Arama

Unutulmuş bir Ramazan geleneği: Diş kirası

Pandemi sürecinde en çok özlediğimiz şeylerden biri; sevdiklerimizle bir arada bulunduğumuz kalabalık iftar sofraları. Peki, katıldığınız bir iftar davetinde ev sahibinin yediğiniz pilavın içerisine altın koyduğunu görseydiniz tepkiniz ne olurdu? Günümüzde bize uzak gelen bu durumun Osmanlı toplumunda önemli bir karşılığı var: Diş kirası… İşte Osmanlı’nın ince düşüncesinin tezahürü diş kirası geleneğine dair öyle bir hikaye…

Unutulmuş bir Ramazan geleneği: Diş kirası
Yayınlanma Tarihi: 20.4.2021 17:29:34 Güncelleme Tarihi: 22.04.2021 11:28

📜 DİŞ KİRASI GELENEĞİ NEDİR?

🔷 Diş kirası, eski Ramazanlarda iftara gidilen saray ve konaklarda misafirlere verilen hediyeler için kullanılan bir tabirdi.

🔷 Osmanlı Devleti'nde hükümet üyelerinin ve devlet ricâlinin saray ve konaklarında her akşam iftar yemeği vermesi yerleşmiş bir gelenekti. Bu iftarlarda misafirlere ve özellikle fakirlere yemekten sonra diş kirası adıyla para ve çeşitli hediyeler dağıtılırdı.

Osmanlı'daki ramazan gelenekleri

📜 DİŞ KİRALARI NASIL VERİLİRDİ?

🔷Eski Ramazanlarda Osmanlı saraylarını ve eşrafının konaklarını iftara yakın tatlı bir telaş sarardı. Özenle hazırlanan sofralarda Medine hurmalarından reçel ve peynir çeşitlerine, iştah kabartan yemeklerden tatlılara kadar her şey bulunurdu.

🔷Misafirlerin mekanlara teşrif etmesiyle artan telaş; yerini beraberliğin güzelliğine bırakırdı. Büyük bir iştahla ve afiyetle yenen yemeklerin ardından akşam namazı kılınır, sohbetler edilir ve kahveler içilirdi.

📜 DİŞ KİRASI HANGİ HEDİYELER SUNULURDU?

Ardından davetin belki de en güzel safhasına geçilirdi. Misafirler, teravihe gitmek üzereyken, gümüş tabaklar, yüzükler ve akçeler; kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar veya altın paralar, bir kadife kese içerisinde hane sahibi tarafından diş kirası olarak verilirdi. İşte eski Ramazanlarda iftara gidilen saray ve konaklarda, misafirlere verilen bu hediyeler, diş kirası olarak adlandırılırdı.

Osmanlı'nın ihtişamlı Ramazan geleneği; Kadir alayları

📜 DİŞ KİRASI NEYİ SİMGELİYORDU?

🔷 Ev sahibi verdiği diş kirasıyla "Misafirim oldunuz, benim sevap kazanmam için siz eziyet çektiniz, dişlerinizi yordunuz, bu da sizin dişinizin kirası olsun." demek isterdi.

🔷 Diş kirası vermekteki asıl amaç, toplumdaki yardımlaşmayı nezaket diliyle oluşturmak ve yaygınlaştırmaktı.

🔷 Osmanlı'nın unutulan geleneği diş kirası sadece zenginlere has bir gelenek gibi görünse de, aslında toplumun bütün katmanlarına yayılmıştı. Çoğu zaman sadakalar da diş kirası adıyla verilmiştir ki hiçbir fakirin onurunun zedelenmemesi amaçlanmıştı.

📜 DİŞ KİRASI GELENEĞİNİN TARİHİ KÖKENLERİ

🔷 Aslında diş kirası geleneği Osmanlı'dan öncelere uzanıyordu. Nitekim Kutadgu Bilig'de geçen "Misafire hediye ver, mümkünse diş kirası (tiş teri) ver" öğüdü, diş kirasının eski bir gelenek olduğunun en büyük kanıtıydı.

Ramazan Bayramı'na dair 10 Osmanlı adeti

📜 TARİHTEKİ DİLLERE DESTAN DİŞ KİRALARI

🔷 Tarihimizde diş kirası geleneğine dair çok renkli hikayeler mevcut. Bunlardan biri konağında verdiği görkemli iftar ziyafetleriyle tanınan, Fatih Sultan Mehmet'in veziri Mahmud Paşa'ya ait…

FATİH SULTAN MEHMET'İN VEZİRİ MAHMUD PAŞA'NIN ALTIN NOHUTLARI

🔷 Rivayet odur ki Mahmud Paşa'nın sofrasında iftar açanlar, nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerlerdi. Paşa'nın sofrasında diş kirasına ilaveten nohutlu pilavlara saklı farklı bir sürpriz olurdu.

🔷 Paşa, aşçılarına kazanlarda pilav pişirirken içine nohut biçimi verilmiş altınlar atılmasını emrederdi.

🔷Misafirler, dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle pilavlarını afiyetle yerlerdi.

Kaynaklarda, Fâtih Sultan Mehmed'in vezîriâzamı Mahmud Paşa'nın tertip ettiği ziyafetlerde pilâv içine altın paralar koydurduğu ve bu paralara yemek sırasında onları bulanların sahip olduğu belirtilmektedir. Bu uygulamanın, vezirlerin zenginlik ve cömertliklerinin derecesini etraflarındakilere ve halka gösterme amacı taşıdığı da söylenebilir.

TARİHTEKİ EN YÜKSEK DİŞ KİRASI

🔷Bir diğer diş kirası hikayesi ise Sultan Abdülaziz'in sadrazamlarından Yusuf Kamil Paşa ve eşi Zeynep Hanım'a ait…

🔷Yusuf Kamil Paşa ve Zeynep Hanım, Ramazan'da verdikleri dillere destan iftar davetleri ve diş kiralarıyla ünlerini herkese duyurmuşlardı. Bu hayırsever çift, Ramazan boyunca kapılarını yoksullardan devlet eşrafına kadar herkese açık tutardı.

🔷Hikaye odur ki bir Ramazan günü Yusuf Kamil Paşa ve Zeynep Hanım, arkamda gördüğünüz Vezneciler'deki konağına devrin padişahı Sultan Abdülaziz'i iftara davet eder.

🔷Konaktaki mükellef iftardan sonra, herkes padişaha verilecek diş kirasını merakla bekler. Ve beklenen an gelir. Yusuf Kamil Paşa ve eşi Zeynep Hanım, bir tepsi içinde mücevher, konağa ait senet ve değerli evrak ne varsa padişaha sunar.

🔷Çift, "Dünyada sahip olduğumuz her ne varsa sayenizde elde ettik. Dolayısıyla hepsini sizlere arzediyoruz" diyerek tepsiyi padişaha takdim ederler.

🔷Çok duygulanan padişah ise "Bunlar makbulum oldu, yine sizlere veriyorum. Her hal ve hareketiniz hoşuma gitmektedir "cümlelerini kurduktan sonra yalnızca takdim edilen Kur'an-ı Kerim'i hediye olarak kabul eder.

Yusuf Kamil Paşa ve Zeynep Hanım'ın padişaha sunduğu bu hediyeler, tarihte verilen en yüksek diş kirası olarak kayıtlara geçer.

📜 DİŞ KİRASI OSMANLI'DA YARI RESMİ BİR NİTELİK KAZANIR

🔷 Toplumsal bir gelenek olarak başlayan diş kirası âdeti, daha sonraları yarı resmî bir nitelik kazandı. Çeşitli rütbeden memurlar, âmirleri tarafından verilen yemeğe gitmeyi bir vazife saymaya başladılar. Hatta bu iftar yemeklerine konak sahibini tanımayanlar da gelebiliyordu.

🔷 Zamanla davet sahipleri tarafından bu iftarlar ve hediye verme geleneği bir itibar ölçüsü olarak görülmeye başlandı. Hediye verme âdeti özellikle sultan saraylarında geniş ölçüde uygulanmaktaydı. Buralara gidenler iftardan sonra harem ağaları vasıtasıyla saygılarını bildirirlerdi, karşılığında da derecelerine göre kendilerine hediye ve para verilirdi.

Saray iftarlarında diş kiraları nasıl verilirdi?

🔷Saray iftarlarında Harem ağaları diş kirası hediyelerini sunarken öpüp başına koyduktan sonra teslim eder davetliler de aynı şekilde hediyeleri devralır.

SULTAN REŞAD'IN VERDİĞİ İFTAR DAVETİ VE DİŞ KİRALARI

🔷 Sultan Reşad'ın 1909'da verdiği iftar davetindeki diş kirası, geleneğin nasıl resmiyete dönüştüğünü gözler önüne serer.

🔷 Dillere destan iftar davetlerinden biri Sultan Reşad'ın 1909 Ramazan'ında verdiği davettir. Toplam 779 kişinin iştirak ettiği bu ifar yemeğinde generalden onbaşı ve neferata kadar pek çok isim yer alıyordu. Padişah, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, general ve neferlerle aynı masada oturuyordu. Davetlilere verilecek olan diş kira miktarları Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde kayıtlıdır.

Başbakanlık Devlet Arşivleri, Dosya: 147, Gömlek: 43 kaynaklı belgeye göre: General 3.000, albay 3.600, kaymakam 6.000, binbaşı 42.300, kolağası ve alay katipleri 7.150, tabur katibi 1.400, yüzbaşı 8.700, üsteğmen 10.750, teğmen 6.600, çavuş ve bölük emirleri 9.600, on başı ve neferat 10.275 kuruş ile toplam verilecek diş kirası 109.375'i bulmuştu.

📜 ABDÜLHAMİD ZAMANINDA DA YAYGIN OLAN DİŞ KİRASI GELENEĞİ

🔷Sultan Abdülhamid'in kızı Ayşegül Osmanoğlu da hatıralarında konuyla ilgili: "Her akşam bir tabur asker Yıldız Meydanı'nda padişahın gönderdiği yemeklerle iftar açar, namaz kılardı; başmabeynci de askerlere diş kiralarını dağıtırdı." cümlelerini kurarak geleneğin yarı resmiyet kazandığına temas eder.

🔷Şadiye Osmanoğlu Babam Abdülhamid isimli kitabında, Abdülhamid döneminde verilen diş kiralarını şu şekilde anlatır:

"Ramazan aylarında her dairede ayrı ayrı bir imam, iki müezzin ve iki harem ağasının refakatiyle teravih namazı kılınırdı. Teravihi takiben imam ve müezzinlere buzlu şerbetler ikram edilirdi. Babam teravih namazını, hususî dairesinin bitişiğindeki köşkte, ulema ve müezzinlerin refakatinde kılardı. Erkek evlatları ve bazen de amcalarımız cemaatine dahil olurlar ve namazdan sonra sohbet yapılırdı. Damatları ve biraderlerimi, babam sık sık iftara davet eder, yemekten sonra "diş kirası" adını taşıyan zengin keseleri ihsan ederdi."

📜 DİŞ KİRASI GELENEĞİ NE ZAMAN SON BULDU?

🔷 Asırlarca varlığını sürdüren diş kirası geleneği, Osmanlı'nın son dönemlerinde ekonomik sıkıntılar sebebiyle zayıflamış ardından unutulmaya yüz tutmuştur. II. Meşrutiyet'le birlikte gerek sarayın eski durumunu kaybetmesi, gerekse âdeti uygulayacak konak sahiplerinin kalmaması gibi sebeplerle ortadan kalkmıştır.

Öyle Bir Hikaye formatımızın diğer videolarını izlemek için tıklayınız: 👇

Saraya duyurulan ses: "Ateş dilekçesi"

Dünyanın en kısa öyküsü

Editör-Sunucu: Büşra Özkan
Kamera-Kurgu: Ahmed Helal

_____________________________________________

FİKRİYAT.COM SOSYAL MEDYADA!

Dijital medyanın tüm mecralarında yer alan Fikriyat.com sosyal medyada da aktif olarak faaliyet gösteriyor.

Fikriyat'ı aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz;

👉 TWITTER

👉 INSTAGRAM

👉 FACEBOOK

👉 Fikriyat.com mobil uygulamasını ise buradan indirebilirsiniz.

TÜM ÇALIŞMALAR YOUTUBE KANALIMIZDA!

Fikriyat.com sitesinde ve mobil uygulamasında yer alan tüm video içeriklerini eş zamanlı olarak da youtube kanalımız üzerinden izleyebilirsiniz.

YOUTUBE 👉 Fikriyat TV

Görüş ve önerileriniz için bizlere ulaşabileceğiniz e-posta adresimiz: fikriyat@fikriyat.com.tr

👉 Sıkça Sorulan Sorular

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN