Arama

Dumanı üstünde tüten sohbetlerin yaşamsal mekanları Osmanlı kahvehaneleri

Kimi kitap okur kimi tavla ve satrançla meşgul olur kimi de nevgüfte gazeller getirirdi. On altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı'da yapılanmaya başlayan kahvehaneler, yorgunlukların atıldığı, muhabbetlerin döndürüldüğü mekanlar haline geldi. İlk oluşumundan yüzyıllar sonra ise kıraathaneye dönüştü. Sizler için Osmanlı'da bir mekan olarak hangi tipte kahvehaneler vardı, kısaca derledik.

  • 1
  • 10
Esnaf Kahvehanesi
Esnaf Kahvehanesi

Vaktiyle yediden yetmişe herkesin istirahat maksadıyla toplandığı kahvehaneler hem halka sosyalleşme imkânı sunan birer kulüp hem de kültürü arttırmaya yarayan meclislerdi.

Sosyal olarak oynadıkları öneme de bağlı olarak birçok meslek grubuna ve sosyal çevreye yönelik kahvehaneler 17'nci yüzyıldan itibaren Dersaadet'te yer almaya başladı. Bu kahvehane türlerinden göreceli olarak ilk ve daha yaygın ortaya çıkanları ise esnaf kahveleridir. Esnaf kahveleri gerek farklı meslek gruplarının gerekse belli bir esnaf grubuna ait mekânlar olarak çoğunlukla Eminönü-Ayvansaray ve Beyazıt-Aksaray arasında kurulmuştur.

Esnafların uğrak mekânı olan bu kahvehaneler Fatih, Eminönü, Balat, Beyazıt, Aksaray gibi esnafların yoğunlukta olduğu yerlerde yer alırdı. Esnaflar burada hem dinlenir hem de işlerini yürütürdü. İlerleyen zamanlarda, kendi içerisinde doğal bir ayrım meydana geldi. İşçilerin, hamalların, seyyar çalışanların, arabacıların, kayıkçıların oturduğu yer ile iş sahiplerinin, ticaret erbabının oturduğu yer farklılaşmaya başladı.

  • 3
  • 10
Âşık Kahvehaneleri
Âşık Kahvehaneleri

Âşık Kahvehanelerinde âşıklar takılır ve karşılıklı atışırlardı. Saz sesi eksik olmaz, dertler buram buram tüterdi. Genellikle kırsal alandan, dertlerine derman bulabilmek için gelen âşıklar burada kedilerine hemdert olacak kişiler ararlar ve şairliklerini konuştururlardı. Zaman zaman kahvehane sahibinin sorduğu muammalara bazı mahir saz şairleri cevap verir ve nam kazanırdı. En başından beri saray/şehir şairlerince hor görülen saz şairleri, şehrin daha da büyümesi ve âşık kahvehanelerinin şehirde silinmeye başlamasıyla köylerde, kasabalarda kendilerine yer bulmaya başladılar.

  • 4
  • 10
Semai Kahvehaneleri
Semai Kahvehaneleri

O çağlarda İstanbul'un hemen her büyük semtinde bulunan kahvelerde kış ve Ramazanlardan bir ay önce hazırlıklara başlanırdı. Özellikle Ramazanda ve kış aylarında faaliyet gösteren semai kahvehanelerinde saz ve sözün yanında meşk ekibi de bulunur. Bir nevi canlı müzik eşliğinde eğlence sunan semai kahvehaneleri günümüz çalgılı eğlence yerlerinin atasıdır. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde kadar varlığını sürdüren semai kahvehaneleri, sonrasında vadelerini doldurarak sosyal yaşamdan silindiler.

Semai kahveleri, yıllarca, bitmek tükenmek bilmeyen uzun kış gecelerine ayrı bir renk kattı. Hazırlıklar esnasında kahvehane özel bir itina ile süslenirdi. Duvarlar yaldız çerçeveli, yangın kulelerinin, balıkçı kayıklarının, denizkızlarının resimleriyle bezenir, tavana boydan boya renkli kâğıtlardan yapılmış zincirler asılırdı. Kahvehane, tulumbacıların da uğrağı olan bir yerse, duvarlardan birinin göze çarpacak bir yerine, tulumbanın boru, fener, baskı kollarından biri konurdu. Mahalleli, akşam yemeğinden sonra birer ikişer burada toplanmaya başlardı. Önce herkes kendi aralarında meselelerini konuşur, sonra renk renk kâğıtlar, yapma varaklı çiçeklerle süslenmiş özel sedirinin üstünde günün moda şarkılarını çalan saz heyetini dinlerdi. Uzun bir fasıldan sonra ortaya bir halk şairi çıkar ve bir mani söylerdi. İçinde bir muamma saklayan bu mani, kahvedekileri düşündürür, bazen bir muammanın halli haftalarca sürerdi. Söylenen mani, ağızdan ağza bütün mahalleye yayılır, herkes bir cevap bulmaya çalışırdı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN