Psikoterapist Gökhan Ergür Anlattı: Her Yerde Görünme Hastalığı I İnsaniyet Namına
Görünme arzusunun ardında yatan şey temelde, eksiklik duygusunun telafi edilmeye çalışılmasıdır. Sürekli parlayan, gürültü çıkartan, göze batan, dikkat çekmeye çalışan "şeylerin" birincil amacı öteki tarafından fak edilmek ve takdir görmektir. Aile ya da iş ortamlarınızı düşünün, bazı profiller sürekli gündemdedir, bulunduğu her ortamda yüksek sesle konuşan, kişisel özelliklerini, sahip oldukları nesneleri ön plana çıkartan, ilgi birazcık kendi üzerinden kaydığında rahatsız olan, o ilgiyi yeniden kazanmak için tuhaf şeyler söyleyen ya da yapan kişileri kolaylıkla hatırlayacaksınızdır. İşte, Psikoterapist Gökhan Ergür, İnsaniyet Namına'da "Her yerde görünme hastalığını" anlattı.
◾ Görünme arzusunun ardında yatan şey temelde, eksiklik duygusunun telafi edilmeye çalışılmasıdır. Sürekli parlayan, gürültü çıkartan, göze batan, dikkat çekmeye çalışan "şeylerin" birincil amacı öteki tarafından fak edilmek ve takdir görmektir.
◾ Aile ya da iş ortamlarınızı düşünün, bazı profiller sürekli gündemdedir; bulunduğu her ortamda yüksek sesle konuşan, kişisel özelliklerini, sahip oldukları nesneleri ön plana çıkartan, ilgi birazcık kendi üzerinden kaydığında rahatsız olan, o ilgiyi yeniden kazanmak için tuhaf şeyler söyleyen ya da yapan kişileri kolaylıkla hatırlayacaksınızdır. Bu eylemler gizli bir görünme çığlığıdır: "Beni görün, takdir edin, eksik olmadığımı söyleyin, yeterli hissettirin."
◾ Böyle kimseler bu görünmez çığlığa başvurur çünkü geçmişlerinden getirdikleri bir yetersizlik, eksiklik ve değersizlik duygularıyla kendi başlarına mücadele edemezler.
◾ Vaktiyle ebeveynleri tarafından kendilerine hissettirilmeyen duyguları "ötekinde" aramaya ve bulmaya çalışırlar. Bunun en kestirme yolu ise sürekli görünmek ve dikkati bir şekilde kendi üzerlerinde toplamaktır. Fakat bu yolu seçmeyen, hayattaki tek hedefini "görünmek" üzerine kurmayan insanları da hepimiz kolaylıkla tanırız. Bu insanlar aşırılıklardan, şatafattan uzak, büyük polemiklere girmeyen, uyumlu, sürekli arkadaş çevresi değiştirmeyen, sevgisi ya da öfkesi uçlarda olmayan, daha sakin bir yaşamda hayatını, anlam arayışıyla geçiren bir yol inşa ederler kendilerine.
◾ Bu kişiler "bütün" hissetmek için çevreye ihtiyaç duymazlar, içsel kaynakları kendilerine yeten, hayat yolculuklarında kendilerine iyi gelen şeyleri keşfeden, yalnız kalabilme kapasiteleri yüksek, kendileri ve içinde bulundukları dünya üzerine düşünmeyi seven kimselerdir.
◾ Dolayısıyla bu kimseler, modern dünyanın ve küresel iktidarın hoşlanmadığı kişilerdir. Bunun neden böyle olduğuna birazdan değineceğiz ama "görünme kültürü" üzerinden biraz daha devam edelim. Görünmek, sergilemek, sunmak, hatta karşı tarafın ilkel duygularını kasıtlı bir şekilde uyandırmak, bulunduğumuz dönemin hastalıklarından birisi.
◾ Sosyal medyada ve hatta günlük hayatta mahremin ifşasının bir seyirci ve dolaylı olarak da müşteri kazandırdığını fark eden insan, tüm yaşam enerjisini, sokak tabiriyle tezgâhını bu eylemler üzerine kurmuş vaziyette. İnsan, içindeki o büyük boşluk duygusunu, hiçliğini, anlamsızlığını örtmek için göstermek ister. Yüzünü, bedenini, sahip oldukları nesneleri, kısaca anlamdan ve fikirden uzak ne varsa onu sergilemeyi tercih eder. Çünkü içinde, kalbinde, zihninde takdir göreceğini, sevileceğini, değer göreceğini düşündüğü bir "şey" bulamaz.
Psikoterapist Gökhan Ergür anlattı: Aşırı fedakarlık ne getirir?
◾ İşin tuhaf tarafı bu gösterdiği şey, bir karşılık bulur. Bu karşılık bir dönem "like"lar olurken, günümüzde artık doğrudan paraya dönüşmüş vaziyette ve bu durum her geçen gün daha da iç acıtıcı bir hal almakta. Görünme tuzağına düşen insanlar mahremiyetlerini ne yazık ki bir ticaret nesnesi haline dönüştürmüş durumdalar. Kendinin ve ailenin mahremini ne kadar çok gösterirsen o kadar çok takipçi, müşteri ve dolayısıyla o kadar çok para kazanıyorsun
◾ Bu durum sadece çıplaklığı sergileyerek yapılmıyor, eşiyle yaptıkları ibadeti, sohbeti, sırları ve hatta yatak odalarını, evlatlarının özel anlarını influencerlık adı altında 7 gün 24 saat anlık olarak servis eden milyonlarca sosyal medya kullanıcısı var artık. Çocuğunun ilk adımlarını paylaşan annenin bir sonraki gönderisi evladının o adımlamayı yaparken ayağında bulunan patiklerinin satış linki olabiliyor. Ya da eşiyle televizyon karşısında sarılıp yorgan altında film izlediği halin fotoğrafını paylaşan bir hanımefendinin sonraki paylaşımı, üzerlerindeki yorganın satış linki olabiliyor ne yazık ki.
◾ Ticarette artık her şeyin mübah olduğu bu zamanlarda, değerlerin bir ticaret politikasına, aracına dönüşmesi toplum için büyük bir yıkımdır. Verdiğim bu örneklerin ötesinde şeyler de yaşıyoruz artık. Dünyada son derece meşhur olan son 2-3 yıldır ülkemizde de popüler hale gelen bazı sosyal medya uygulamaları mevcut. Kadınlar ve erkekler çektikleri özel fotoğrafları bu uygulamalar aracılarıyla takipçilerine satıyor ve bu sayede son derece büyük paralar kazanıp yaptıkları reklamlarla özellikle gençleri bu kirli para tuzağına çekmeye çalışıyorlar.
◾ Senelerdir yakındığımız ve önlem almaya çalıştığımız teşhir kültürü artık ne yazık ki daha farklı ve daha karanlık bir noktaya taşınmış vaziyette. Günümüz dünyasında insanın en büyük problemlerinden birisi de nasıl göründüğüdür. Toplumların önemli bir kısmının şu an tek gündem maddesi nasıl göründükleri ve bu görünüşleriyle ilgili nasıl bir yorum aldıklarıdır. Bundan iki ya da üç kuşak öncesine gittiğimizde görüntünün bu kadar hayatî bir mevzu olmadığını fark ediyoruz aslında.