Yeni bir Hicrî yıla girerken…
"Kutlu Göç" Hicret'in üzerinden on yedi yıl geçmişti… Dönem Hz. Ömer'in (ra) halifelik dönemiydi… Müslümanlar kamerî ay esasına dayalı takvimi on yedi yıl önce gerçekleşen Hicret'le başlatma kararı almışlardı. Böylece 622 yılında gerçekleşen Hicret olayı 638 yılında Müslümanların takvimine esas teşkil etmişti…
Peki Müslümanların bu olaya böylesine önem atfetmeleri hangi sebeplere dayanıyordu? Hicret onlar için hayatlarında nasıl bir değer ifade ediyordu? Sözlüklerdeki anlamlarından biri de "düzenlemek" olan takvim, Müslümanlar için niçin Hicret'le bağlantılı hale getiriliyordu?...
Tüm bu soruların taşıdığı anlam, Müslümanlar için elbette ki önemliydi ve cevapları da aynı zamanda Hicret'in Müslümanlar için değerini belirleyecekti…
Yazımıza başlarken bugün idrak ettiğimiz 1442. Hicrî yılımızın, her birimiz için hayırlı ve mübarek olmasını, hem her birimizin hayatına, hem de ülkemize, İslam âlemine ve dünyamıza hayırlar getirmesini, anların ve saatlerin, günlerin ve ayların, yılların ve hasılı "zaman"ın sahibi ve yegâne yaratıcısı Allah Teâlâ'dan niyaz ediyorum.
HİCRET MÜSLÜMANLAR İÇİN NİÇİN DEĞERLİDİR?
Bu soruya verilecek cevap –meselenin farklı yönlerinin bulunması sebebiyle- sayfalar dolusu bir makale yazımını gerektirebilir. Konuya dair birtakım eserlerin var olduğunu da ifade edelim… Zira tarihte yaşanmış birtakım hicretler ve Sevgili Peygamberimizin sadık dostu Hz. Ebu Bekr ile birlikte gerçekleştirdikleri Hicret, hem ferdî hem de ictimâi, hem tarihî hem iktisadî, hem psikolojik hem de sosyolojik, hem siyasî hem de idarî anlamda pek çok yönden ele alınmaya müsait bir zenginliğe sahiptir. Ancak biz bugün, konuyu özetleyerek ele almak ve idrak ettiğimiz yeni bir yılın bizler için önemine değinmek istiyoruz.
HİCRET KADİM BİR KULLUK GELENEĞİDİR
Yukarıda hicretin, bakılabilecek farklı yönlerini zikrederken onun kişiyi ilgilendiren ferdî yönünün de bulunduğunu ifade etmiştik. Evet hicret, bir "ibadet" olarak ele alınabileceği gibi, insanlık tarihinde peygamberler başta olmak üzere Allah'ın sevgili kullarının yerine getirdiği bir uygulamadır, "kadim bir kulluk geleneği"dir diyebiliriz.
Peygamberler Tarihine bakıldığında Hz. İbrahim'in (as) önce Filistin'e daha sonra Mısır'a hicret ettiği görülecektir… Kendisine bu yolculuğunda Filistin'e kadar Hz. Lut da (as) eşlik etmişti. Gerek Hz. Şuayb gerekse Hz. Musa da, kavimleri tarafından ülkelerinden çıkarılmakla tehdit edilmişlerdi. Hz. Nuh'dan, Âd ve Semud kavimlerinden bahseden ayetlerde de peygamberlerine iman eden müminlerin, bulundukları şehirleri, memleketleri terk etmek zorunda kaldıklarını ifade edilmektedir. Kur'an-ı Kerim'deki pek çok ayet ve Kitab-ı Mukaddes olarak adlandırılan Tevrat ve İncil'deki bilgiler şunu ortaya koymaktadır ki: İman, beraberinde hicreti getiren bir sorumluluk yüklemekteydi sahibine… Hicret; alıştığı, benimsediği, sevdiği şeyleri Allah için terk edebilmek, bütün bu değerli varlığından Allah için vazgeçebilmekti…
Hicret, Allah'ın istediği, emrettiği şekilde yaşayabilmek arzusuyla, değerli bildiği her şeyi terk edebilmek ve onları geride bırakabilmekti…
Hicret, Son Nebi'nin (sav) kendisiyle beraber ashabının, "Baba Ocağı" Mekke'yi terk etmek zorunda kalmalarının hazin hikâyesiydi…
Hicret, imkansızlıklar içinde arayış çabaları göstermek, ümitsizlik içinde kıvranmak yerine ümitvâr oluşun gereği olarak, Müfettihul-Ebvâb olan Allah Teâla'nın yeni birtakım kapılar açacağına inanmak demekti…
Ve hicret, mutasavvıfların ifadesiyle "dünya ve dünyalık her şeyi, Allah için terk ederek Allah'ın rızasına ulaşmak maksadıyla seyr ü sülûk denilen yolculuğa çıkmaktı". Bu yolculuk, yokluğu varlığa tercih edebilmek, bir lokma ile doyabilmek ve bir hırka ile yetinebilmekti…
HİCRET GÜNÜMÜZ İNSANI İÇİN NE İFADE EDER/ETMELİDİR?
Bundan 1441 yıl önce yaşanan Hicreti ve onun öncesindeki zaman diliminde Peygamberler Tarihinde yaşananları bize anlatan ayetler ve biraz sonra aktaracağımız hadisler dikkatle incelendiğinde, hicretin, dünya durdukça ve insan var oldukça süreceğinin vurgulandığı görülecektir. Hicretin insana söylemek istediği ve vurgulanan husus budur; ve kanaatimizce günümüz insanı olarak bizleri ilgilendiren tarafı da budur… Zira insan, alıştığı, sevdiği, benimsediği şeyleri terk etmeyi düşünmemekte, onlardan vazgeçmeyi kabule yanaşmamaktadır. Dünya ve dünyalık güzellikler, tüm cazibesiyle insanı kendine çekmekte, alışkanlıklarla kendine bağlamaktadır.
Süt emme çağındaki bir bebeğin anne sütünden başka bir gıdayı hiç düşünmeyişi ve sütten kesilip diğer gıdalarla beslenme seçeneğini kabulde zorlandığı gibi, insanoğlu içgüdüsel olarak alışkanlıklarını terk etme taraftarı değildir. Ama alışkanlıklar çoğu kez onun için zararlı nitelik arz etmektedir.
Günümüz dünyasında dünya artık "kocaman bir köy" olarak nitelenmektedir. Hicret, nereye, kime ve ne zaman? Sorularına muhatap olduğumuzda yolumuzu aydınlatan, yönümüzü tayin eden Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin hadisleriyle cevap bulabiliriz.
"Ameller niyetlere göre değer kazanır. Herkes, niyetinin karşılığını elde eder. Kimin hicreti Allah'a ve Resulüne ise elbette ki onun karşılığı da bu şekilde tecelli eder…"
"Mekke fethedildikten sonra artık hicret söz konusu değildir. Ama kıyamete kadar cihad (Allah yolunda canıyla ve malıyla çaba ve gayret) ile niyet hep var olacaktır."
"Tövbe sona ermedikçe hicret de sona ermez. Güneş batıdan doğuncaya kadar da tövbe zamanı son bulmaz."
"Gerçek muhacir, Allah'ın yasakladığı şeyleri terk eden ve onlardan uzaklaşan kimsedir." (Hadisler için bkz. Tirmizi, Siyer, 33; Darimi, Siyer, 70; Buhari, İman, 4; Ebu Davud, Cihad, 2)
Hayatımızda yeni bir sayfanın açılışıdır, her bir Muharrem ayı… Aynı zamanda geride bıraktığımız yılların sorumluluk duygusu ve geleceğin ümididir, her bir yeni yıl…
Allah Teâlâ'dan niyazımız, bundan sonraki hayatımızı, bundan önceki yıllarımızdan daha hayırlı kılmasıdır.
Yeni hicrî yılınızı bir kez daha tebrik eder, sağlık ve afiyet; huzur ve mutluluk dolu günler dilerim. Sağlıcakla kalınız efendim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.