Arama

Mustafa Özcan
Eylül 29, 2023
Yaman Dede’nin izinden

1962 yılında aramızdan ayrılan Yaman Dede hayatın akışı içinde İslamiyet ile yüzleşir, tanışır ve buluşur sonunda Resulullah aşkına naatlar ve övgüler düzmeye başlar. Uzun yıllar ailesinin Rum-Ortodoks kökenli olması nedeniyle benimsediği İslam'ı gizlice yaşamaya çalışır. Bazen sahursuz imsak yapar, bazen de iftarsız açar orucunu. Ailenin Kayseri'den Kastamonu'ya göçmesiyle birlikte onun da İslam'a seyr ü seferi başlamış olur. Meşhur kasidelerinden birisi Gönül Hûn Oldu Şevkinden veya Cemâlinle Ferahnâk Et Ki Yandım Yâ Rasûlallâh şeklindedir. Eğitim sürecinde Hristiyan olmasına nazaran İslami dersler kendisine zorunlu olmadığı, muaf olduğu halde okulda verilen İslami derslere katılır ve onlar bereketine İslamiyet'e ilgi duyar. Özellikle Arapça ve Farsçaya hakim olur. Adeta Hristiyan molla veya Rum molla olarak ünlenir (Diamandi Molla). Arapça ve Farsça ile birlikte tanıştığı Mesnevi gönlüne işlemiştir. 13 yaşında iken Farsça dersinde hocasının tahtaya yazdığı Mesnevî'nin ilk beyitlerinin yüreğini yakıp tutuşturduğunu söylemiştir. Kastamonu'da bitirdiği lise eğitiminden sonra 1909'da girdiği İstanbul Dârülfünun Hukuk Mektebi'ni 1913'te bitirmiştir. Mezun olduktan sonra 1932 yılına kadar Beyoğlu'ndaki Hukuk Mahkemesi'nde zabıt kâtipliği görevini sürdürmüştür. Bu yıllarda Galata Mevlevihanesinde Mesnevî derslerine katılır. Derslerine katıldığı Ahmed Remzi Dede tarafından kendisine "Yaman Dede" adı verilir. Ardından avukatlık yapmaya başlar. Ölümünden yaklaşık 20 yıl önce 1942 yılında Şeyh Ahmed Hilmi Efendi'nin teşvik etmesiyle Müslüman olduğunu ilan eder. Müslüman olduktan sonra kızı ve eşinden ayrılmak zorunda kalır. Daha sonra Hatice Hanım ile evlenmiştir. 1942 yılında hem Müslüman olduğunu ilan etmiş hem de avukatlığı bırakmıştır. Sonraki hayatını ise eğitimci olarak geçirmiştir.

Yaman Dede'nin bir dörtlüğü şöyledir.

Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilahî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mesrûrun olmazsa
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

Günümüzde de Yaman Dede'nin izinden giden, izleğini takip eden bahtiyar Hristiyanlar vardır. Mevlid kandillerinde Hazreti Peygamber'in yüceliğini terennüm ediyorlar. Keşke biyolojik Müslümanlar da onlar kadar İslam'ı ve Hazreti Peygamberi tanısalar, anlayabilseler. Bu bahtiyarlardan birisi de Lübnan asıllı San Paolo'da ikamet eden Reşit Selim el Huri'dir ( Khoury).

'Köy şairi' lakabıyla da anılan Lübnanlı gurbetzede Hristiyan şair Raşid Salim El-Khoury'nin 20'inci yüzyılın seksenli yıllarında Peygamber Efendimizin doğumu yani Mevlid Kandili münasebetiyle San Paola'da düzenlenen bir etkinliğe davet edilmesi calib-i dikkattir. Ondan San Paolo'da bir konuşma yapması istenir. O da bu daveti kırmayarak burada kandil münasebetiyle gönüllerde taht kuran bir konuşma yapar. Şunları söyler:

"Ey Müslümanlar, ey Araplar!

Bu münasebetle (Mevlid Kandili) Peygamber dillerinizde yılda bir kez doğacak ama kalplerinizde, akıllarınızda ve işlerinizde, amellerinizde her gün bin kez ölecektir. O, sizin ruhlarınızda doğsaydı, siz de onunla doğardınız ve her biriniz birer Mehmetçik (küçük Muhammed) olurdunuz. Bin yıldan beri dünya azametli bir Endülüs haline gelirdi! Doğu ile Batı çok önceden tanışır, kaynaşırdı; Batı mayası Müslüman Doğu'nun ruhuyla buluşur, ittifak yapar, akıl ile gönül birlikte hayatın son anlarına kadar el ele tutuşur, birlikte yürürdü.

Ey Müslümanlar, düşmanlarınız dininize her türlü yalanı isnat ediyor, sizin dininiz ise onların iftiralarından masundur, beridir. Fakat siz amellerinizle iftirayı tasdik ediyorsunuz, ihmalinizle söylediklerini ikrar ediyorsunuz. Sizin dininiz ilim dinidir siz ise cahilsiniz. Dininiz kolaylık dinidir, siz ise zorlaştırıyorsunuz. Sizin dininiz güzellik dinidir, siz ise onu çirkinleştiriyorsunuz. Dininiz müjde dinidir, siz ise ondan nefret ettiriyorsunuz. Sizin dininiz zafer dinidir, fakat siz onu yüzüstü bırakıyorsunuz. Sizin dininiz zekat dinidir, fakat siz cimrilik yapıyorsunuz ."

Sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ey Muhammed, ey Allah'ın gerçek Peygamberi, ey güzel sözlülerin ve belagat ustalarının sultanı! Ey Arapların ve insanlığın iftihar tablosu ve övüncü!

Sen ruhu taziz etmek için nefsi öldürmedin, bedenin arzuları istikametinde ruhu bastırmadın. Sizin dininiz selim fıtrat (düzgün yaratılış) dinidir ve eminim ki insanlık, bir gün bütün felsefe ve düşüncelerinden ümidini kestikten, bütün yolları denedikten ve tükettikten sonra İslam'la buluşacaktır. Bütün doktrinleri aştıktan sonra İslam'ın kucağına gelecek ve ona sığınacaktır. Kendini İslam'ın kollarına atmaktan başka çare bulamayacaktır... (26/09/2023, Sultan Bürkani, Vakfetün la budde fi zikra el mevled en nebiy)"

İslam'da Kurban ve Ramazan olmak üzere dini olarak sadece iki bayram vardır. Mevlid ise bayram değil anma münasebetidir. Mevlid Kandili kültürel bir münasebettir ve dolayısıyla bidat kapsamına girmez. Biz de Yaman Dede'nin izinden giderek mecazen 'dahilek ya Resulallah' diyoruz.

Yollarını gözlüyor; ruhunla beşeriyete geri dönmeni bekliyoruz.

"Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet,
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!"

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN