Arama

  • Anasayfa
  • Müzik
  • Rap dünyasında iki Müslüman kadın: Poetic Pilgrimage

Rap dünyasında iki Müslüman kadın: Poetic Pilgrimage

Poetic Pilgrimagerap müziğin karışık kimliklerini ifade etmek için en iyi yol olduğunu düşünüyor. İnançları ve atalarının mirasından ilham alarak; kimlik, küresel politika ve kadın sorunlarına güçlendirici bir perspektif getirdiğini ifade ediyorlar. Poetic Pilgrimage, 2002’de kurulmuş bir rap grubu. Onları özel kılansa grubu oluşturan ikili Sukina Abdul Noor ve Muneera Rashida’nın iki müslüman kadın olması. Poetic Pilgrimage ile kendilerini, müziklerini ve müzik dünyasını konuştuk.

Rap dünyasında iki Müslüman kadın: Poetic Pilgrimage
Yayınlanma Tarihi: 18.10.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 18.10.2017 12:53

Muneera Williams ve Sukina Owen-Douglas; Bristol'da doğup, büyümüş ve aynı zamanda Jamaikalı göçmen ailenin çocukları. Bu iki kadın; cinsiyet, inanç, vatandaşlık ve miras konularını sorgulayan Poetic Pilgrimage isimli rap grubunu 2002 yılında kurmuş.

Şu an otuzlu yaşlarında olan Muneera ve Sukina, lisede tanışır ve birlikte koroya katıldıklarında şarkı söylemekten ne kadar keyif aldıklarını keşfederler. Tarih, maneviyat ve siyahi kadınların medyada temsili gibi konuları tartışmayı sevmeleri gibi nedenler, Poetic Pilgrimage'nin temellerini oluşturur.

KÜLTÜRLER KAVŞAĞI OLARAK POETIC PILGRIMAGE

Williams ve Owen-Douglas, çok sayıda etnik ve millet vurgulamaları ile yaptıkları şarkılarına reggae, caz ve dünya müziğini aşılayarak, kültürler kavşağı olarak Poetic Pilgrimage'in yerini sağlamlaştırdı.

Online yayın yapan HipHopDX'e verdikleri röportajda Owen-Douglas şöyle diyor: "Bazı insanlar Batı ve İslam'ın anlaşamayacağını düşünüyor fakat bu bakış açısına asla sahip olamayız çünkü biz buyuz."

Birlikte kurdukları "Poetic Pilgrimage" adlı hip hop grubunun hayran kitleleri hızla büyüyor. Her ikisi de İngiltere'de doğmuş olsalar da, aileleri Afrika kökenli Karayip göçmenleri. Onları ilgi odağı yapan özelliklerinden biri de 2005 yılında büyüdükleri şehir Bristol'den Londra'ya yüksek öğrenim için gittiklerinde İslam dinini tercih etmiş olmaları.


İSLÂM'I TERCİH ETTİLER

İslam'ı tercih etmelerinden bu yana da başlarını örtmeye de başlamışlar. Yine de takılar ve daha önce de kullandıkları diğer aksesuarlarla tarzlarını devam ettiriyorlar. Al Jazeera kanalındaki bir programdan sonra "Tesettürlü hip hop'çular" diye çağrılmalarına ise pek aldırmıyorlar. Sukina Owen-Douglas, ne kendilerini İslami sanatçı ne de müziklerini İslami rap olarak tanımlamak istiyor.

"Bizi türbanlarımızla gördüklerinde, insanlar elbette Müslüman olduğumuzu fark ediyorlar, bu yüzden de müziğimize İslami rap demeleri şaşırtıcı değil" fikrinde Owen-Douglas. Kimin ne dediğiyle de çok ilgilenmiyorlar. Şarkı sözlerinde eski Cat Stevens yeni Yusuf İslam'ın erken dönemi gibi İslamiyet ve ilişkili kavramlar bir yer tutmuyor. Ele aldıkları konular genelde ırkçılık, eşitsizlik, Afro-Karayip göçmenlerinin İngiltere'deki kültür mirası ya da kadın hakları gibi evrensel temalardan oluşuyor.

Williams ve Owen-Douglas, İslam'ı seçmeleri sonrasında bazı sorunları daha yakından gördüklerini, hayatın başka alanlarında karşılaştıkları konular sayesinde de daha fazla beslendiklerini söylüyorlar. Dahası İslam'ı seçmeleri sonrası daha fazla dikkat çektikleri, özellikle Müslümanlar arasında da bilinirliklerinin arttığı da bir gerçek. Ama ne müzikleriyle İslam propogandası yapmak ne de sadece İslam dünyasına yönelik bir müzik arayışında olduklarının altını çiziyorlar.

İkili, bu konudaki sorularla çok sık karşılaştıklarını söylüyor. Caz, reggie ve elektro-soul akımlarından beslenen müziklerinin kişisel ya da kitlesel inançlara dair metinler ve motifler içermediğini tekrarlıyorlar. Elbette zaman zaman maneviyat, Tanrı sevgisi gibi konular da şarkılarda işleniyor ama polis şiddeti, toplumda kadınların uğradığı ayrımcılık ya da ırkçılık gibi diğer tüm konulardan daha ağırlıklı değil.

"İNSANLAR ÖNYARGIYLA YAKLAŞIYORLAR"

Hip hop'un bir tartışma ortamı yaratmaktaki başarısı ikiliyi hep cezbetmiş. Bu konuda Müslümanlarla da zaman zaman karşı karşıya gelebiliyorlar. Zira ikili sahnedeyken gördüklerine ve duyduklarına tepki veren ve eleştiren Müslümanlar da oluyor. "Kadınların sahneye çıkmasına topyekün karşı çıkanlar var. İslam'ın bunu yasakladığı fikrindeler. Ama bizim inançlarımız ve sanatımız çelişki içinde değil," diye açıklıyor Owen-Douglas. "İnancımız sayesinde bir teveccüh görmek istemiyoruz. Ama onu gizlemek gibi bir tavrımız da yok. Sahneye çıkmamız bazı önyargı sahiplerinin hoşuna gitmiyor. Ve bunların hatırı sayılır bir kısmı Müslüman değil. Müslüman kadınlarla ilgili bildikleri klişelere uymayan birilerini görünce şaşırıyorlar." Ama konserlerde ortalama üçüncü parçaya geldiklerinde insanların kıyafetleriyle ilgilenmemeye başladığını söylüyorlar.

Londra'daki 2005 yılındaki terör saldırıları sonrasında İngiltere'de İslam'a karşı gözle görülür bir önyargı ve kaygı hissediliyor. Ama Williams ve Owen-Douglas bu önyargıları kırmakta kararlılar. Batı değer yargılarını reddettikleri ya da eşcinsel haklarına saygısız olacakları gibi suçlamalara hızlı, zeki ve sert sözlere sahip müzikleriyle yanıt vermeye devam ediyorlar.

Sukina Abdul Noor ve Muneera Rashida 2010 yılında dünyabizim.com'a verdikleri röportajda, kendilerini, müziklerini ve müzik dünyalarını şu şekilde anlatıyorlar:

Bireysel olarak kendinizden biraz bahseder misiniz? Yolculuğunuz nasıldı? Nasıl tanıştınız?

Muneera: Devasa bir soru bu. Yolculuğum? Bugün Northern Line'dan Londra Köprüsüne gittim ve sonra oradan... Tabii ki şaka yapıyorum. Sukina ve ben aynı okula gittik. Ben Sukina'dan birkaç sene öndeydim, dolayısıyla birbirimizi tanıyorduk ve birkaç kere konuşmuşluğumuz vardı ama arkadaşlığımız sonradan başladı. Bristol'da şehir gençleri için "Genç Siyahîler Yetenek Gösterisi" vardı. Bu etkinlikte arkadaş olduk. O zamanlar Sukina bir şarkıcı grubundaydı ve ben de yerel bir istasyonda dj ve gösterinin sunucusuydum. Gösteriye kadar, gösteriye katılacak gençler için yoğun atölye çalışmaları (workshop'lar) vardı. Sonrasında maneviyat, kültür ve müzik dâhil birçok konuda benzer görüşleri paylaştığımızı keşfettik. Bu arkadaşlığımızın başlangıcıydı.

Biyografilerinizde 2005 yılını İslam ile olan ilişkinizin başlangıç yılı olarak belirtiyorsunuz. İslam'a doğru yolculuğunuz nasıldı?

Sukina: 16 Haziran 2005 tarihinde müslüman olduk. O noktaya kadar özgür ruhlu bireylerdik ve bir dine –özellikle de İslam'a– girme fikrimiz yoktu. Üniversitenin son senesinde Malcolm Otobiyografisi üzerine bir kitap incelemesi yapmam gerekiyordu ve kitabı okurken oldukça etkilendim, ilham aldım, özellikle de Mekke'ye Hacc'a gittiği kısımda. Bu, İslam'ı araştırmamda katalizör oldu. O sıralarda Muneera ve ben ev arkadaşıydık; böylece ben de fikirlerimi ve kitaplarımı onunla paylaşıyordum. Bu onu da kendi ruhanî seyahatine çıkardı ve bizim için (doğru) yolun bu olduğuna karar verdik.

Neden diğer müzik türleri değil de hip hop? Hip hop ve 'spoken word'un sizi en başta çeken belirli bir yönü var mıydı?

Muneera: Kulağa sıradan gelecek olsa da, bizim hip hop'ı seçmemizden ziyade hip hop bizi seçti. Sukina şarkıcılık arka planına sahipti, bense dj'lik. Fakat bu müzik türü büyük oranda bizim neslimizin müzik türü ve bu nesilde gördüğümüz birçok mesele ile ilgileniyorduk. Asıl niyetimiz şair olmaktı fakat şiir çevreleri, "iyiler ama şair değiller" gibi yorumladı bizi; hip hop çevresi de aynı şekilde. Uzun bir süre boyunca kim olduğumuzu ve yaptığımızı (onların gözünde) meşrulaştırmayı denedik fakat sonra denemeyi bıraktık ve sadece yaptık. Kalbimize sesini duyurmuş ve adaleti temsil etmiş çevremizdeki her şeyden ilham aldık. Sonunda karşı karşıya kaldığımız hip hop'tı.


Poetic Pilgrimage nasıl ortaya çıktı? Ve "neden" ortaya çıktı?

Sukina: Poetic Pilgrimage hip hop arenasında memnuniyet duyacağımız bir kadın temsili yaratma arzusundan ortaya çıktı. O kadar fazla müzikten etkilenmiştik ki kendimizi ifade etmeye başlamamız doğal bir gelişimdi; içimde her daim sosyo-politik ve hatta ruhanî açıdan söyleyebileceğim çok şey olduğuna dair bir his vardı ve hip hop bunu ifade etmek için mükemmel bir araçtı; böylece bu değişikliği hayata geçirmek için bir araya geldik.

Poetic Pilgrimage'i kurarken ve bugün size ilham verenler kimler ve neler?

Muneera: Bize ilham veren birçok şey vardı ve hâlen var. İlk kuruluşumuza dönersem, 90'ların hip hop'ını oldukça çok dinliyordum. Ayrıca diğerlerinin yanı sıra Jill Scott, Roy Ayres, Grenique, Erykah Badu, Mos Def, Def Juks ve fazlaca Bob Marley dinliyorduk. Londra'ya taşındıktan sonra daha fazla şeyle ve müzik türüyle karşılaştık. Ayda bir "Amplified" diye bir etkinliğe ve bir de "Blacktronica" adlı etkinliğe katılıyorduk ki bunlar kesinlikle müzik açısından varlığından bile haberdar olmadığım diğer türlere bir açılımdı. Blacktronica'nın ethosu "Coltrane'den Carl Craig'e ve aradaki her şey" idi. Böylece Amadu ve Mariam'ı dinlerdiniz; sonrasında ise biraz Talib Kweli ve sonrasında Osunlade'i, hepsi sadece 15 dakika içinde. Şu anda içimizde çarpanların birçoğunun, sadece nüans olarak bile olsa, o dönemde duyduklarımızın bir yan etkisi olduğu söylenebilir. Şu anda ise Burning Spear'dan Jay Elect'e, Little Dragon'dan Radiohead'e, Res'ten Oumou Sengare'ye her şeyi duyabilirsiniz müziğimizde. Tabii Müslüman ailemizi ve çoğu eski müziği de unutmadan. Oldukça açığız ki bu da yaptığımız müzikte aşikâr.

Tamamen kadınlardan oluşan bir grup olarak, erkeklerin hâkimiyetindeki hip hop sahnesinde ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Sukina: Ana zorluk sadece ciddiye alınabilmek. Bazen düşünüyorum da agresif, kibirli ve patavatsız olmadığınızda insanlar sizi kullanmayı deneyebiliyorlar ve başarabiliyorlar da; fakat bu sanırım hayatın kendisi genel olarak.

Müslüman olmanız kariyerinizi etkiliyor mu? Ne gibi yeni zorluklar ekliyor? Ayrıca, Müslüman kimliğiniz müziğinizi etkiliyor mu?

Muneera: Fikrimce, evet. Müslüman olmayanlar için ana şey önyargıları aşabilmek. Bize zaman verildiğinde genellikle söylediklerimizi ve nasıl söylediğimizi beğeniyorlar. Müslümanlar olaraksa, yine onların önyargılarını ve fikirlerini aşabilmek ana mesele ki bu bazen oldukça zor olabiliyor, fakat genellikle bu tip zorluklar bizim sanatımızın yakıtı.

Müslüman toplulukların size ve müziğinize, hem olumlu hem olumsuz, tepkileri nasıldı? Müslüman kadın hip hop grupları kültürümüzde yaygın bir şey değil de, o bakımdan soruyorum.

Sukina: Müslüman kesimde tepki yarı yarıyaydı; birçok insan özellikle de gençler yaptığımız işten güç, özgüven ve övünç alıyorlar. Diğerleri ise, bırakın kadın müzisyenleri, müziği, hele de oldukça olumsuz çağrışımları olan hip hop'u yok sayıyorlar; tamamen müzik karşıtılar. Bununla birlikte hip hop'ta Müslümanlar hep yer aldı, Mos Def gibi kişilerden Lupe Fiasco'ya; ve bugün realitelerini ifade etmek için hip hop'ı kullanan, ayağa kalkan Müslümanlardan oluşan, dünya çapında büyüyen bir topluluk var: Mohammed Yahya, Rakin Niass ve Lowkey bu isimlerden birkaçı...


Müziğinizle anlamlı bir mesajı yaymak gibi bir hassasiyetiniz var mı; yoksa müziği sadece eğlence olarak mı düşünüyorsunuz? Eğer varsa, müziğinizde ve sözlerinizde ne tip bir mesajı vermeye çalışıyorsunuz? İklim değişikliklerinden savaşa birçok olumsuz durumdan darbe yemiş dünyamızın bugünkü durumunda sanatın rolü sizce nedir?

Muneera: Poetic Pilgrimage olarak yaptığımız müziği salt eğlencelik olarak görmüyorum. Bu bile aslında Müslüman kesimde karşılaştığımız zorluklardan biri. Birçok insan toplum içerisinde sanatın önemini göremiyor. Poetic Pilgrimage olarak, çok fazla şeyi temsil ediyoruz ve söylemek istediğimiz çok fazla şey var, fakat aynı zamanda kendi fikrimizi ve düşünme şeklimizi diğerlerine empoze etmemek niyetindeyiz. Kendi perspektifimizi sunuyoruz ki bu, şu an içinde yaşadığımız düşünce ikliminde az temsil edilen bir fikir veya perspektif gibi duruyor.

Eskiden yaptığımız işin büyük bir bölümünü oluşturan 'özgürlük', 'barış', 'sosyal adalet' ve benzeri şeylere dair net mesajlar görürdünüz; fakat artık bugün sanatımızla daha çok içe yönelir olduk. Sadece orada-şurada neler olduğuna değil de burada, her birimizin içinde ne olduğuna bakmak da gerekli. Fakat müziğin ilham veren, bilgilendiren, uyandıran, mesaj ulaştıran, birleştiren, güçlendiren ve eğlendiren bir rolü de var. Birçok farklı şey ve sanırım herkes müzikle kendine özgü bir ilişkiye sahip ve istedikleri kadar 'derin'e veya 'sığ'a gidebiliyorlar.

Müzikle ilgilenen genç Müslümanlara, özellikle de kadınlara, tavsiyeleriniz nelerdir?

Sukina: Yaptığınız şeye inanmanız, daha fazla bilgiye sahip olanlardan rehberlik talep etmeniz; böylece de sizinle farklı fikirde olanlarca sözlü saldırıya uğradığınızda arkanızın sağlam olması çok önemli. Fakat Allah'a dua etmek ve yol göstermesini istemek de çok önemli.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN