Yalnız yaşamın yükselişi: Türkiye’de tek kişilik hanehalklarının profili
Yaşadığımız dönemin en çarpıcı istatistik verileri açıklandı. Türkiye'de son 10 yılda hanehalklarının sayısı iki kat artmış durumda... Tek kişilik hanehalklarının oranı, 2014 yılında yüzde 13,9 iken, 2023'te yüzde 19,7'ye yükseldi. Peki, yalnızlığın; bireysel yaşamın, ekonomik, toplumsal gibi normların üzerinde ne gibi etkisi var? Enstitü Sosyal tarafından hazırlanan, TÜİK verilerinden elde edilen analizler ile Türkiye'deki tek kişilik hanehalklarının demografik yapısını, coğrafi dağılımını, gelir durumlarını ve sosyal ilişkilerini kapsamlı bir çerçevede değerlendiren raporun detaylarını aktardık.
Önceki Resimler için Tıklayınız
◼ Yayımlanan rapora göre;
Türkiye'de en yüksek ortalama hanehalkı büyüklüğüne sahip 3 il sırasıyla Şırnak, Şanlıurfa ve Batman'dır. Ancak, hanehalkı büyüklüğünün yüksek olduğu bu illerde bile 2008'den bu yana süregelen istikrarlı bir küçülme eğilimi dikkat çekmektedir. Örneğin, Şırnak'ta hanehalkı büyüklüğü son 15 yılda %40 oranında azalarak 8,20 kişiden 4,86 kişiye gerilemiştir. Bu kapsamda;
Yaş ve cinsiyet,
Medeni durum,
Meslek ve istihdam,
Eğitim seviyesi, bireylerin ekonomik, sosyal ve kültürel hayattaki konumlarını belirleyen en önemli etmenlerdendir.
◼ TKH'lerdeki yaş dağılımları ve doğurganlık yaşı birlikte ele alındığında, önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir:
◼ Kadınlar arasında en yüksek evlilik oranının 25-29 yaş grubunda olduğu ve bu yaş grubunun aynı zamanda doğurganlık dönemini kapsadığı bilinmektedir. Kadınların doğurgan kabul edildiği 15-49 yaş aralığında ise 254.732 evli kadının tek başına yaşadığı tespit edilmiştir. Tek başına yaşayan evli kadınların yarısından fazlasını kapsayan bu duruma benzer bir eğilim evli erkeklerde de görülmektedir.
◼ Tek başına yaşayan evli erkeklerin büyük bir bölümünün genç ve orta yaş grubunda yer aldığı dikkat çekmektedir. Bu bulgular, doğurganlık yaşı ve evlilik süresi gibi demografik faktörlerin toplumsal yapının geneli üzerinde önemli etkiler yarattığını ve bu durumun sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri ve bakım politikalarının planlanmasında dikkate alınması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.