“Zamana andolsun ki, insanoğlu kesin bir hüsran içindedir”
Bir yılı daha geride bıraktığımızda ömür sermayemizden koca bir 365 gün kaybetmişiz demektir. Eğer bu 365 günlük zaman, gereği gibi değerlendirilmişse ömür sermayesi ebedi kazanca dönüşen bir süreç olmuş demektir. Aksi ise, kaybın tâ kendisi…
Yazımızın başlığına ilk ayetini aldığımız ve büyük İslam âlimi İmam Şafiî'nin, "Şayet Allah Kur'an'da başka bir sure ve ayet indirmeseydi, tüm Kur'an'ın manasını kucaklayan bir suredir" diye vasıflandırdığı bir sure olan Asr Suresi'nde Allah Teâlâ "zaman" kavramı üzerine yemin ederek, insanoğlunun kesin bir hüsran içinde olduğunu ifade buyuruyor. Hüsran kelimesinin "kaybetmek ve kayıp, zarar, yenilgi, aldanış" gibi anlamları olduğundan yola çıkarak, şayet ayetin devamında gelen hususları gerçekleştirmezse bu kaybının ve zararının; dünya hayatındaki yenilgi ve aldanışının, insan için süreklilik arz edeceğini söyleyebiliriz. O halde, ayetin devamındaki hususlara dikkatle bakmak gerek…
Bu hüsranı yaşamamak için dört hususa dikkatimizi çekiyor Yüce Mevlâ… 1. İman. 2. Salih ameller. 3.Hakk'ı tavsiye. 4. Sabr'ı tavsiye.
Adeta, Asr suresinde komprime hale getirilen bu yüce din, ikisi kişisel, ikisi sosyal nitelikli tavsiyeleriyle insana ve topluma, dünya ve ahiret saadetinin yollarını gösteriyor. Zira iman ve salih ameller bizzat kişiyi muhatap alırken; hakkın ve sabrın tavsiyesi ise toplumsal bir özellik arz ediyor.
Birbirleriyle görüşüp halleşen Ashab-ı Kiram, ayrılma vakti geldiğinde bu sureyi okuyarak son verirlermiş beraberliklerine… Onların bu âdetinin hikmetini ise nefis üslubuyla şöyle anlatır bize, merhum Âkif…
Halik'ın nâ mütenâhi adı var, en başı Hakk!..
Ne büyük şey kul için, Hakk'ı tutup kaldırmak
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken
Mutlaka vel-asr'ı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknun o büyük surede esrâr-ı felâh
Başta iman-ı hakiki geliyor, sonra salâh
Sonra hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi, yoktur sana hüsran artık.
Değerli okuyucum.
Gerek ülkemiz gerekse dünya adına önemli olaylara sahne olan bir yılı geride bıraktık. 2017 yılı, yine Müslümanlar nâmına nice acıların yaşandığı, buna karşılık "müminin derdiyle dertlenme" adına teselli edici gelişmelerin görüldüğü bir süreç oldu. Şimdi yeni bir ay ile birlikte yeni bir yılın ilk gününde, bundan önceki ömrümüzü bize bahşeden Allah Teâlâ'nın, Son Peygamber'in en büyük mucizesi olan Kur'an-ı Kerim'den, zaman'ın üzerine and içilerek dikkatimize sunulan ve biraz önce zikrettiğimiz düsturlara dikkatle bakmanın vaktidir.
Bugün Hz. Mevlânâ'nın şu beytine de kulak vermenin günüdür, diye düşünüyoruz:
"Ömür yarınlara bağlanan ümitlerle,
Gafilcesine kavgalarla geçip duruyor.
Sen ömrünü içinde bulunduğun gün, say.
Bak bakalım, ömrünü hangi sevdalarla harcıyorsun."
BUGÜN MUHASEBE GÜNÜDÜR
Evet, bugün aynı zamanda bir muhasebe günü olmalıdır. Geride bıraktığımız ömrün ve son yılın muhasebesinin yapıldığı gün olmalıdır bugün… Nasıl ki, şirketler; ticari faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar, yıl sonunda bilançolar çıkarıp gelir-gider tablosunu ortaya koyup kârda mı zararda mı olduklarını görmeye ve ilan etmeye çalışıyor iseler, mümin olarak her birimizin "hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmek gerektiği"nden yola çıkarak bu muhasebeyi, bu öz eleştiriyi gerçekleştirmemiz icab ediyor.
Bir hadis-i şerif'inde "akıllı kimse"nin özelliklerini sayarken "kendini (nefsini) hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel işleyendir" buyurur Hz. Nebi (sav)… Bunun karşıtı olan kişiyi de "âciz" vasfıyla tanımlar ve şöyle buyurur: "Aciz ise, nefsinin heves ve arzularına uyan; ve Allah'tan olmayacak şeyleri temenni edendir!"
Başarılı işletmeciler, "kârını hesaplayamayan, zararının farkında olamaz!" derler. Ömür sermayesinin nerede ve nasıl tüketildiğini, kazanç içinde mi, zararda mı olduğunu hesaplamak da akıllı müminin özelliği… Tasavvuf erbabının, "zamana vâkıf olmak" prensibiyle ortaya koydukları bu gerçek, kişinin aldığı her bir nefesin, yaşadığı her ânın bile farkında olduğunu ifade eder. O nedenle, "ân bu andır; dem bu dem!" derler.
Başarılı muhasebe, kârlı kazançlara vesile olurken, başarılı bir öz eleştiri de kişiyi dünya ve ahiret hayatında muvaffak ve mutlu kılar. İslam'ın öngördüğü "nefis muhasebesi" kişisel gelişim adına önemli bir katkı olarak görülmektedir. Zira eksik ve kusurlar, ancak teşhis edilmek, tanınmak ve tamamlanmakla giderilebilmektedir.
Sözlerimizi Sevgili Peygamberimizin konuyla ilgili bir duasıyla bitirelim.
"Allah'ım! Sensin benim Rabbim! Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum ve Sana verdiğim sözde durmaktayım. Bana verdiğin bunca nimetin Senin katından olduğunu biliyor ve itiraf ediyorum. Yine günahlarımı da itiraf ediyorum. Beni affeyle Rabbim. Çünkü günahları affeden ancak Sensin!..."
2018 yılının, dünyanın dört bir yanında sıkıntı içinde olan her bir müminin selamete kavuşması, mülteci ve muhacir durumunda olanların yuvalarına dönmeleri, Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksâ ile esaret altındaki Müslümanların özgürlüğüne kavuştuğu günlere sahne olması dilek ve niyazlarıyla…
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.