarının titremesi ve eteklerinin tutuşması bundandır!
Nuri Maliki'nin izinden giden Tele 1 yorumcusu Merdan Yanardağ da Ahmet Şara'nın terörist olduğu iddiasındadır. Türkiye'nin böyle birini ağırladığını söylüyor! Esat'ı ağırlasaydı gam değildi! Suudi Arabistan destekli kanallardan Al Arabia ve Al Hadeth de muhalifler Şam'a yürürken Türkiye'nin bu yapıyı desteklediği hatırlanarak onları terör örgütü olarak yaftalanmıştır. Böylece dolaylı olarak Türkiye'yi de terör destekçisi olarak tanımlamışlardı. Şimdi tükürdüklerini kendileri yaladılar. Keşke Muhammed Bin Selman Ahmet Şara'yı ağırlarken aynı yaftayı kullansalardı! Ruslar ve İranlılar da aynı tanımı kullanmışlardı. Lakin İranlılar güç merkezinin kaydığı yeni istikameti görerek çark ettiler, tanımlarını ve üsluplarını tadil ettiler. Bu tanımlamalar üzerinden iki ay geçmeden Suudi Arabistan da çark etmiş ve Ahmet Şara ve yönetimini resmi törenlerle karşılamıştır. Lakin Al Arabia ve Al Hadeth alışkanlıklarına tüy dikiyor. Türkiye'yi terörist yapıları desteklemekle suçlarken kendileri PKK ve uzantılarına mikrofon tutuyor! Yani şenaatlerinin hala bir bölümünden vazgeçmiş değiller. Türkiye'ye karşı PKK'nın Suriye'deki koluna arka çıkıyor ve onları ekranlarında ağırlıyorlar! Türkiye'nin Arap dünyasına doğru nüfuzunun büyümesini çıkarlarına aykırı görüyorlar. Halbuki Suriye'nin milli birliği ve bütünlüğü sağlanmadan kendinden beklenen yararlılıkları gösteremeyecektir. Ülkenin bölünmesini isteyen çevreler başta İsrail olmak üzere yabancı unsurlardır.
Ahmet Şara Nuri Maliki ve benzerlerinin suçlamalarına karşılık şunu söylemektedir: Terörist tanımı masumları öldürenlere karşı kullanılır. Ben masumlara ilişmedim.
Terör yaftaları cahiliyet döneminde helvadan yapılan putlara benziyor. Acıktıkça helvadan putlarını tüketiyorlar.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.