Malazgirt’ten Söğüt’e: Anadolu’nun Tapusu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu
Tarihçi Prof. Dr. Erhan Afyoncu, VAV TV ekranlarında yayınlanan "Osmanlı Tarihinden Sayfalar" programında, Türk tarihinin en kritik dönemeçlerini mercek altına aldı. Türklerin Orta Asya'dan başlayıp Cihan İmparatorluğu'na uzanan yolculuğunu anlattı. 1300'lerde küçük bir beylik olarak kurulan yapının, 16. yüzyılda bir dünya gücü haline geldiğini aktardı. Afyoncu'nun; büyük göç hareketlerinden Malazgirt zaferine, Osman Gazi'nin stratejik dehasından beyliğin devletleşme adımlarına kadar tarihin kırılma noktalarını detaylandırdığı kıymetli programdan derlediğimiz notları sizlerle paylaşıyoruz.
◾ Türklerin 10. yüzyıldan itibaren Orta Asya'dan göç etmeye başladığını ifade eden Afyoncu, özellikle Müslüman Oğuzların Moğol istilası öncesinde Maveraünnehir bölgesine ulaştığını kaydetti. İstila dalgasının şiddetlenmesiyle göçün yönü daha batıya kaydı. Bu süreçte Türk toplulukları iki farklı rota izledi: Kuzey Hattı; Şamanist Oğuzlar ve Peçenekler, Rusya içlerinden ilerleyerek Balkanlar'a indi. Güney Hattı; Müslüman Oğuzlar ise Suriye, Irak ve Anadolu topraklarına yöneldi.
◾ Prof. Dr. Erhan Afyoncu, bu devasa nüfus hareketliliğinin en önemli sebebinin "otlak yetersizliği" olduğunu vurguladı. Türklerin temel geçim kaynağının koyun yetiştiriciliği olduğunu hatırlatan Afyoncu, artan nüfusla birlikte sürülerin beslenmesi için yeni meralara ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Moğol baskısının Türkleri batıya sürmesiyle birleşen bu ekonomik arayış, kitlesel göçü kaçınılmaz kıldı.
◾ Anadolu'ya ilk keşiflerin Alparslan'ın babası Çağrı Bey döneminde başladığını belirten Afyoncu, sürecin dönüm noktasını şu sözlerle özetledi:
"1040 yılında Dandanakan Savaşı'nda Gaznelilerin mağlup edilmesiyle birlikte büyük bir Oğuz devleti kurulmuş oldu. Bu zafer, Türklerin bölgedeki kalıcılığını perçinleyen en önemli askeri ve siyasi başarıydı."
◾ Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Selçuklu Devleti'nin kuruluş sürecini ve Türkmen boylarının Anadolu'yu neden nihai yurt olarak seçtiğini çarpıcı detaylarla anlattı. Asya'dan gelen durdurulamaz göç dalgasının, Selçuklu devlet adamlarını stratejik bir yönlendirmeye ittiğini belirten Afyoncu, bu sürecin dünya tarihini değiştiren Malazgirt zaferine nasıl evrildiğini aktardı. Selçukluların tarih sahnesine çıkışıyla birlikte Asya'dan gelen büyük göçün yönetilmesi gerektiğini ifade eden Afyoncu, Türkmenlerin ilk etapta Suriye ve Irak bölgelerine yönlendirildiğini söyledi. Ancak coğrafi koşulların bu kararda belirleyici olduğunu şu sözlerle açıkladı:
"Suriye ve Irak'ın iklimi Türkmenlerin yaşam biçimine uymuyordu. Koyun yetiştiriciliği için yaylalara ihtiyaç vardı. Bu iklim arayışı, kitleleri Anadolu'ya yöneltti."
◾ Anadolu'ya yönelen Türkmen boylarının karşılarında güçlü bir Bizans İmparatorluğu bulduğunu hatırlatan Afyoncu, yerel mücadelelerin yetersiz kaldığı noktada Selçuklu prenslerinin devreye girdiğini belirtti. 1048 yılında gerçekleşen Pasinler (Hasankale) Savaşı, Bizans ordusuna indirilen ilk büyük darbe olarak kayıtlara geçti. Bu zaferle birlikte Türkmenlerin Anadolu coğrafyasındaki yayılımı hız kazandı.
◾ Türkmen akınlarının ülkesini fethettiğini gören Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in bu gidişata son vermek için harekete geçtiğini belirten Prof. Dr. Afyoncu, 1071 yılındaki Malazgirt Meydan Muharebesi'nin önemini vurguladı:
"Sultan Alparslan'ın Malazgirt'te kazandığı büyük zafer, dünya tarihinin en büyük dönüşümlerinden biridir. Bu zaferle birlikte Türklerin Anadolu'daki varlığı kalıcı hale gelmiş ve bölgenin çehresi tamamen değişmiştir."
◾ Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Anadolu'nun Türkleşme sürecindeki "kapı" metaforunu ve Osmanlı Devleti'ni kuran Kayı boyunun bu büyük göç dalgasındaki yerini anlattı. Malazgirt'in sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda dünya siyasetini ve Avrupa'daki Haçlı kültürünü şekillendiren bir milat olduğunu vurguladı.
◾ "Anadolu'nun kapısı Türklere açıldı" ifadesi üzerine açıklamalarda bulunan Afyoncu, 1000'li yıllardan önce de bölgeye Türk gelişlerinin olduğunu ancak Malazgirt'in durumu kalıcı kıldığını belirtti. Abbasi ordularındaki Türklerin ve Bizans tarafından yerleştirilen Hristiyanlaşmış Türklerin (Karamanlılar) varlığına dikkat çeken Afyoncu, Malazgirt'in farkını şu sözlerle özetledi:
"Malazgirt Savaşı Bizans ordusunun mukavemetini bitirdi. Daha önce Doğu Anadolu'da sıkışıp kalan Türkmenler bir anda Batı Anadolu'ya yayıldı. 1075'te İznik ele geçirilmiş, Türkler İstanbul önlerine gelmişti."
◾ Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'nun siyasi haritasını ve Osmanlıların tarih sahnesine çıkış sürecini şöyle özetledi:
"Anadolu, 1075'te İstanbul önlerine gelince bu sefer ne oluyor? Avrupa'da Haçlı Seferleri ortaya çıkıyor. Yani Malazgirt hem Anadolu'nun Türkleşmesini, Türkiye olmasını sağlıyor hem de Avrupa'da bir Haçlı kültürünün ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Tabii Haçlı dediğiniz şey Orta Doğu'yu ilgilendiriyor. Geliyorlar; Suriye'yi işgal ediyorlar, Ürdün'ü işgal ediyorlar. Gittiğinizde orada görürsünüz; 'Vadi'n-Nasara' der, Hristiyan Vadisi der mesela. Kaleler vardır; Orta Çağ Avrupa kalelerinin aynısını Ürdün'de, Lübnan'da, Suriye'de ben gördüm bizzat 2005'te gezerken. Mesela o 'Cennetin Krallığı' filminin çekildiği Şövalye Kalesi (Krak des Chevaliers) var, oralara gittik gördük. 200-300 yıl bunlar burada yaşıyorlar. Yani bir anda o bir Haçlı kültürü de geliyor buraya. Yani o yüzden Malazgirt önemlidir. Malazgirt'ten sonra Sultan Alparslan komutanlarını gönderdi ve bu komutanlar Anadolu'da Danişmentli, Artuklu, Mengücekli gibi ilk beylikleri kurdular. O dönemde henüz Osmanlılar tarih sahnesinde yoklardı. Türkmenlerin bir kısmı İran ve Azerbaycan bölgelerinde bulunuyordu. 1200'lü yıllardan itibaren Moğol istilasının şiddetlenmesi üzerine Osman Gazi'nin aşireti olan Kayılar, Azerbaycan üzerinden Türkiye'ye giriş yaparak Doğu ve İç Anadolu'ya geldiler. Moğol işgali devam ettikçe Türkmenler İç Anadolu'dan batıya doğru göç etmeye başladılar. Osman Gazi'nin efsanesine bakıldığında; aşiretin önce Ankara civarına, ardından Söğüt ve Domaniç'e ulaştığı görülür ki bu gerçek göç yoludur. Oğuzların 24 boyundan biri olan Kayıların izlerine bugün hâlâ Eskişehir, Kütahya ve Ankara bölgelerinde rastlamak mümkündür; bu kayıtları bizzat arşiv defterlerinde inceledim. Fuat Köprülü'nün de belirttiği gibi, Osmanlı'nın temeli bu daimî göç ve yerleşecek bölge arayışına dayanır. Moğol istilası nedeniyle İç Anadolu'daki Türkler batıya yönelince Germiyan, Karesi, Menteşe ve Aydın gibi yeni beylikler ortaya çıktı. Kuzeyde ise Çobanoğulları hüküm sürüyordu. Osmanlılar, bu dönemde Çobanoğulları'na bağlı olarak Sakarya bölgesinde yerleşmiş küçücük bir aşiretti."
HALİL İNALCIK'IN KALEMİNDEN OSMANLI HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
◾ Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Sakarya boylarında küçücük bir aşiret olarak ortaya çıkan Osmanlıların, diğer güçlü beylikleri geride bırakarak nasıl bir devlete dönüştüğünü analiz etti. Afyoncu, bu başarıyı Paul Wittek ve Halil İnalcık gibi isimlerin de üzerinde durduğu iki temel faktöre bağladı: Nüfus ve İdeoloji.
◾ Osmanlı'yı diğer beyliklerden ayıran temel özelliğin "gaza" (Allah adına yapılan kutsal savaş) olduğunu belirten Afyoncu, süreci şu sözlerle anlattı: "Halil İnalcık'ın da desteklediği Paul Wittek teorisine göre Osmanlı'yı Osmanlı yapan 'gaza' ideolojisiydi. Burada iki ana faktör birleşti: Birincisi, doğudan sürekli gelen büyük Türkmen göçüyle sağlanan devasa nüfus avantajı. İkincisi ise fetih anlayışıyla yoğrulmuş gaza faktörü. Bu topluluklar hem bölgeye geliyorlar hem de savaşmak istiyorlardı."