Arama

Mustafa Özcan
Nisan 19, 2019
Kobar’dan Saydnaya’ya…

Sudan'da Avad bin Avf'ın komuta ettiği arkasından yerine Abdulfettah el Burhan'ın geçtiği Matruşka tarzı darbeyle alakalı olarak Sudan istihbaratından sızan belgelere göre de bu saray darbesi, anlaşmalı yani muvazaalı bir darbe idi. Yani, danışıklı döğüş. Bununla birlikte darbenin kazandığı yeni mecra, eğilim Beşir'in temsil ettiği eğilimlere pek uymuyor. Ama Le Monde gazetesinin bu yöndeki analizini hatırlarsak zikzaklar pek de yadırgatıcı değil. Sabir Meşhur adlı el Cezire Mübaşir'in eski elemanlarından ve Mükemmilin Kanalı'ndan İhvan'a yakın televizyon yorumcusu, istihbarata nispet edilen bu belgelerin sıhhati konusunda sorgulamada bulunuyor, belgelerin sahte, düzmece ve uydurma olduğunu ileri sürüyor. Belgeleri ret üzerinden muvazaa ihtimaline karşı çıkıyor. Darbeden sonra önemli gelişmelerden birisi İstihbarat Şefi Salah Kuş'un da görevinden el çektirilmesi veya alınması olmuştur. İkinci önemli gelişme de, Hamideti olarak bilinen Muhammed Hamdan'ın önce Geçici Askeri Konseye katılmayı reddettikten sonra El Burhan'ın yardımcılığına getirilmiş olmasıdır. Akabinde komuta ettiği Çevik Güç de orduya eklenmiştir. Hamideti darbe sürecinde çok kritik bir rol oynamıştır. Hem Darfur'u temsil eden hem de bizzat Ömer Beşir'in himayesini üstlenmiş bir askeri birliğe komuta ediyordu. El Burhan'ın yardımcılığına getirildiği gibi darbe sonrası Çevik Güç'ün özerk yapısı da kaldırılmış ve ordunun yapısına entegre edilmiştir.

Hamideti saray darbesinde ve darbenin kansız olmasında kritik ve belirleyici bir rol oynamıştır. Hamideti bir televizyon konuşmasında darbe sürecini şöyle özetlemiştir: 19 Ocak tarihinden itibaren Ömer Beşir halkın mesajını almama konusunda diretmiş ve inat etmiştir. Askeri çevreler olarak bizler Sudan'ı krizden çıkarmak için kendisine bazı teklifler sunduk ama anlatamadık. Beşir, siyasi bir çözüm arayışı yerine güvenlik politikalarında ısrar etmiştir ve bu yolla göstericileri yatıştıracağını ummuştur. Halkın ısrarı ve Beşir'in inadı sonucu bu tıkanma haliyle ile birlikte ülke darbe sürecinin kıyısına gelmiştir.

Tabii ki o günlerde tam olarak ne olduğunu bilmemiz mümkün değil. Hamideti Ömer Beşir'i arkadan mı hançerliyor yoksa tekerlek çukura düşünce yol gösteren veya akıl veren bol olur misali bu avunmalar post mortem yani iş işten geçtikten sonraki vicdan aklamaları mı?

Elbette evdeki hesap çarşıya uymamış veya yanlış hesap Bağdat'tan dönmüştür. Beşir rejiminden Geçici Askeri Konseye geçişin selis ve akıcı, sorunsuz olmasında da Hamideti'nin rolü öne çıkıyor. Askeri darbe sırasında Beşir'e dokunulmasına karşı çıkmış ve bunu temin için de Beşir'in kendisine bağlı güçlerin koruması altında tutulmasını şart koşmuştur. Bunu sağlayıncaya kadar da diğer ordu kademelerinden bağımsız davranmayı sürdürmüştür. Beşir'in Ziyafet Sarayı'ndan Kobar hapishanesine nakledildiğine dair yeni haberlere rağmen bazı akrabaları ve Alman Haber Ajansı gibi kaynaklar Beşir'in Hartum'da güvenli evlerden birinde tutulduğunu teyit ediyor ve olayların yatışmasıyla birlikte sürgüne BAE'ye gönderilmesine dair darbecilerle Beşir arasında gizli bir mutabakatın varlığına dikkat çekiyorlar. Bunun sağlanması halinde Abdulaziz Buteflika, Abbas Medeni, Muhammed Sahaf örneğindeki kimi sürgünler gibi Ömer Beşir de son günlerini bu ülkede geçirecektir. Bununla birlikte Geçici Askeri Konsey sözcüleri devrik lider Ömer Beşir'in seçilmiş bir idarenin gölgesi altında Darfur olayları nedeniyle yargılanacağını söylüyorlar. Bu rivayetlerden hangisinin doğru çıkacağı herhalde önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır.

Söylendiği gibi darbe muvazaalı ise son gelişmeleri nasıl anlamalı ve anlaşmalı durumla kabil-i telif hale getirmeliyiz? Süreçte anlaşma değil de şartlar gereği bir sapma mı yaşanıyor? Çelişik haberlere göre devrik Lider Ömer Hasan el Beşir'in Ziyafet Sarayından Bahri kentindeki Kobar (Kuber) Hapishanesine nakledilmiştir. Orada geniş güvenlik önlemleri altında tutulmaktadır. İki erkek kardeşi ve bazı akrabalarının da 'yolsuzluk suçlamasıyla' tutuklananlar arasında olduğu haber veriliyor. Bu anlamda Beşir'in yönetim biçimi bize Cezayir'deki Abdulaziz Buteflika'nın yönetim biçimini hatırlatıyor. Orada da Said Buteflika gibi kardeşlerin ülke yönetiminde etkili olduğunu biliyoruz. İktidar günlerinde üç kez evlenen Beşir'in 30 yıl boyunca biriktirdiği şahsi servetinin 6 milyar doları bulduğu da spekülatif iddialar arasında yer almaktadır. Bu doğru ise Beşir fakir ülkenin zengin adam haline gelmiştir. Beşir iddia edildiği gibi İngilizlerden kalma ve neredeyse bütün darbecilerin ve devriklerin uğrak yeri olan Kobar Hapishanesine nakledildi ise karşılaştığı bu katı muamele 'muvazaa' ihtimalini bertaraf etmektedir. Veya süreç halkın baskısı altında inhiraf etmiştir. Ya da iç veya dış baskılar nedeniyle anlaşmalı olduğu askerler daha sonra devrik lider lehine daha fazla ayrıcalık gösterememişlerdir.

Zor şartlar zoraki olarak askerleri karşı kampın kucağına itmiş olabilir. Bu anlamda askeri cunta yönünü belli etmeye başlamıştır. Sözgelimi Katar Dışişleri Bakanı darbe sonrasında ön almak için gittiği Hartum'da istiskal ile karşılanmış ve kimse ile görüştürülmeden gerisin geriye ülkesine dönmek mecburiyetinde bırakılmıştır. Oysa ki BAE ve Suudi Arabistan'ı temsil eden karşı heyet hararetle ve sıcak bir sicimde karşılanmıştır. Mısır darbeci lideri Abdulfettah Sisi de yanına çekme (istimale) politikası çerçevesinde birkaç gün içinde Sudan'ı ziyaret etmeyi takvimine almıştır. Kısaca Sudan Ebu Dabi-Riyad-Kahire ekseninin çekim alanına girmiş bulunuyor. Bu, en azından Katar-Türkiye eksenine daha mesafeli hale gelmesi anlamı taşımaktadır. Yeni rejimde tutunma noktası edinmek isteyen Katar'ın bu girişimi Hartum'un yeni efendileri tarafından refüze edilmiş ve boşa çıkartılmıştır. Türkiye ile ilgili ise doğrudan bir olumsuz hava, tavır yok.

Hamideti'nin de vurguladığı gibi Sudan'da iktidarda tutunma adına iktidar kaybedilmiştir. Beşir erken davransa ve seçimlere gitse idi İslami kesimlere kalacak miras farklı olacaktı. Son ana kadar iktidarda tutunarak, ülkenin kendisinden sonra şekillenmesi sürecini olumsuz yönde etkilemiştir. Pahalılık ve onun getirdiği galeyan halini dikkate alarak erken seçim kararı alsa idi kendisinden sonra İslami kesimlerin önünü açmış en azından karartmamış olacak ve onlara iyi bir miras ya da üzerinde hareket edebilecekleri bir zemin bırakmış olacaktı. Bunu yapmayarak 'benden sonra tufan' anlayışını seslendirmiştir.

Halkın galeyanını da yanlış yorumlamamak gerekir. Gösterilerin muharrik unsuru Ömer Beşir'in 30 yıldan beri iktidarda kalışı ve hayat pahalılığıdır. Halk kötü yönetime ve istibdada karşı çıkmış, başkaldırmıştır. Yoksa İslam ile bir alıp veremediği ve sorunu yoktur. Tavrı İslam'a veya İslami kesimlere yönelik bir tavır değildir. Lakin Sudanlı Marksistler gibi gruplar durumdan vazife çıkartarak, meseleyi ideolojik bir hesaplaşma zeminine çekmek ve dökmek istiyorlar. Elbette Beşir'in hırsı veya ihtirası,-yaptıysa- yolsuzlukları kendisine ait bir kusurdur, İslam'a mal edilemez. Onun İslami olmayan davranışları nasıl İslam'ı temsil eder? Aksine, İslam'a bağlılığı ona feragat mesleğini benimsemesini telkin ederdi. Bu hususta Nureddin Zengi'nin sözleri İslami kesimlerin kulaklarına küpe olmalıdır: Allahım! Yeter ki dinini galip kıl da, kulun Mahmut mağlup olsun!

Nitekim, Ömer Beşir'i indirenler de kendilerini 1985 yılında Cafer Numeyri'yi deviren Suvaruzzeheb'in öğrencileri ve yolundan gidenler olarak takdim etmektedirler. Suvaruzzeheb'in yolunu tutturduklarını söylemektedirler. Zira General Suvaruzzeheb Numeyri'yi indirdikten sonra 1 yıl içinde iktidarı sivillere devretmiştir. Böylece Sudan tarihinde feragat mesleğiyle beyaz bir döneme imza atmıştır. Ömer Beşir ise gereği yokken 1989 yılında Hasan Turabi ile muvazaalı bir darbe gerçekleştirmiştir. Hasan Turabi de o dönemde hedef saptırmak için kötü şöhretli Kobar Cezaevine atılmıştır. Sonra işin rengi anlaşıldı ve darbenin arkasında Milli İslami Cephe Lideri Hasan Turabi'nin olduğu görüldü. Bu olumsuz örnekler kitlelerde güvensizlik dalgasını artırmıştır. Ömer Beşir feragat mesleğini seçememiştir bakalım Suvaruzzeheb'in öğrencileri olduklarını söyleyenler iktidar perhizi yapabilecek ve aylar içinde iktidarı sivillere teslim edebilecekler mi? Ne olursa olsun kimse kışla dışında asker görmek istemiyor.

Ömer Beşir gitmesine gitmiş ama geride tortusu kalmıştır.

Ömer Beşir'in gitmesine en fazla Suriyeli muhalifler sevindi ve onlardan birisi olan General Ahmet Rahhal duygularına şöyle tercüman oluyor: Ömer Beşir Kobar Hapishanesine tıkıldı ise darısı bizim başımıza. Biz de Esat'ın Saydnaya Hapishanesine tıkıldığı günleri dört gözle ve özlemle bekliyoruz!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN