Bugün dünyanın dört bir yanındaki kaplıca ve sağlık merkezlerinin buhar banyolarına, kaliteli sabunlarına ve diğer lüks imkânlarına baktığımızda, bu durumun geçmişten bu yana böyle olduğunu düşünebiliriz. Ancak bir zamanlar pek çok coğrafya, hem bu bilince hem de bu imkanlara sahip değildi. İslam'ın yayılmasıyla birlikte Müslüman coğrafyalarda temizlik olmazsa olmaz kabul edilirken; Karanlık Çağlarını yaşayan Avrupa'da ise su ve banyo çok sevilmezdi.
17'nci yüzyıla gelindiğinde, Avrupalıların Türk hamamlarıyla tanışmasıyla birlikte hamam yeniden keşfedildi. Aynı dönemde doğu hamamlarının ve lavanta çiçeklerinin kullanılması moda oldu. Bu durum, İngiltere'nin Londra, Manchester ve Leeds gibi şehirlerinde tam bir çılgınlığa dönüştü. Avrupa'da ilk Türk hamamı, 1679 yılında Londra'da bugün Bath Street (Hamam Caddesi) olarak bilinen Newgate Street'te Türk tüccarlar tarafından açıldı. Türk hamamları İskoçya'nın Edinburgh şehrinde de inşa edildi; John Burnet 1882 yılında ünlü Drumsheugh hamamlarını tasarladı.
Hamamın ayrıntılı usullerinin ve şatafatının olduğu gibi yeniden yaratıldığı bu yerde, tuğla ve taş yapıyla desteklenen kubbe altına yerleştirilmiş Türk usulü kurnalar ve at aynalı kemeri çerçevelerin içinde geometrik kafesli pencereler bulunuyordu. Aynı zamanda, ön cephe zarif Mağribi sıra kemerlerle süslenerek geometrik desenli demir korkuluklar takıldı.
Hamamın modern dünyada hızla çoğalan sağlık ve dinlenme merkezlerinin çoğunun atası olduğuna inanılmaktadır. Terleme vücuttaki zararlı maddeleri atarak fazla yağlardan kurtulmamıza yardımcı olur. Buhar ve sıcak su kan dolaşımını artırır, nabız ve metabolizmayı hızlandırır.