Arama

  • Anasayfa
  • Tarih
  • 227 yıl önce isyan yüzünden beş hafta Cuma namazı kılınmamıştı

227 yıl önce isyan yüzünden beş hafta Cuma namazı kılınmamıştı

227 yıl önce isyan yüzünden beş hafta Cuma namazı kılınmamıştı
Yayınlanma Tarihi: 22.3.2020 10:01:50 Güncelleme Tarihi: 22.03.2020 10:01

I. Mustafa, Osmanlı tarihinin en ağır antlaşmalarından biri olan Karlofça Antlaşması'nın 1699'da imzalanmasından sonra hayata küserek Edirne'ye çekilip, devlet işlerini de hocası Şeyhülislam Feyzullah Efendi'ye bırakmıştı. Hem padişahın uzun süredir Edirne'de bulunması, hem de devlet işlerinde şeyhülislamın artan nüfuzu devlet ricali, askerler ve esnaf arasında huzursuzluk yaratmıştı.

YARIN CUMA NAMAZI YOKTUR
Sultan, Edirne'deyken İstanbul'da büyük bir isyan çıktı. Gürcü prenslerinin vergilerini göndermemeleri ve Osmanlı sınırına taarruz etmeleri üzerine Kafkaslar'a bir ordu sevkedildi. Ancak 17 Temmuz 1703'te uzun süredir maaş alacakları olan cebeciler, maaşları verilmeden sefere gitmeyeceklerini söylediler. Durumdan memnun olmayan devlet adamlarının da kışkırtmalarıyla isyan büyüdü. Ulemanın da asilere destek vermesiyle esnaf ve tüccar başta olmak üzere İstanbul halkı da isyana katıldı.



Devlet ricali isyanı bastırmak için harekete geçti. Sekbanbaşı Murtaza Ağa, Eyüp Sultan Türbesi'ndeki sancağı alarak o geceyi Ağakapısı'nda geçirdi. Sabah yanına ocak subayları ve yeniçerileri de alarak saray kapısına geldi. Ancak Saray Ağası Arnavut Osman Ağa, yanında bulunan yeniçerilerin sarayı yağmalayacağı korkusuyla, sekbanbaşına kapıyı açmadı. Bu sırada cebeciler, İstanbul kadısından destek için aldıkları bir yazıyla sadaret kaymakamının, yani sadrazam vekilinin konağına doğru yürüyüşe geçtiler. Konağa doğru ilerlerken bir taraftan da "Ümmet-i Muhammed'den olan şer'e gelsin, yarın Cuma namazı yoktur, kılınmaz" şeklinde bağırıyorlardı. Kısa sürede konağın önüne gelen asi cebeciler, zorla içeri girerek burayı yağmaladılar.

Sekbanbaşının öldürülmesiyle yeniçeriler de asilerin safına katıldılar. Sadaret kaymakamının firarıyla İstanbul'daki yönetim dağıldı. Asiler, boş buldukları devlet görevlerine kendi adamlarını getirdiler. Saray muhafızı olan bostancılar da asilerin yanına geçtiler. Ulema, Feyzullah Efendi'ye kini olan daha önce azledilmiş din adamları ve medrese talebeleri 20 Temmuz Cuma günü Atmeydanı'na gelerek asilere katıldılar. Cuma namazı vakti geldiğinde ulema ve şeyhler arasında hararetli tartışmalar başladı. Bir kısmı namazın kılınmasını, bir kısmı ise namaz için gerekli şartlar bulunmadığı için kılınmaması gerektiğini savundu. Sonunda Cuma namazı kılınmadı.


BEŞ HAFTA KILINMADI
Asiler, padişahın Edirne'den İstanbul'a dönmesi ve durumdan sorumlu tuttukları şeyhülislamı kendilerine teslim etmesi için hazırladıkları bir mektubu, seçtikleri temsilciler vasıtasıyla Edirne'ye gönderdiler. Feyzullah Efendi, isyanı İkinci Mustafa'dan gizlemek istedi. Ancak durum padişaha intikal edince Sultan Mustafa, Şeyhülislâm Feyzullah Efendi ve oğullarını memleketleri olan Erzurum'a sürgün etti.
İkinci Mustafa, asilere şeyhülislâm ve evlatlarının sürgün edildiğini ve kendisinin de kısa süre sonra İstanbul'a döneceğini, bu yüzden dağılmalarını belirten bir hatt-ı hümayun gönderdi. Ancak asiler Edirne'ye giderek sultanı tahttan indirmek için harekete geçtiler. Asiler yolda iken tahta kimin çıkarılacağını tartıştılar. İlk defa Osmanlı hanedanı dışından birinin tahta çıkması gündeme geldi. Ancak padişahın kardeşi III. Ahmed'de karar kılındı.
Bu arada isyanın patlak vermesinin üzerinden dört hafta geçmiş ve bu süre zarfında Çorlu'ya gelene kadar Cuma namazları kılınmamıştı. İstanbul ordusu Çorlu'ya geldiğinde beş hafta aradan sonra ilk Cuma namazı kılındı. Bu önemliydi. Çünkü bu namazda hutbe artık II. Mustafa adına değil, Şehzâde Ahmed adına okunmuştu. Böylece asilerin kimi tahta geçirecekleri tartışması da son buluyordu. İstanbul'da ise bu hafta da Cuma namazı kılınmamıştı.

Gönderilen heyetlerin bütün ikna çabaları asileri kararlarından döndürmeye yetmedi. Aksine II. Mustafa'nın bundan sonra tahtta kalmasının mümkün olmadığını, yerine Şehzâde Ahmed'i cülus ettireceklerini söylediler. Padişahın tahttan indirilmesi için aldıkları fetvaları da verdiler. Heyet, asilerin II. Mustafa aleyhine aldıkları fetvaların birer sureti ve asilerden oluşan bir heyetle birlikte geri döndü. Edirne'de, bu gelişme üzerine padişahın ordunun başına geçmesi kararlaştırıldı. II. Mustafa bunun üzerine sefer elbiseleri içinde Hafsa'ya gelerek, Edirne ordusunun başına geçti. Asilerin kendi aleyhine aldıkları fetvalara mukabil II. Mustafa da Feyzullah Efendi'nin yerine atadığı Yekçeşm Hüseyin Efendi'den kendisini destekleyen bir fetva aldı.
Sultanın yanındaki askerler akşam olunca, asilerin tarafına geçtiler. İkinci Mustafa birliklerinin kendisine ihanet etmesi üzerine iyice ümidini keserek, Edirne'ye gidip, tahttan kardeşi Üçüncü Ahmed lehine çekildi.

Patrona Halil İsyanı'nda Cuma namazına gidilmemişti

1718'de başlayan Lale Devri, 1730 yılının sonbaharında son günlerine gelmişti. 28 Eylül 1730 perşembe günü Patrona Halil ve arkadaşları yönetime karşı isyan bayrağını açtılar. Aslında ufak bir tedbir bile isyanı bastırmaya yetecekti. Ancak padişah ve devlet ricali İran seferi için Üsküdar'daydılar. Bu yüzden Eminönü tarafında isyanın ilk anda üzerine gidecek fazla devlet adamı yoktu.



Asiler, Eyüp Sultan Türbesi ile Emin Bahaddin Tekkesi'ndeki sancakları aldılar. İsyan iyice büyüdü. Cuma namazı kılınmadı. Cuma namazının kılınmamasının sebebi III. Ahmed'in hilafetinin asiler tarafından tanınmamasıydı: Asiler, "Bu günden sonra veziriazamı ve şeyhülislamı katlederiz. Padişahımız, merhum Sultan Mustafa'nın oğlu Sultan Mahmud Han'dır" diyorlardı. Cuma gününün akşamı ve gece yarısında da Topkapı Sarayı'nda devlet adamları arasında gizli ve tartışmalı toplantılar devam etti. Ancak bir netice çıkmadı.

Asilerin sarayı kuşattığı şayiası üzerine ortalık karışınca, padişahın emriyle sadrazam ve bazı vezirler öldürülerek, asilere verildi. Zorbalar tarafından parçalanan cesetler III. Ahmed Çeşmesi'nin önüne bırakıldı. Hâkimiyetlerini iyice artıran asiler, III. Ahmed tahttan indirilmediği takdirde, kendi sonlarının iyi olmayacağını biliyorlardı. Artık yeni hedefleri padişahın tahttan indirilmesiydi. Bu durumu öğrenen padişah Harem dairesine, yerine geçecek olan ve kendisinden sonra hanedanın en büyüğü olan Şehzade Mahmud'un yanına gitti. Devlet adamları yeni padişaha biat ettiler.

Erhan Afyoncu - Sabah

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN