Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Kasım 30, 2023
Boykot ve helal rızık üzerine…

İki yazı öncesinde ifade ettiğimiz bir husus üzerinde durmak istiyoruz bugün… Zalim ve terörist devletin, Filistinli masum ve sivil halka savaş ilan edip soykırıma başladığı günlerde, desteğini açık bir şekilde ortaya koyanlar yanında, önceki süreçte yıllardır kârının bir kısmını bu devlete akıtan şirketlerin, ürettikleri tüm mamüllerine karşı "satın almama" tavrının ve duruşunun, bir diğer ifadeyle boykotun, aynı zamanda helal rızıkla ve dualarımızın kabulüyle de bir ilgisi olduğundan söz etmiştik…

Şimdi geliniz insanı yaratan ve yaşayacağı bu dünya hayatında da başıboş bırakmayan Yüce Mevlâ'nın; insanın her yönüne ve ihtiyaçlarına hitab eden bir dinin ve bu dini tüm insanlığa tebliğ için gönderilen Son Nebi Hz. Muhammed'in (sav) "helal rızık" konusundaki ilahi buyruklarını ve aynı zamanda rızkın helal ya da haram oluşunun, duaların kabulünde oynadığı rolün ehemmiyetini incelemeye çalışalım…

Ayetlerde helal rızkın önemi…

Kur'ân-ı Kerim, içinde kişiye dünya ve ahiret bütünlüğünü sağlayacak ilahi buyruklar taşıyan ayetlerin olduğu bir mukaddes kitaptır. Sadece bir örnek verecek olursak, Bakara Suresinin 282. ayeti, müminlerin dünya hayatında karşılaşmaları muhtemel bir konuda birbirlerinden borç alıp verirken dikkat etmeleri gereken hususlarda ne denli hassas olmaları gerektiğini ortaya koyarken, aynı zamanda kişilik haklarının muhafazasının da ne kadar önemli olduğuna dikkat çeker. Evet, "müdâyene ayeti" olarak bilinen bu ayet, tam bir sayfayı kaplar ve bu özelliğiyle en uzun ayet olma vasfını taşır. Ayetten alınması gereken mesaj ise gayet açıktır. Zira Allah Teâlâ, insanoğlunun nefsine yenik düşme ihtimalinin olduğu "alacak-verecek" meselesinde, yanlışlık yapmaması ve hataya düşmemesi için tam bir sayfayı tutan hacimle bu husustaki kuralları belirlemiş ve onu nefsine mağlubiyetten korumak dilemiştir. Bu ve benzeri ayetler, müminin dünya hayatında kendisini yanlışlardan koruyan ve ona rehberlik eden ilkeleri ihtiva eder. Yeme-içme konusunda da yine böylesi ahkâm ayetleri mümine yol gösterir: "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır." (Bakara, 168) Bu mealdeki birçok ayet, hakkında herhangi bir yasaklama veya kısıtlama bulunmayan helal gıdaları yiyip içmeye yönlendirirken, aynı zamanda bunların "tayyib" vasfına da sahip olmasını emreder. Tayyib ise aklıselim sahibi, dengeli, erdemli, temiz tabiatlı her insanın beğendiği, hoşlandığı, temiz, güzel, iyi ve yararlı bulduğu şeyler için kullanılır. O halde herhangi bir gıda maddesi hem dinî açıdan helal olmalı hem de maddi ve manevi açıdan tayyib vasfını hâiz olmalıdır. Bu özellik onun elde ediliş biçiminin helal yoldan ve temiz olmasını gerektirir. Şöyle bir örnek verelim: Alın teriyle kazanılan para ile gayri meşru yollardan elde edilen para, kişilerin ellerine aynı banknotlarla ödenir. Ancak biri helal kazançla temiz yoldan elde edilmiş; diğeri ise haramlara bulaşarak kirli işlerden ele geçirilmiştir. Banknotların üzerinde bir şey yazmasa da konunun muhatabı olan kişiler bilir ki biri helal ve temiz; diğeriyse haram ve kirlidir. Dikkat çekici bir husus da şudur ki, Kur'an-ı Kerim, İsrailoğullarının, bazı uygulamalarla hileli yöntemlerle rızıklarına haram bulaştırdıklarını anlatır bizlere… Bakara 65-66 ve Nisa 154, A'raf, 163 gibi ayetlerde onların bu hilelerinden bahsedilerek müminler uyarılır. Netice itibariyle, müminin maddi manevi temiz ve helal olan rızıklarla beslenmesi istenir vesselam. Zira helal rızık, yapılan duanın kabulünde bir ön şarttır… Bu şarta dair bilgileri de Sevgili Peygamberimizden öğreniyoruz…

Peygamberimizin dilinden heal rızkın önemi…

Bir gün sahabilerden Sa'd b. Ebî Vakkas, "Ey Allah'ın Resûlü! Duası kabul olan biri olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?" diye sorunca şu cevabı aldı Peygamberimizden: "Yediklerinin helal olmasına dikkat edersen, duası kabul edilen biri olursun."

Yine Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz bir gün şu manidar örneği verdi: "Bir adam düşünün… Uzun bir yolculuk esnasında, üstü başı toz toprak içinde ellerini semaya kaldırarak "Ya Rabbi. Ya Rabbi!" diye yalvarıyor… Fakat onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram… Her şeyiyle haramdan beslenen biri… Böyle birinin duası nasıl kabul edilir ki?"

Aktarılan bu hadis-i şerifte, görünürde kendisine acınılacak bir durumda olan kişinin, en önemli engelinin, haramlarla haşır-neşir olduğuna dikkatimiz çekilmektedir. Öylesine bir engel ki, başka hiçbir şeyin zikredilmesine imkan vermeyen bir engel!..

Sadece bir ayet ve bir hadis, yenilen ve içilen şeylerin helal olmasının ne kadar önem arz ettiğini ortaya koyması bakımından yeterlidir.

Şimdi soralım: Masumların canına kasteden, onları hayattan koparan, evlerini barklarını başlarına yıkan, yurtlarını terk ettiren bu vahşi ve barbarca soykırımın faillerine destek olarak böylece zalimin zulmüne ortaklık edenlerin ürettikleri ürünler, bir mümin için, "haram" dışında hangi vasıfla vasıflanabilir? Dualarımız kabul edilmiyorsa sebebini başka yerde değil, tam bu noktadan aramaya/araştırmaya başlamak gerek vesselam…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN