Arama

'Aristios ailesi'nin 2 bin 300 yıllık mezarı

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale köyündeki Assos Antik Kenti'ndeki kazılarda, "Aristios ailesi"nden 21 bireye ait 2 bin 300 yıllık mezar gün yüzüne çıkarıldı.

’Aristios ailesi’nin 2 bin 300 yıllık mezarı
Yayınlanma Tarihi: 8.10.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 08.10.2018 16:18

Antik Çağ'ın en önemli liman kentlerinden biri olan Çanakkale'nin Ayvacık ilçesindeki Assos Antik Kenti'ndeki kazılarda, içinde 21 bireye ait iskelet ve yakılmış cenaze kalıntılarının yer aldığı 2 bin 300 yıllık aile mezarı bulundu.

Aristoteles'in felsefe okulu kurduğu Assos, Roma dönemi antik tiyatrosu, agora, nekropol ve surlarıyla her sene yüz binlerce ziyaretçinin uğrak noktası oluyor. Bölgede devam eden kazılarda ise arkeoloji dünyasını aydınlatacak bulgular ortaya çıkarılıyor.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ve Assos Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, yaptığı açıklamada, 2018 yılı kazı döneminin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni ve maddi desteği, İÇDAŞ ana sponsorluğunda sürdüğünü söyledi. Arslan, kazıların bu yılki bölümünde antik kent içinde yapılan bir sondaj çalışmasında 2 bin 300 yıllık aile mezarına rastlandığını anlattı.

"GELENEKLER HAKKINDA BİZE ÖNEMLİ BİLGİLER VERDİ"

Bu yıl şehrin farklı noktalarındaki kazı çalışmaları ve onarımlara devam ettiklerini belirten Prof. Dr. Nurettin Arslan, şöyle konuştu:

"Bu yıl çevre düzenlemesi kapsamında yapılması gereken karşılama merkezi için sondaj çalışmaları yaptık. Bu kazılar sırasında Batı Nekropolisi denilen bölgede bir aile mezarlığı ortaya çıkardık. Mezarın kapağında ailenin o dönem soy isim şeklinde anılan ismi olan Aristios yazılıydı. İncelediğimizde Aristios ailesine ait verilere ulaştığımız bu aile mezarlığının etrafı duvarlarla çevriliydi ve içinde 21 birey tespit ettik. Bu alandaki ölü gömme adetleri, Helenistik Çağ'daki Assos'ta nasıl bir gelenek olduğu hakkında bize önemli bilgiler verdi."

Aile bireylerinin birinin normal, diğerlerinin ise yakılarak gömüldüğünü belirten Arslan, "Yakma işlemi sonrasında geriye kalan kemikler toplanarak taştan yapılmış küp biçimli urneler veya değişik toprak vazoların içine doldurulmuştur. Kemiklerin yanına bazı mezarlar hediyelerin bırakılmasının ardında üzerleri bir kumaş ile örtülmüştür. Taş urnelerin içine yabancı maddelerin girmesini önlemek için kapaklar kireç ile yapıştırılmıştır. Her mezara gözyaşı şişesi olarak bilinen unguentariumlar ve birer sikke bırakılmıştır. Sikkeler arasında Büyük İskender ve Ephesos kentine ait sikkeler dikkati çekmektedir." diye konuştu.

Buradan Helenistik Çağ'da ölülerin ağırlıklı olarak yakıldığı bilgisine ulaştıklarını dile getiren Arslan, "Ama bunun yanında çok nadir olarak eski sistemle iskelet gömme devam ediyor. Çalıştığımız bu alandaki 21 mezardan sadece birinin yakılmadan gömüldüğünü gördük. Diğerleri ise taştan yapılmış urne ya da değişik kaplardan özellikle testilerden yapılmış kaplar içinde yakılma sonrası kalan kemiklerin konulduğunu görüyoruz." dedi.

"HER MEZARDA GÖZYAŞI ŞİŞESİ VE SİKKE"

Arslan, bu mezarlarda ilgilerini çeken bir başka noktanın ise hemen hemen her mezara gözyaşı şişelerinden birer tane bırakılması oluğuna işaret etti.

"Bu, aynı zamanda bazı yazarlarında bildirdiği gibi cenaze sırasında ölen kişilerinin yakınlarının ağlamaları sırasında akıttığı gözyaşlarını biriktirip yakınlarının mezarlarına koymaları olayını gösteriyor." ifadesini kullanan Arslan, şöyle devam etti:

"Aile mezarlığına belli zamanlarda yapılan ziyaretlerde getirilen hediyelerin bırakıldığı sunu yerinin kuzey duvarı önünde olduğu belirlenmiştir. Oldukça iyi korunan adak yerine bırakılmış Helenistik Çağ'a ait çok sayıda vazo bulunmuştur. Söz konusu aile mezarlığı, Assos'ta Helenistik Çağ'daki ölü gömme gelenekleri ve seramik kronoloji ve tipolojisi hakkında çok değerli bilgiler sunmuştur. Diğer antik kentlerde olduğu gibi yeni kazılar bu kentlerle ilgili yeni bilgilerin edinilmesine imkan tanımaktadır."

Prof. Dr. Nurettin Arslan, aile mezarının aradan geçen yaklaşık 2 bin 300 yıllık sürede zarar görmeden ve bozulmadan kalmasının da çok önemli bir nokta olduğunu sözlerine ekledi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN