İslamcı şairlerin şiirlerindeki vatandan ayrı düşmüş kardeş coğrafyalar
Şehir konusu ya da derine inersek "şehir meselesi" edebiyatımıza divan ile girdi. Önemli şairlerimizle birlikte şiirlerde konu olarak işlenmeye başladı. Özellikle İslamcı şairlerimiz tarafından derinlemesine ele alınan şehir ve coğrafya konuları, ilk olarak Sezai Karakoç'la bir mesele haline geldi. Devamında ise birçok İslamcı şair tarafından şiirlerde yerini aldı. İşte vatandan ayrı düşmüş kardeş coğrafyaların geçtiği şiirler…
Giriş Tarihi: 30.10.2018
17:31
Güncelleme Tarihi: 30.10.2018
17:51
NURİ PAKDİL, ANNELER VE KUDÜSLER
II
At ipi atladı
Kitap soluyan atlar
Çocuk atı çağırdı
At çocuğu tanıdı
*
Denizi çek annemin başörtüsüyle ey sevgili
At geçer o zaman denizi
*
Bilirsiniz ormanlarla sonsuz bir at gelir
Görmüşsünüzdür çocukların rüyalarında da gelir
Biner ona
Sünnetçi
*
Cezayir'e atlarla gidilirdi
Babam atla bağa gelirdi
Yeni Ali
Paris'i atla dolaşacak
*
İyi binen ata
Bir solukta geçer Hazer'i
Yavaş yavaş İngiliz
Tuzağına düşer at süren yiğitlerin
NURİ PAKDİL, ANNELER VE KUDÜSLER
III
Tûr Dağını yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs'ü kol saatı gibi taşıyorum
*
Ayarlanmadan Kudüs'e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
*
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
*
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
*
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin
(Ocak 1972)
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi'nin
Unuttu mu bunu acaba herkes
Burak dolanırdı yörelerimde
Mi'raca yol veren hız üssü idim
Bellidir kutsallığım şehir ismimden
Her yana nur saçan bir kürsü idim
Hani o günler ki binlerce mü'min
Tek yürek halinde bana koşardı
Hemşehrim nebi'ler yüzü hürmetine
Cevaba erişen dualar vardı
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Mü'minde yoksunum tek ve tenhayım
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Götür müslümana selam diyordu
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu
CAHİT ZARİFOĞLU, SEVİNÇ ÇAĞINA DOĞRU
Mezarışerif bir Afgan şehridir el atılmaz
Bir nur çadırı oturur ve aklın
Eli yorgundur civarlarında
Rus gözü kapanır açılmaz
Silahlar geceden paslanır
Mezarışerif mezarışerif
Sesimizi bağışlarsan atlar senin olur
Genç adamların ağızları dua kovanı
Ve uzak kardeşlerin toztoprak yırtık ve sarhoş
Bir önceki günlerden mezeler artmış sofralarda durur
Elbiselerin beyaz gömleğin
Mor ayakkabıların
Biraz mahmurluğun katran ısılarından geçirilerek
bedene bağlandığını düğmelerin kuşakların
belkayışlarının bağcıkların yakaların
Hınçla çeşitli hınçlarla çekiştirildiği
Ve evet kalkılıp bakıldığı zaman
Camilerin yıkık bir merdiven gibi ayaklara takıldığı
O uzak karşelerin toztoprak yıkık ve sarhoş
Çünkü bunlar sevdiğin bir canlanmış
Beklediğin bir ilkbahar sancağı değil...