Arama

Eski İstanbul'un yaz aylarındaki sayfiye mekânları nerelerdi?

İstanbul'da oturanlar için yaz ayları hakikaten bir meseledir. İstanbul halkının bir bölümü bu ayları İstanbul dışında geçirmeyi tercih ederken, kimileri ise klima ve pervanelerle serinleme yoluna gider. Yaz mevsimini İstanbul'un dışında geçirmeyi tercih edenlerin bir kısmı memleketlerine giderken bir kısmı ise ekonomik durumlarına göre yurt dışına yahut Ege ve Akdeniz bölgelerinin kıyı kesimlerinde yer alan yazlık mekânlara kapağı atardı. Sözün kısası yaz geldiğinde bir müddet de olsa İstanbul dışına çıkmak herkesin ortak arzusuydu. Sizler için eski İstanbul zamanlarında sayfiye geleneği nasıldı? Deniz hamamlarına rağbet var mıydı? Deniz hamamları ne zaman ortadan kayboldu? Kısaca derledik.

Yaz aylarında şikâyet etiğimiz sıcak ve rutubet elbette ki eski İstanbul halkının da ortak dertleri arasındaydı. Eski İstanbul'da kısa mesafeli bir mekân değişikliğiyle yani sayfiyeye gitmekle bu mesele hallolurdu. Başta padişah olmak üzere üst düzey devlet görevlileri, hali vakti yerinde olanlar sefer olmadığı dönemlerde yaz gelince Suriçi dediğimiz İstanbul'dan ayrılarak sayfiyeye giderler, mümkün olduğunca sıcak ve rutubetten uzak durmayı tercih ederlerdi.

  • 2
  • 22
SAYFİYE GELENEĞİNDE ÖRNEK ALINAN KİŞİ
SAYFİYE GELENEĞİNDE ÖRNEK ALINAN KİŞİ

Bir yılı altı ay yaz, altı ay kış olarak düşünen İstanbul için sayfiye mevsimi havanın durumuna göre Nisan veya Mayıs aylarında başlar Ekim ayına kadar sürerdi. Eski İstanbul hayatında her alanda olduğu gibi sayfiye geleneğinde de örnek alınan kişi dönemin padişahıdır. onun zevkleri, eğlence anlayışı, yaşam tarzı halk için belirleyici unsurdur. Ancak bu durum sadece terbiye ve rehberlik seviyesinde kalır; her şeyin bir düzen dâhilinde yaşandığı bir dönemde kimsenin padişahı taklit etmesi, onunla yarışa girmesi söz konusu olmazdı.

İstanbul halkının rağbet ettiği en önemli sayfiye mekânı ise tahmin edileceği üzere Boğaziçi'dir. İstanbul'un fethinden sonra hızlı bir imar faaliyetine sahne olan Boğaziçi özellikle Lale Devri'nden itibaren devlet adamlarının gözde sayfiye mekânı durumuna gelmiştir. Bilindiği üzere Lale devri, Fransız Saray yaşantısının tesiriyle Osmanlı sarayının dışa açılmaya başladığı önemli bir devirdir. Bu dönemle beraber saray ve ileri gelen devlet adamları Boğaziçi'ne daha fazla önem vermeye başlamışlardır. Batılılaşmayla birlikte Boğaziçi'ne ilginin artmasında İstanbul'da bulunan yabancı elçiliklerin yazlık saraylarının Tarabya ve Büyükdere'de olmasının da rolü vardır. Bu ilginin somut bir sonucu olarak hanedan üyeleri için Tophane ile Ortaköy arasında yazlık saraylar inşa edilmiştir

Devlet adamları ise mevkilerine göre Rumeli ve Anadolu yakasındaki yalılar ve bahçe içinde köşkler yaptırmışlardır. Yalnız bu dönemde devlet adamlarından sayfiyeye gidecek olanlar padişahın onayını almak zorundaydı. Padişahın izni olmadan şehir içinde de olsa üst düzey bir devlet adamının evini değiştirmesi mümkün değildi. Sayfiyeye gitmesine izin verilenlerin adlarını ve ikamet edecekleri yerleri bostancıbaşı siciline kaydettirme mecburiyeti vardı. Böylelikle kimin nerede ikamet ettiği devlet tarafından bilinirdi. Bu uygulama Tanzimat sonrasında yürürlükten kaldırılmıştır.

Eski İstanbul'da sayfiyeye gitmenin de kendisine has bir teşrifatı vardır. Özellikle padişah ve hanedan saraylarında geniş çaplı temizlik yapılır, eksiklikler giderilir ve eşyalar düzenlenirdi. Nakil günü yaklaştıkça pek çok önemli işte olduğu gibi müneccimbaşı tarafından bir eşref saat yani uğurlu bir zaman tayin edilir; padişah kalabalık maiyeti ile birlikte bu uğurlu zamanda yazlık sarayına naklederdi. Önemli işlerde uğurlu zaman tayini meselesi üst düzey devlet görevlileri için de geçerlidir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN