Arama

İnsanların sahip olduğu en önemli nimet; sağlık ve boş zaman

Hidayet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'de, insanlara ihsan edilen pek çok nimetten bahsedilir. Ancak Yüce Allah bir yandan kullarından bunları farkedip şükretmelerini isterken bir yandan da dünya telaşına kapılmamaları için uyarır. Peygamber Efendimiz de Müslümanların kıymetini bilemediği nimetlerden özellikle ikisine dikkat çeker: Sağlık ve boş zaman. Gelin, değerini bilmediğimiz bu eşsiz nimetlerin önemine ayet ve hadislerin ışığında bakalım.

◾ Hidayet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'de, insanlara ihsan edilen pek çok nimetten bahsedilir. Ancak Yüce Allah bir yandan kullarından bunları farkedip şükretmelerini isterken bir yandan da dünya telaşına kapılmamaları için uyarır. Peygamber Efendimiz Müslümanların kıymetini bilemediği nimetlerden özellikle ikisine dikkat çeker: Sağlık ve boş zaman.

💠

"İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu iki nimetin kıymetini bilme noktasında aldanmışlar, hataya düşmüşlerdir. Bunlar, sağlık ve zaman nimetidir. " (Bûhârî, Rikak, 1; İbn Mâce, Zühd 15)

💠

◾ Bu iki nimet, hem dünya hem ahiret hayatımızı imar edebilmemiz için oldukça ehemmiyetlidir. Nitekim yüce Allah'a iman edebilmemiz için öncelikle akıl sağlığımızın yerinde olması gerekir.

◾ Dinin emir ve yasaklarının yerine getirilmesi için fiziksel ve ruhsal sıhhat gerektirir.

Yol gösterici 50 hadis

◾ İslam, insanları hem Allah'ın koyduğu sınırlara uymaya davet eder, hem de sağlıklı toplum ve kişilerin oluşması için kurallar ortaya koyar. Bu ilkelerin başında Cenab-ı Hakk'ın kullarına emaneti olan canın muhafazası gelir.

◾ Allahu Teala Haşr suresinde buyurduğu gibi "Şayet biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, onu Allah korkusundan titremiş ve paramparça olmuş görürdün." bu yüce emaneti, Mushaf'ı, kullarına teslim etti.

◾ Bu yüce emanete sahip çıkmak, dünyayı imar etme sorumluluğunu almak ancak beden ve ruh sağlığıyla mümkündür.

💠

◾ Fakat ne yazık ki, bu eşsiz nimetin kıymetini çoğu zaman bilemiyoruz. Zararlı alışkanlıklarla, ihmallerle heba ediyoruz. Huzur içerisindeki kalbin, sağlıklı bedenin değerini artık dönülmez bir noktaya gelince anlıyoruz.

◾ Nitekim Peygamber Efendimiz de imandan sonra en büyük nimetin sağlık olduğunu buyurmuştur. "İman dışında hiç kimseye sağlıktan daha hayırlı bir nimet verilmemiştir." (Tirmizî, h.no: 3553)

◾ Sağlıklı yaşamak, kişinin beslenme alışkanlığı ile doğrudan alâkalıdır. Yenilen gıdalar kadar bunların neden ve niçin tüketildiği de önemlidir.

◾ Müslüman, yemek yemeyi bir tür ibadet gibi görüp kendisine bu nimeti veren Rabbine karşı daima şükretmeli, yediği yemeğin ibadetine, çalışmasına ve düşünmesine yardımcı olacağını bilerek tüketmeldir. Sadece doymak için yemek, midesini doldurmaktan başka gaye gütmemek salih bir Müslüman'a yakışmayan davranışlardandır.

💠

◾ Peygamber Efendimiz, sağlıklı ve dengeli beslenmek gerektiğini tavsiye eder: "İnsanoğlu, mideden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Halbuki birkaç lokma insanın belini doğrultmasına yeter. Eğer mutlaka dolduracaksa (midesinin) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe ayırsın ve diğer üçte birini de nefes alıp vermek için boş bıraksın." (Tirmizî, Zühd, 47)

Müslümanlar için hadis ilminin önemi

◾ Allah Resulü (sav), spordan diş temizliğine, beden bakımından çevre temizliğine kadar hayatımızın her anını kapsayan alanlarda tavsiyelerde bulunması müminlerin sağlığını koruması için ne kadar hassas olması gerektiğini gösterir.

💠

◾ Peygamber Efendimiz, sahabilerden Abdullah bin Amr, gündüzlerini oruçla gecelerini ibadetle geçirerek bitap düşmesi üzerine onu şöyle uyarmıştı: "Böyle yapma. Oruç tut fakat iftarını da yap. Gece ibadet et ama uykunu da al. Çünkü vücudunun sende hakkı var, gözünün sende hakkı var…" (Buhari, Savm, 54)

Böylelikle insanın hangi niyetle olursa olsun bedenine karşı olan görevlerini ihmal etmemesi gerektiğini vurgulamıştı.

Sağlığımızı, dünya hayatına aldanıp durmaksızın çalışarak ihmal ediyoruz. Bazen de pervasızca, günlük zevkler için zarara uğratıyoruz. Fakat iş işten geçince, yıllarca durmaksızın biriktirdiğimiz serveti, sağlığımız düzelmesi için bir çırpıda harcayabileceğimizi unutmamamız gerekir.

◾ Kişi kendini maddi ve manevi her türlü zarardan koruduktan sonra gelen hastalığın bir imtihan olduğunu unutmamalıdır. Cenab-ı Hakk'ın "Şafii" ismine sığınarak tedavi olmalıdır. Bu Müslüman'ın mesuliyetidir.

◾ Kur'an-ı Kerim'in Şuara suresinde Hz. İbrahim Cenab-ı Hakk'ı şöyle tanıtır: "O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. O, beni yediren ve içirendir. Hastalandığımda bana şifa veren O'dur. Beni öldürecek ve sonra diriltecek olan da O'dur." (Şuara suresi, 78-82. ayetler)

💠

◾ Sıhhatin korunması, İslam'ın, korunmasına ehemmiyet verdiği beş gayeden biridir. Peygamber Efendimiz, müminler hastalıklara karşı tedbir almasını tavsiye etmiştir.

◾ Allah Resulü (sav)'in "Ey Allah'ın kulları, tedavi olunuz, zira Allah, ihtiyarlıktan başka dermansız bir dert vermemiştir." buyurarak şifadan ümit kesmemeyi tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvud, 4/37)

💠

◾ Bir mümin kendisi kadar çevresinin sağlığını da korumak, şifa bekleyen kardeşleriyle de ilgilenmelidir. Nitekim Allah Resûlü (sav) "Kim bir Müslüman'ın sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir" buyurur.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN