Arama

  • Anasayfa
  • Tarih
  • Bulduğumuz aşıya inanmayan Alman Mareşal ve doktoru tifüsten ölmüştü

Bulduğumuz aşıya inanmayan Alman Mareşal ve doktoru tifüsten ölmüştü

Bulduğumuz aşıya inanmayan Alman Mareşal ve doktoru tifüsten ölmüştü
Yayınlanma Tarihi: 10.5.2020 10:13:18 Güncelleme Tarihi: 10.05.2020 10:12

Mehmetçik, I. Dünya Savaşı'nda bir taraftan düşmanla diğer taraftan ise salgın hastalıklarla mücadele etti. Osmanlı ordusunda görevli Süleyman Numan Paşa, Reşat Rıza Kor, Tevfik Sağlam, Akif Şakir Şakar, Refik Saydam, Asım Arar, Server Kâmil Tokgöz, Mustafa Hilmi Sağun, Ahmed Fikri Tüzer, Abdülkadir Noyan gibi birçok hekimimiz salgın hastalıklara karşı imkânsızlıklar içerisinde savaşarak onbinlerce Mehmetçiğin hayatını kurtardı. Hekimlerimizin hatıralarında, Mustafa Karatepe ve Ahmet Başustaoğlu gibi araştırmacıların çalışmalarında destansı mücadele anlatılır.

TÜRK HEKİMLERİN BULUŞLARI
Tarih boyunca mekân ve topluma göre ismi değişen tifüs, lekeli humma, hapishane ateşi, kamp ateşi ve kıtlık ateşi gibi isimlerle anıldı. Milyonlarca insanı öldüren tifüs Napolyon'un Rusya seferinde başarısız olmasına da sebep oldu. Cihan Harbi'nde ordumuza en çok zararı tifüs verdi. Çok geniş bir coğrafyada mücadele eden askerlerimiz demiryolları yeterli olmadığı için bazı yerlerde yaya olarak yolculuk yapıyor ve temizlenme imkânı bulamadıkları için bitleniyorlardı. Askerlerin cepheden cepheye sevkedilmeleri ise salgın hastalıkların farklı bölgelere yayılmasına sebep oluyordu.

Salgını önlemek için bitle çok etkin bir mücadele gerekiyordu. Ancak Doğu Cephesi'nde savaşan ve tifüsün en çok etkilediği 3. Ordu'nun elinde iki sabit ve iki seyyar etüvden başka cihaz yoktu. Savaş sırasında salgının etkisinin azaltılması amacıyla imkânların az olmasına rağmen çeşitli önlemler alındı. Bu manada kıyafetlerin bitlerden temizlenmesi için ekmek ve tandır fırınları kullanıldı. Ancak kıyafetler yanınca başka yöntemler arandı. Sivas Mıntıka Sertabibi Ahmet Fikri Bey'in geliştirdiği Buğu Sandığı'nda basınçlı su buharıyla bitler öldürülürken elbiseler yanmamaktaydı. Çok kolay yapılabilen buğu sandığı kolayca da tamir edilebiliyordu. Deri, çarık ve post gibi buğu sandıklarında zarar görebilecek eşyalar kükürt buharına maruz bırakılarak dezenfekte edilirdi.

TİFÜSE KARŞI TÜRK AŞISI

Alınan önlemlerden en önemlisi ise aşı idi. Dr. Reşat Rıza (Kor), savaş öncesinde aşı çalışmalarına başlamıştı. Dr. Tevfik (Sağlam), 3. Ordu'da Reşat Rıza Bey'in önerdiği şekilde aşılamaya başladı. Dünyadaki ilk tifüs aşısı 28 Mart 1915'te hazırlandı. Beşi doktor olmak üzere dokuz subaya yapılan aşıdan ikisi ağır olmak üzere 5 kişi tifüse yakalandı, ancak ölüm olmadı. Yine Dr. Alaeddin Bey Erzurum'da 263 kişiye aşı uyguladı ve bunlardan yalnızca üçü hastalandı. Aşı yapılanların 234'ü Müslüman, 26'sı Ermeni, 3'ü Rum'du. Aşı daha sonra Bayburt, Sivas gibi birçok yerde uygulandı. Salgın güney cephesinde de görülmeye başlandı. Bağdat'ta tifüsün yayılmaya başlaması üzerine tedbirler alındı. Tifüs hastalarının ayrı tutulması için Musevi Mektebi tahsis edilmiş, gelen hastalar buraya nakledilmişti. Kullanılan eşyaların temizlenmesi için etüvler yapılmış, hastaların hamamlara götürülmesiyle bitle mücadelede önemli mesafe kat edilmişti. Ancak çölde bulunan Fellahiye Cephesi'ndeki askerler için durum o kadar kolay değildi. Zira yakacak ihtiyacının temini zordu. Bu şartlardan dolayı burada da seyyar hastaneler ve sıhhiye bölüklerinin yardımıyla hamam çadırları ve sahra fırınları çoğaltılarak istirahate alınan askerlerin bitlerden temizlenmesine çalışıldı. Dr. Abdülkadir Noyan, Bağdat'ta 6. Ordu'daki görevi sırasında Reşat Rıza Bey'in yöntemini kullanarak bu cephede aşılamaya başladı. Tifüs aşısıyla birçok sağlık çalışanı, subay ve askerimizin hayatını kurtardı.

TİFÜS HASTALARININ KANINDAN AŞI YAPILDI

Abdülkadir Noyan, hatıralarında Goltz Paşa'nın ölümünü şöyle anlatır: "İstanbul'da iken Gülhane Profesörlerinden Biyolog Reşat Rıza Bey Gülhane'de tifüslülerden en yüksek hararet devrinde kan alınarak steril bir balon yahut şişe içinde cam tespih taneleri ile defibrine edildikten sonra derecede, hamamı-maride bir saat müddetle sterilize edilirse tifüse karşı aşı gibi kullanılır demişti. Bu bilgiyle Bağdat'ta aşı yapmak zamanının geldiğine kani oldum. Tifüslü hastalardan kan alarak söylediğim teknik ile aşı yaptım. Kurmay başkanımız Kâzım Karabekir, diğer kurmay subaylar, sertabip ve subaylar hep aşılandı. Ordu Kumandanımız Mareşal Von Der Goltz ve özel tabibi Dr. Oberndörfer'e de aşılanma teklifi yaptım. Aşıya inanmamış olacaklar ki aşılanmak istemediler

Ordudaki bütün tabip ve eczacı arkadaşları aşıladım. Aşının kudretine şahit olarak da tifüs hastanesi hasta bakıcılarından 20 kişi aşıladım. Diğer 32 kişiyi aşısız bıraktım. Bu aşı hakikaten hiç tecrübe edilmemiş bir Türk buluşu idi. Üstadımız Reşat Rıza Bey'in ince zekâsı ile tasavvur ettiği bir aşı idi. Aşıdan evvel 7 tabip, 3 eczacı hastalığa tutulmuş, bir tabip ve bir eczacı vefat etmişti. Ordu Merkezinde yaptığım aşı ile 30 tabip, 76 subay, 20 hasta bakıcı aşıladım. Bütün harp devamınca bunlardan 3 tabip hastalığa tutuldu, biri intihar etti. Başka vefat olmadı. Subaylardan hiç kimse tifüse tutulmadı. 20 hasta bakıcıdan 2 kişi aşıdan 3-4 gün sonra hastalandı. Hastalığı nisbeten hafif geçti, birisi 30 gün sonra hastalandı ve hastalığı çok hafif atlattı. Aşısız 32 hasta bakıcıdan on beşi hastalığa tutuldu. Ateşli hasta çok azaldığından daha fazla aşı yapmak imkânı bulunmadı.

Aşı en çok Kûtülamâre cephesinde yapıldı. Kolordu Sertabip Müşaviri Kimyager Tabip Binbaşı Bilal, Sertabip Muavini Tabip Yüzbaşı Kenan Bey de laboratuvar işlerine alışıktı. Aşının yapılma usulünü gösterdim. Kolorduda tifüs vakalarından kan alarak aşı yapmağa başladılar. 14 tabip, 4 eczacı, 4 veteriner, 87 subay ve 367 asker aşıladılar. Bu 426 kişiden sadece 18 kişi hastalığa tutulmuştur. Aşıdan evvel aynı şartlar içinde bulunanlardan hastalığa tutulanlar % 8 nisbetinde bulunuyordu.

Kan ile yapılan ve ilk tifüs aşısı denmeye layık bulunan bu aşının etkili bir aşı olduğu bu tecrübelerle çok iyi anlaşılmış oluyordu. Bu aşı ancak tifüs salgını zamanında yapılabilecek bir aşı idi. İcabında her yerde yapılabilecek kadar tekniği kolaydır.

Çok teessüf ve hüzün ile zikredebilirim ki aşımıza inanmayan doktor arkadaşımız Oberndörfer bir müddet sonra ağır bir tifüse tutuldu. Hastalığın 13 - 14'üncü günü vefat etti. Goltz Paşa Kûtülamâre cephesini teftişe gitmişti. Döndükten 10 gün sonra hastalandı. Dr. Sandrock ile birlikte ordu karargâhında tedavisine çalıştım. 11. gün teneffüs zorluğu ve ateş yükselmesi her iki taraf akciğerde pnömoni başladı ve ertesi gün Türk dostu bu kahraman mareşal gözlerini hayata kapamış bulunuyordu. Tifüs aşısı ile aşılanmamak suçu kendisine ait değildi. Doktoru razı olmamıştı. Türk'e inanmayan Türk'ün çalışmasına kıymet vermeyen kendi değil, Türkler'i tanımamış olan tabibi idi. Bu ne garip tabiat cilvesidir ki evvela aşıya inanmayan doktoru cezalandırdı."

Erhan Afyoncu - Sabah

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN