Bir bülbülün öyküsü: Safiye Ayla
Sesindeki billur tını ve söyleyişindeki kusursuzluğuyla hafızalarda ve musiki dünyamızda silinmez izler bırakmış bir isim Safiye Ayla. Müziğe küçük yaşta piyano çalarak başlayan Ayla, ardında sadece kendisiyle özdeşleşen şarkıları miras bıraktı. Klasik Türk müziğinin önemli sanatçılarından Safiye Ayla'yı doğum yıl dönümünde yaşam öyküsü eşliğinde anıyoruz.
1930'larda Akdeniz Bölgesi'nden dört güçlü kadın sesi çıktı: Mısır'dan Ümmügülsüm, Fransa'dan Edith Piaf, Portekiz'den Amalia Rodrigues ve Türkiye'den Safiye Aylâ. Bu, her dört isim de çok yoksul çocukluk günleri geçirmelerine rağmen, daha sonrasında ülkelerinin, hatta coğrafyalarının en güçlü, en ünlü kadın sesleri oldu.
Cumhuriyet'in kuruluş yıllarının önemli hadiselerine şahitlik etmiş, devrin önemli edebiyatçılarıyla arkadaşlık etmiş bir isim olan, "Çile Bülbülüm Çile" şarkısının da aralarında bulunduğu, kendisiyle özdeşleşen pek çok eseri yorumlayan, Klasik Türk müziğinin önemli sanatçılarından Safiye Ayla'yı doğum yıl dönümünde yaşam öyküsü eşliğinde anıyoruz.
1907'de İstanbul'un Kadırga semtinde dünyaya gelir Safiye Ayla. Babası, Hicazîzâde Hafız Abdullah Bey, annesi Suudi Arabistan'dan gelip küçük yaşta Osmanlı sarayına girmiş ve daha sonra çıkarılmış Seyyide Hanım'dır. Safiye Ayla henüz doğmadan babası Abdullah Bey'i, üç yaşındayken de annesini kaybeder. Ailesini kaybedince Çağlayan Darüleytam'da büyütülür.
Müziğe, küçük yaşta piyano çalarak başlayan Ayla, sesinin güzelliğinin fark edilmesinden sonra ilk ciddi musiki derslerini, önce, besteci Mustafa Sunar'dan, sonra da, Yesari Asım Arsoy, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Udi Nevras, Mesut Cemil ve Refik Fersan gibi ünlü bestekar ve söz yazarlarından yararlandı.