Arama

“Kekemelikte ‘Çocuktur, geçer.’ demeyin”

Toplumda yüzde 1 oranında görülen kekemelik, okul öncesi çocuklarda yüzde 5 ila 10 arasında sıklıkta görülüyor. Klinik Psikolog Elif Güneri kekemelik konusunda aileleri uyardı ve "Sıklıkla karşılaştığımız bir yanlış anne babaların çocuktur geçer diyerek tedaviye geç başvurmalarıdır. Gecikmiş tedavilerde sorun artık sadece kekemelik olmayıp aynı zamanda çocukta benlik saygısının düşmesi, özgüven kaybı, sosyal ilişkilerinin yeterince gelişmemesi gibi kekemeliğe ek olarak psikolojik sorunların da tabloya eklenmiş olmasıdır" dedi.

“Kekemelikte ‘Çocuktur, geçer.’ demeyin”
Yayınlanma Tarihi: 3.8.2019 11:44:08 Güncelleme Tarihi: 03.08.2019 11:48

Kekemeliğin konuşmada akıcılığı bozacak şekilde bir kelimenin, hecenin veya harfin tekrar edilmesi, uzatılması, vurgulanması ile kendini gösteren bir iletişim bozukluğu olduğunu söyleyen Klinik Psikolog Elif Güneri, bunun bir iletişim bozukluğu olduğunu belirtti.

'KAYGIYA VE KORKUYA DİKKAT'

Kekemeliğin nedenlerinin kesin olarak saptanamadığını fakat bilimsel veriler ışığında kekemelikte, genetik, nörolojik ve psikolojik faktörlerin önemli olduğunun bilindiğini belirten Güneri, "Genetik faktörde çocuğun anne veya babasında ya da yakın akrabalarında kekemeliğe neden olan genetik yapının çocuğa kalıtımsal aktarımı söz konusudur. Nörolojik faktör olarak beynin yapısal bozuklukları veya felç, kafa travması gibi etkenler söz konusu iken psikolojik faktör olarak duygusal travmalar ile yoğun stres, kaygı ve korku gibi duygulanımlarla ilgili güçlükler sayılabilir" dedi.

'GEÇİCİ KEKEMELİK KRONİK HALE GELEBİLİR'

Kekemeliğin iki temel başlıkta incelenebileceğini belirten Dr. Klinik Psikolog Elif Güneri, "Gelişimsel kekemelik ve inatçı, kronik kekemelik diye ikiye ayırabiliriz. Gelişimsel kekemelik, 2- 5 yaş arası çocuklarda görülen, bilişsel gelişimin hızlı ve aktif ancak konuşma becerisinin bilişsel gelişimin hızını yakalayamadığı, dolayısı ile beynin düşünme hızının fazla ancak dil ve konuşma becerisinin henüz beynin düşünme hızının altında olduğu, geçici bir kekemelik türüdür. Bu tip bir kekemelik kendiliğinden geçer. İnatçı – kronik kekemelik ise yine genellikle bu yaşlarda başlayan ve tedavi edilmediğinde yetişkinlik boyunca da devam edebilen kekemelik türüdür" dedi.

6 AYDAN FAZLA SÜREDİR VARSA DİKKAT

Okul öncesi çocukluk yaşlarında sıklıkla başlayan kekemeliğin hangi tip kekemelik olduğunun kesin sınırları ile söylemenin güç olduğunu ifade eden Güneri, "Ancak ailede genetik öykünün olması, kekemeliğin 6 aydan fazla süredir var olması, kekemeliğe ek olarak yüzde ve üst bedende görülen tik ve istemsiz kas gruplarındaki kasılmaların kekemeliğe eşlik etmesi, dil ve gırtlakta yapısal bozuklukların mevcudiyeti, ailenin ve sosyal çevrenin kekemeliği pekiştirecek şekilde tutumlarının varlığı, tedaviye geç başlamak inatçı kekemelik için risk faktörleridir" şeklinde konuştu.

'AİLELER KEKEMELİĞİ KABULLENMELİ'

Kekemelikte erken teşhis ve tedavinin oldukça önemli olduğuna değinen Güneri, "Sıklıkla karşılaştığımız bir yanlış anne babaların 'Çocuktur geçer' diyerek tedaviye geç başvurmalarıdır. Gecikmiş tedavilerde sorun artık sadece kekemelik olmayıp aynı zamanda çocukta benlik saygısının düşmesi, özgüven kaybı, sosyal ilişkilerinin yeterince gelişmemesi gibi kekemeliğe ek olarak psikolojik sorunların da tabloya eklenmiş olmasıdır. Bir diğer yanlış ise anne babaların sorunu kabullenmekte direnç göstermeleri ve sorunu yanlış değerlendirmeleridir. Kekemelikte birey kendi kendisi ile konuşurken, şarkı söylerken, güven ilişkisi geliştirdiği anne babası ile birebir konuşurken kekemelik görülmez. Bu durum kekemeliğin doğası gereğidir. Anne babalar ise bunu çocuğun başkalarının yanında heyecanlandığı için kekelediği ve böyle bir problemin olmadığı yanılgısına götürür. Her iki yanlış tedaviye geç başvurulmasını sağlamaktadır. Oysa ki kekemelikte erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.

"TEDAVİSİ VAR"

Kekemeliğin tedavisi olan bir durum olduğunu belirten Güneri, "Ancak tedavi de iyileşme oranı kekemeliğin şiddetine, ailenin ve sosyal çevrenin işbirliğine ve bireyin istekliliğe bağlıdır. Tedavide konuşma terapisi ile bilişsel terapi birlikte kullanılmaktadır. Terapilerin ne kadar süreceği ve nasıl bir planlanma yapılacağı her bireyin kendi ihtiyaçlarına göre uzman tarafından belirlenir" diye konuştu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN