Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Aralık 28, 2021
Meleklerin uğurladığı müminlerin özellikleri
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bundan önceki yazımızda meleklerin ahiret yurduna uğurladığı müminlerden ve onların bir kısım özelliklerinden bahsetmiştik.

Onların, Allah'a inanmaları ve istikamet üzere bir hayat sürmüş olmaları en başta gelen özellikler olarak göze çarpmaktaydı. Diğer özelliklerini ele alacağımızı bu yazımızda konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Fussilet suresinin 33. ayetinden itibaren bu bahtiyar müminlerin dünya hayatlarında nasıl davrandıkları ve böyle bir mertebeye ulaşmaları için adeta nasıl davranmaları gerektiğini ortaya koyan bilgileri görmekteyiz. Surenin 33-36 ayetleri, meleklerin uğurlamasına mazhar olacak müminlerin özelliklerini beş ana noktada toplamamızı işaret ediyor. Bunları şu şekilde ifade edebiliriz: Allah'ın yoluna çağırmak, salih amel sahibi olmak, kötülüğe iyilikle karşılık verebilmek, sabırlı olmak, şeytanın vesveselerinden Allah'a sığınmak…

O halde eğer bir kimse, Allah'a inanan ve dürüst bir kişiliğe sahip olarak bu hususları gerçekleştirmeye çalıştığı bir hayat yaşamaya muvaffak olursa, onun bu dünyada ahiret yurduna melekler tarafından uğurlanan bahtiyarlardan biri olması söz konusudur. Şimdi geliniz anılan bu hususları ele alarak incelemeye çalışalım.

ALLAH'IN YOLUNA ÇAĞIRMAK VE SALİH AMEL SAHİBİ OLMAK

Konuya ilgili ayetin mealiyle başlayalım: "Allah'a çağıran, salih amel (dine ve dünyaya yararlı işler) yapan ve "Ben Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? (Fussilet, 33. ayet)

Ayette geçen "Allah'a çağırmak"tan maksat, tevhid inancına, Allah'a inanmaya ve kulluk vazifelerini ifa etmeye davet etmektir. Burada ilk elde kast edilen Hz. Peygamber'dir. Çünkü insanları putlara tapmaktan men eden, onları Allah'a kulluğa çağırıp yine O'nun iradesine uygun iyi ve güzel işler yaparak "ben Allah'a teslim olmuş biriyim" diyen ilk kişidir Sevgili Peygamberimiz… Ancak bu âyetin, Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin yolunu izleyerek aynı niteliklere sahip olmayı isteyen ve buna çaba sarf eden her Müslüman'ı kapsadığı görüşünü de hesaba katmak gerekir. Hatta bazı müfessirler burada Allah'ın övgüsüne mazhar olanlardan bir kısım kimselerin müezzinler olduğunu da düşünmüşlerdir. Çünkü onlar bu çağrıyı her gün beş vakit yerine getiren kimselerdir.

Bu ayet-i kerimeden şunu anlamak mümkündür diyebiliriz: Kendisini insanlara Müslüman olarak tanıtan bir kimsenin, bu kimliğine yakışan bir kişiliğe sahip; inancı, güzel ahlakı ve davranışlarıyla salih amel sahibi birisi olması; onun son nefeslerini meleklerin teselli ve tebrikleriyle verebilmesi ve onlar tarafından ahiret yurduna uğurlanması açısından son derece önemlidir…

KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE KARŞILIK VEREBİLMEK VE SABIRLI OLMAK

Dilimize yerleşmiş güzel sözlerden biri olan, "iyiliğe iyilik, her kişinin kârıdır, kötülüğe iyilik ise er kişinin kârıdır…" kanaatimizce konuyla ilgili ayeti veciz bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira 34. ayet işte bu önemli hakikate işaret etmektedir:

"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!

Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (bu erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir." (Fussilet, 34,35. ayetler)

Büyük bir tefsir âlimi olan Zemahşerî, ayette geçen kötülüğün en güzel davranışla savılmasını şöyle açıklamaktadır: "Biri sana kötülük ettiğinde onu affetmen bir iyiliktir; ama bundan da iyi olanı, onun sana yaptığı kötülüğe iyilikle karşılık vermendir... Eğer bunu yaparsan amansız düşmanın sana sıcak bir dost haline gelir."

Bir başka tefsir âlimi olan Râzî ise âyetin öncesi ve sonrasını hesaba katarak "iyilik" ve "kötülük" kelimeleri üzerine şunları söyler:

"İyilikten maksat, Resûlullah'ın insanları Hak dine davet etmesi, inkârcıların küstahça davranışlarına sabretmesidir. Ayrıca onun, intikam peşinde koşmaması, kötülüğe kötülükle karşılık vermemesidir. Kötülükten maksat ise putperestlerin, "Bizi çağırdığın şeylere karşı kalplerimiz kapalıdır" (Fussilet, 5); "Bu Kur'an'a kulak vermeyin, okunurken gürültü çıkarın" (Fussilet, 26) gibi ifadeleriyle sergiledikleri saygısızca davranışlardır. Sanki bu ayette şöyle buyurulmuş olmaktadır: "Ey Resûlüm! Sana yakışan davranış iyiliktir. Onlara yakışan ise kötülük… İyilikle kötülük asla bir değildir. Eğer sen iyilik yaparsan dünyada saygınlığı, âhirette de sevabı hak edersin; onlar ise yaptıkları kötülükler sebebiyle bunun tersini hak ederler. O halde onların kötülüklere yönelmeleri senin iyiliği sürdürmene engel olmamalıdır... Onların saygısızca ve câhilce hareketlerini, en güzel şekliyle savmaya bak; göreceksin ki, bir gün gelir onlar da kendi kötü huylarından dolayı utanır, o çirkin davranışlarını da artık terk ederler."

Ayet-i kerimenin sonunda, böyle asil bir davranışın, karşıdaki kötülük sahibi birini bile "candan bir dost" haline getireceğinden bahsedilir. Ancak bunun "sabır" erdemiyle yakından alakasının olduğuna da ardından gelen ayette dikkat çekilir. (Geniş bilgi için bkz. Kur'an Yolu, ilgili ayetlerin tefsiri)

Dilerseniz buna dair geniş muhtevalı bilgileri bir sonraki yazımızda ele alarak konuyu tamamlayalım inşâallah…

Sağlık ve esenlik dileklerimle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN