Arama

  • Anasayfa
  • Tarih
  • Osmanlı'nın ilk hikaye yazarı Emin Nihat Bey kimdir?

Osmanlı'nın ilk hikaye yazarı Emin Nihat Bey kimdir?

Hayatı hakkında pek bilgi bulunmayan Emin Nihat Bey’in Osmanlı’nın ilk hikaye yazarı olduğunu ve on hikayeden oluşması gereken Müsameretname isimli eserini hastalığı nedeniyle yedide bıraktığını biliyor muydunuz? Peki hastalığının, sıcak bir günde terliyken yediği dondurma nedeniyle başladığını ve onu hiç bırakmayacak bir öksürüğe yakalandığını? Emin Nihat Bey kimdir? Hayatı, edebi kişiliği, eserleri nelerdir? Müsameretname nedir? Müsameretname öyküleri nelerdir? Sizler için derledik.

Osmanlı’nın ilk hikaye yazarı Emin Nihat Bey kimdir?
Yayınlanma Tarihi: 2.5.2019 14:45:47 Güncelleme Tarihi: 02.05.2019 15:21

1- EMİN NİHAT BEY KİMDİR?

21 Aralık 1838'de İstanbul Üsküdar'da Tunusbağı semtinde doğdu. Asıl adı Mehmed Emin'dir. Ailesi Yazıcıefendizâdeler diye anılır. Oğlu, Hazîne-i Hâssa Emlâk-i Hümâyun başmühendisi Ahmed Arif'in belirttiğine göre on dört yaşında kalem memuru olarak göreve başladığında "Nihad" mahlasını aldı. Memuriyeti dolayısıyla eğitimini tamamlayamadı, kalemde kendi gayretiyle yetişti. Resmî görevleri arasında Hariciye Nezareti Mektûbî Kalemi mümeyyizliği de vardır. Ayrıca kurenalık ve mabeyincilik hizmetinde bulunduğundan "mabeyinci" lakabıyla da bilinir.

2- ADI ÇOK BİLİNEN BİR YAZAR DEĞİLDİ

Emin Nihat Türk edebiyatında çok bilinen bir yazar değildir. Müsameretname'nin yazarı Emin Nihat Bey'in hayatı, edebi kişiliği ve eserleri hakkında pek fazla bilgi yoktur. Cevdet Kudret'in belirttiği üzere daire arkadaşı olduğu anlaşılan Yusuf Neyyir isminde bir kişinin "Gülzâr-ı Hayâl" adlı hikâyesinin başında yazdığı bir 'takriz' vardır. Bu takrizden onun "mektubi-i hariciye hulefasından" olduğu anlaşılmaktadır. Son kitabı 1875'te basılan yazarın, doğum ve ölüm tarihi bilinmemektedir.

3- YEDİĞİ DONDURMA NEDENİYLE ÖKSÜRÜKTEN KURTULAMADI

Oğlunun bildirdiğine göre bünyesi zayıf olan Emin Nihad Bey, gençliğinde sıcak bir günde terliyken yediği dondurma yüzünden hayatı boyunca onu hiç bırakmayan bir öksürüğe tutuldu, bu yüzden geceleri uyuyamadığı için sabaha kadar yazı yazmakla kendini avuttu. Gittikçe beslenmesi zorlaştı, hiçbir şey yiyemez hale geldi. On hikâyeden oluşması gereken Müsameretname'si muhtemelen bu sebeple yedi hikayede kalmıştır.

Rahatsızlığı artınca hava değişimi için Üsküdar'dan Kızıltoprak'a taşınması da fayda vermedi. Yine hekimlerin tavsiyesiyle çiğ eti sıkıp suyunu içerek bir süre daha yaşayabildi. Emin Nihad Bey'in tesbit edilebilen son görevi mahkeme-i istînâf âzalığıdır. Hatice Hanım ile evliliğinden doğan oğlu Ahmed Ârif paşalığa kadar yükselmiştir.

4- OSMANLI'NIN İLK ÖYKÜSÜNÜ YAZDI

1872 yılında cüzler halinde yayımlanmaya başlayan, Emin Nihat'ın Müsameretname adlı yapıtı, içerdiği sekiz metinle ilk öykü örnekleri arasında sayılmaktadır.

Kitabın yeni harflerle basımındaki "Müsameretname'ye Dair" başlıklı yazısında Sabahattin Çağın, Müsameretname'nin "ilk hikaye ve roman örneklerinden biri olmasının yanında, yapı bakımından iç içe geçmiş olay örgüsüyle yazılması; Doğu'da ve Batı'da bir geleneğin devamı olması bakımından da önemli bir eser" olduğunu söyler. Bu gelenekte kastedilen 14. yüzyılda yazılan Geoffrey Chaucer'ın Canterbury Tales ve Boccacio'nun Decameron gibi yapıtlarında da kullanılmış olan çerçeve öykü tekniğidir.

Müsâmeretnâme, ilk hikâye ve roman örneklerinden biri olmasının yanında, yapı bakımından iç içe geçmiş olay örgüsüyle yazılması ve Doğu'da ve Batı'da bir geleneğin devamı olması bakımından önemli bir eserdir.

5- KURMACA DÜNYADA VAR OLAN KURMACA KİŞİLER

Emin Nihat Bey hikâyelerindeki kahramanları oluştururken gerçek yaşamdan hareketle yola çıkmıştır. Hikâyelerin arkadaş sohbetlerinde toplanan kişilere ait olduğunu çerçeve hikâyenin anlatıcısına söyleterek kişilerin gerçekliğini vurgulamak istemiştir. Ancak hikâyelerdeki kişiler Emin Nihat Bey'in oluşturduğu kurmaca dünyada var olan kurmaca kişilerdir.

Emin Nihat Bey hikâyelerinde kahramanlarının birçok özelliğini anlatıcılar ve bazı tekniklerle okuyucuya vermiştir. Böylece oluşturduğu kurmaca kişileri yine oluşturduğu kurmaca dünyanın içine yerleştirerek onları gerçek insanlardan ayırmıştır.

6- HİÇBİR HİKÂYESİNDE KAHRAMANLARIN DOĞUMUNU VERMEDİ

Kahramanlarını gerçek hayattaki insanlardan farklı kılan diğer bir unsur, kişilerin hayatlarının bazı bölümlerinin anlatının içine yerleştirilmesidir. Hiçbir hikâyesinde kahramanların doğumu verilmez. Doğumla ilgili hiçbir ayrıntının bulunmadığı hikâyelerin bazılarında ölüm insanların bu dünyadan ayrılıp başka âlemlere ya da yaşamın bilinen gerçeklerinden ölümün bilinmeyen karanlığına göçüşün verildiği bir durum değildir.

Kapı Kethüdası Behçet Efendi ile Makbule Hanım'ın Sergüzeşti'nde Behçet Efendi'nin babasının ölümü para kazanmak için gurbete çıkmasına bu da Makbule Hanım'dan uzaklaşmasına neden olmuştur. Vasfı Bey ile Mukaddes Hanım'ın Sergüzeşti'nde Hüsrev'in ölümü masallarda ve destanlardaki ölüm motifiyle aynı işleve sahiptir. Sözlü gelenek ürünlerindeki ölüm, kötülerin cezalandırılma şeklidir. Hüsrev'de söylediği yalanlar ve yaptığı kötülüklerin sonucunda ölümle cezalandırılır.

7- İNSANLARA AİT ÖZELLİKLERİ KAHRAMANLARINA YÜKLEDİ

Yazar anlatısının kurmaca gerçekliğinde oluşturduğu kahramanları dış dünyadaki insanlar gibi gerçek kişiler kılmak için insanlara ait özellikleri kahramanlarına yükler. Yazar, kahramanını gerçek bir kişi haline getirmek için öncelikle ona bir ad verir. Ardından da yaşından, fiziksel ve kişilik özelliklerinden, becerilerinden bahsederek onları okuyucuya anlatır. Emin Nihat, Binbaşı Rıfat Bey'in Sergüzeşti hariç diğer hikâyelerindeki kahramanların hemen hepsine bir ad vererek onlara kişilik kazandırmaya çalışmıştır.

8- MÜSAMERETNAME ESERİNE DAİR BİLGİLER

Müsameretname anlamı nedir?

Eğlenme anlamına gelen "müsâmeret" kelimesinden türetilerek adını almış eser, 7 hikayenin anlatıldığı kış sohbetlerini konu almaktadır. Ahbapların her akşam bir başka yerde toplanıp gece boyunca okuyup sohbet ettikleri, gerçeklerden ve yaşanılanlardan bahsettikleri bu sohbetlerdeki 7 hikâye, ayrı ayrı kişiler tarafından anlatılmaktadır.

Müsameretname, ilk hikaye ve roman örneklerinden biri olmasının yanında, yapı bakımından iç içe geçmiş olay örgüsüyle yazılması ve Doğu'da ve Batı'da bir geleneğin devamı olması bakımından önemli bir eserdir.

Müsameretname'nin özeti:

Uzun ve soğuk kış gecelerini faydalı bir eğlenceyle değerlendirmek isteyen bir arkadaş grubu her gece bir evde toplanarak sırayla başlarından geçen bir "sergüzeş"i anlatırlar. Böylece ortaya elinizdeki hikâye külliyatı çıkar. Toplam yedi hikâyeden oluşan Müsameretname, 1871-1875 yılları arasında on iki cüz halinde yayımlanmıştır. Modern Türk hikayesinin ilk örneklerinden olan bu eser, gerek üslubu ve gerekse anlatı tekniğiyle bizdeki halk hikâyeleri ile Batılı hikayenin özelliklerini bir arada taşımaktadır. Bir çerçeve hikâye içine yerleştirilen ayrı hikâyelerden oluşan yapısıyla Doğu edebiyatindakı Binbir Gece ve Batı'da Geoffrey Chaucher'in Canterbury Hikâyeleri ve Giovanni Boccacio'nun Decameron Hikâyeleri'ni hatırlatır. Hikâyelerde öne çıkan konu aşktır. Bunun yanı sıra 19. yüzyılda büyük artış gösteren İstanbul'daki misyonerlik faaliyetleri ve Tanzimat dönemi Türk edebiyatının en çok işlediği sorunlardan biri olan esaret de iki hikâyeye konu olmuştur.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın…

Emin Nihad Bey'in Müsâmeretnâme'den ve bir takrizden başka eseri bilinmemektedir. On iki cüzden meydana gelen Müsâmeretnâme'nin ilk cüzünün başında eserin, kış gecelerinde evlerde toplanan dostların vakit geçirmek için gençliklerinde başlarından geçen maceraları anlatmalarından doğduğu ifade edilmekte, sonuna konan bir notta da eserdeki hikâyelerin gerçek olaylara dayandığı belirtilmektedir. Buna göre toplantıya katılanlardan muhtemelen on kişinin her gece bir hikâye naklettiği kabul edilmektedir. Bu hikâye türünün kurucusu sayılan Boccacio'un Decamerone adlı eseriyle Müsâmeretnâme arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Hikayelerin yedide kalmasının sebebini yazar eserinin sonunda hikâye vermeyi taahhüt eden üç kişinin sözlerini yerine getirmemesiyle açıklamıştır.

9- MÜSAMERETNAME'DE YER ALAN HİKÂYELER

Her biri ayrı bir kitap olarak yayımlanan Müsameretname'de yer alan hikâyeler şunlardır:

1. Binbaşı Rifat Bey'in Sergüzeşti
(cüz I, 55 sayfa)

Bu hikâyede ilk defa, İstanbul'u merkez edinen hıristiyan misyonerlerin gençlere kurdukları tuzakları gözler önüne seren bir konuya temas edilmiştir. Emin Nihad Bey'in Hâriciye Nezâreti Mektûbî Kalemi'nde çalıştığı göz önüne alınarak Osmanlı toplumundaki misyonerlik faaliyetleri hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu söylemek mümkündür.

2. Kapı Kethüdâsı Behçet Efendi ile Makbûle Hanımın Sergüzeşti
(cüz II-III, 144 sayfa)

İstanbul'da başlayıp Saraybosna'da sona eren hikâyede diğerlerine göre ağır bir dil kullanılmıştır. Divan edebiyatındaki mesnevilerden "Leyla ve Mecnun" hikâyesinin belirgin izleri görülen bu hikâyede, aynı mektepte okurken birbirine âşık olan iki gencin öyküsü anlatılır.

3. Bir Osmanlı Kaptanının Bir İngiliz Kızıyla Vukubulan Sergüzeşti
(cüz IV, 100 sayfa)

Avrupa'ya staja giden bir Türk kaptanının bir İngiliz kızıyla evlenmesinden doğan problemlerin anlatıldığı hikâyede yabancılarla evlenme meselesinin olumsuz neticelerine dikkat çekilmektedir.

4. Gerdanlık Hikâyesi
(hânendesi Hamparsum Ağa, müstensihi Emin Nihad, cüz V, 55 sayfa).

Mustafa Nihat Özön, bu hikâyenin Alexandre Duma Fils'ten serbestçe tercüme edildiğini ve asıl adının "Kraliçenin Gerdanlığı" olduğunu söylemektedir. Hikayenin kurgusu Kraliçe'nin Gerdanlığı hikâyesinde olduğu gibi Fransız Kralı 17. Lui'nin karısı Mari Antuanet için yapılan gerdanlık üzerinde oynanan oyunlara dayanır.

5. Vasfi Bey ile Mukaddes Hanımın Sergüzeşti
(cüz VI, 64 sayfa; cüz VII, 67 sayfa)

Eserde gençlerin aileleri tarafından zorla evlendirilmelerinin ne gibi sorunlara yol açtığı ilgi çekici olaylarla gösterilmektedir. Yazarın ayrıca evlilik hakkında uzun bahisler açtığı hikâyenin en önemli yanı Cevdet Kudret'in de işaret ettiği gibi Kâğıthane tasvirleridir.

6. Faik Bey ile Nûridil Hanımın Sergüzeşti
(cüz VIII, 92 sayfa; cüz IX, 104 sayfa)

Kaçırıldıktan sonra İstanbul'a getirilip köle olarak satılan bir Çerkez çocuğunun hayatıyla ilgilidir. Bu hikâyede yazar, kölelik yanında Çerkezler'in istikbal ümidiyle çocuklarının esir olarak satılmasına olumlu yaklaşımlarını da eleştirmektedir.

7. İhsan Hanım -yahut- Atiye Hanımla Uşşâkının Sergüzeşti
(cüz X, 64 sayfa; cüz XI, 64 sayfa; cüz XII, 88 sayfa)

Burada da Osmanlı toplumunda yüksek tabakaya mensup gençlerin evlenme âdetleri ele alınmış, evlenecek kişilerde bulunması gereken nitelikler üzerinde durulmuştur. Hikâyenin dikkat çekici bir yanı da toplum hayatına yeni girmeye başlayan bazı âdetlerin aile hayatındaki tahripkâr neticelerine işaret edilmesidir. Beyoğlu gece hayatı, tiyatrolar, kumarhaneler vb. erkeği evinden uzaklaştıran eğlenceler en tehlikeli şeyler olarak gösterilmektedir. Müellif eserlerinde yer yer konuşma diline yaklaşmış, yer yer de divan edebiyatının ağır ve süslü diline yönelmiştir. Ayrıca anlatımda bol miktarda atasözü ve deyim kullanmıştır.

10- MÜSAMERETNAME ÜZERİNE YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR

Müsameretname'ye olan ilgi, Mustafa İsmet Uzun tarafından yapılan kısmi ve sadeleştirilmiş ilk yayımından sonra artmış görünmektedir. Binbaşı Rifat Bey'in Sergüzeşti, Mehmet Kaplan ve diğerlerinin hazırladığı Yeni Türk Edebiyatı Antolojisi adlı derlemede yer almaktadır. Emre Erdoğan'ın hazırladığı seçme metinlerle Kerim Çetinoğlu'nun Mustafa İsmet Uzun tarafından neşredilen üç hikâyeye dayanarak yaptığı seçmeler de sadeleştirilmiş metinlerdir. Eserin tamamı ciddi okuma hatalarıyla birlikte Salih Okumuş tarafından yayımlanmış yine tamamı aslına bağlı kalınarak Sabahattin Çağın ile Fazıl Gökçek tarafından neşredilmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cevdet Kudret'in değerlendirmeleri dışında Müsameretname üzerine yapılmış tek çalışma Yasemin Aras'ın kitabı anlatım teknikleri bakımından inceleyen yüksek lisans tezidir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN