Osmanlı dönemi İstanbul'unun korkulu rüyası: Patlıcan yangınları
Patlıcan denilince şüphesiz akla Türk mutfağının en güzel yemekleri gelir. Lezzetinden şüphe duymadığımız, çeşit çeşit yemeğini yaptığımız patlıcan, Osmanlı halkının da vazgeçilmez sebzelerindendi. Fakat, boğazına düşkün İstanbul ahalisinin başına büyük belalar açtı. Nasıl diye soracaksanız, sebebi hayli ilginç. Gelin kâbus gibi olaylara sebebiyet veren patlıcana eski İstanbul arşivlerinden göz atalım…
🔸 İstanbul, tarih boyunca ismi, konumu, güzelliği ile nam salmış bir şehirdir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu güzide şehir, Boğaz'ı, seyirlik tepeleri, malikaneleri ve bağrında büyüttüğü eski medeniyetlere ait yapıları ile hep dikkat çekmiştir. Bizans'a başkentlik yaptıktan sonra dünyaya tarih yazdıran Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesine geçer ve devletin payitahtı olur.
🔸 Üstad Necip Fazıl'ın Canım İstanbul şiirinde dediği gibi yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler ve İstanbul, Osmanlı mimarisinin en güzel haliyle şekillenir. Cumbalı evleri, erguvan kokan has bahçeleri, gümüş kubbeleri, süngü gibi göğe yükselen minareleri ve muhabbet dolu mahalleleriyle...
🔸 Güzelin bahtı kara derler, Osmanlı'nın göz bebeği İstanbul'da talihsiz olaylar da yaşanır. Tarih boyunca zelzele, sel ve yangın başına bela olur, şehri yakıp yıkar. Bunlardan en bilineni II. Beyazıt döneminde gerçekleşen ve tarihe Küçük Kıyamet olarak geçen Büyük İstanbul Depremi'dir. Artçılarla beraber tam bir buçuk ay süren depremin ardından gerçekleşen tsunami ile şehir yerle bir olur.
🔸 Devlet ve halk bu zor zamanlarda beraber ayağa kalkar, şehir tekrar hayat bulur. İmparatorluk, cami, medrese, hastane gibi kamu kurumlarını taştan, evlerini ise ahşaptan yaparak şehri baştan sona imar eder. Böylece aniden oluşan depremlerde ciddi can kaybı yaşanmaz ve ahşabın esnekliği ile de insanlar kaçma fırsatı yakalar.
🔸 İstanbul, tekrar güzel günlerine dönse de dedik ya bahtı kara… Deprem ve sellerle boğuşan payitaht, bu sefer yangınlarla kavrulur. Tarihe İstanbul Yangınları diye geçen bu felaketin müsebbibi ise patlıcandır…
🔸 Asırlar önce Osmanlı'da doğmuş olsaydınız "Patlıcan mevsimi gelince, İstanbul'da deliler ile yangınlar çoğalır!" deyimine muhatap olurdunuz. Başta kulağa garip gelse de bu deyim, mecaz değil gerçek bir anlamı karşılar.
🔸 Ağustos ve eylül aylarında yiyeceklerin kısa ömürlü olması ve saklama ihtimalinin düşük olması sebebiyle insanlar, bu mevsimin sebzesi olan patlıcanı fazlaca tüketir.
🔸 Patlıcanın bol olduğu, hasatının çok fazla yapıldığı ağustos ve eylül aylarında İstanbulluların vazgeçemediği kara sevdası patlıcan, büyük yangınlara sebebiyet verir. Şehrin kabus gibi zamanlar geçirmesine neden olur.
🔸 Bilhassa İstanbul'da ahşap konaklarda oturan halk, mevsimin gelmesiyle patlıcanı közler.
🔸 Köz için yakılan mangallardan sıçrayan kıvılcımlar, binlerce binanın kül eder.
🔸 Ağustos sıcağında kuruyan konaklar, patlıcan tavasının ocakta unutulması veya kızgın yağa su sıçramasıyla hızlıca tutuşur. Yangınlar öyle yıkıcı olur ki söndürülmesi günlerce sürer.
İstanbul'u kül eden Beyoğlu yangınında İngiliz elçinin tarihi yanılgısı