İstanbul'un 50'li yıllarına damga vuran 10 olay
İstanbul'da 1952 yılında motorlu vasıtaların klakson çalmasının yasaklandığını ve bu kurala uymayan sürücülere ceza kesilip, bu cezalardan toplanan para ile Haseki Hastanesi'ne ''klakson katı'' yaptırıldığını biliyor muydunuz? Ya da, Rodin'in ünlü eseri olan Düşünen Adam Heykeli'nin neden akıl hastanesinin bahçesine dikildiğini? Sizler için, İstanbul'un 50'li yıllarına damga vuran 10 olayını derledik.
Bayezid Camii civarında 18. yüzyıldan beri kahvehaneler olduğu ve buralarda çay, kahve içilip sohbet edildiği bilinmektedir. 1920'li yıllarda caminin türbe kapısı önünde Emin Efendi Lokantası'nın yanında bulunan tek katlı salaş bir bina olan Küllük Kahvehanesi, İstanbul Üniversitesi ve Sahaflar Çarşısı'nın yanı başında olması dolayısıyla İstanbul'un kültür ve edebiyat çevrelerini burada topladı.
Küllük hakkında pek çok hatıra, kitap yayınlandı. 1950'li yıllarda başlayan çevre düzünlemeleri sonucunda küllük yıkıldı ve müdavimler yine Bayezid Camii'ne bakan Simkeşhane ile Beyaz Saray Çarşısı'nda açılan Marmara Kıraathanesi'ne devam etti. Marmara'ya devam edenlere ''marmaratör'' denirdi. Peyami Safa, Ali Fuat Başgil, Sezai Karakoç, Osman Yüksel Serdengeçti gibi isimler buraya gelirdi. Marmara Kıraathanesi 1957-1983 arasında İstanbul'da önemli bir kültür odağı oldu.
17 Şubat 1950 tarihinde TBMM'ye 1925 tarihli Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Bir Takım Unvanların İlgasına Dair Olan 677 Sayılı Kanun'un 1. maddesine bir fıkra eklenmesi teklif edildi ve bu teklif 1 Mart'ta kabul edildi. Bu kanun, türbelerden, Türk büyüklerine ait olanlar ile büyük sanat değeri bulunanların halka açılabileceğini öngörüyordu. 24 Mart'ta 20 türbenin açılmasına izin verildi. 1 Eylül 1950'de Eyüp Sultan Türbesi merasimle açıldı. O gün sabah saatlerinden itibaren İstanbul halkı Eyüp Sultan Türbesi'nin etrafını doldurup törenin yapılacağı anı sabırsızlıkla bekledi.
İstabul Valisi ve Belediye Reisi Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul tarihine hoş hatıralar bırakmaya başaran idarecilerdendi. Giderek artan trafik sorununun yarattığı gürültü kirliliğini önlemek amacıyla 1952 yılında şehirde motorlu vasıtaların klakson çalmasını yasakladı.
Halk tarafından memnuniyetle karşılanan bu yasak İstanbul'u sinir bozucu gürültüden kurtarmış, hatta trafik kazalarının azaldığını dahi ileri sürülmüştü. İstanbul il hudutları içinde klakson çalan araçlar polis tarafından durdurularak ceza kesiliyordu. Gökay, klakson cezasından toplanan parayla Haseki Hastanesi'ne bir kat inşa ettirmiş ve bu kata ''klakson'' katı ismini vermişti.
İstanbul'da başlayan bu yasak Roma ve Paris'e sıçramış, ardından New York Belediyesi klakson çalanlara ceza getirmişti. Gökay'ın görevden ayrıldığı 1967 yılına kadar devam ettirdiği bu uygulamaya ondan sonra devam edilmemiştir.