Hayattayken cennetle müjdelenen 10 sahabe
Peygamber Efendimiz "aşere-i mübeşşere" olarak isimlendirilen on sahabiyi, henüz hayatta iken cennete girecekleri müjdesini vermiştir. Onlar, kendilerine tebliğ edilen İslam'ı ilk kabul eden, bu uğurda işkence gören Müslümanlardır. Allah yolunda kendi akrabalarına karşı savaşmaktan çekinmemiş, her biri Bedir Savaşı'na iştirak etmişler ve İslam'a büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Resulullah tarafından cennete girecekleri daha hayatta iken kendilerine müjdelenen 10 sahabeyi derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Sa'd bin Ebu Vakkas, 592 yılında Mekke'de dünyaya geldi. Dedesi Vüheyb bin Abdümenâf bin Zühre, Resul-i Ekrem'in (sav) annesinin amcası olduğu için Resulullah (sav), Sa'd'a "dayı" diye hitap ederdi. 17 veya 19 yaşında iken İslamiyet'i kabul etmesi üzerine annesi dininden dönmediği sürece onunla konuşmamaya ve yemek yememeye ant içti; fakat Sa'd dininden dönmeyeceğini söyledi.
İslamiyet'in ilk yıllarında Müslümanlarla alay eden bir müşriki yaraladığı için İslam uğrunda ilk kan akıtan kişi olarak anıldı. Peygamberimizden (sav) önce Medine'ye hicret etti.
Râbiğ Seriyyesi ile Batn-ı Nahle Seriyyesi'ne katıldı ve Kureyş kervanına ilk oku o attı. Harrâr Seriyyesi'nde kumandan olarak görev yaptı. Bedir Gazvesi'nde müşrik süvari birliğinin kumandanı Saîd bin Âs'ı öldürüp kılıcını Resûl-i Ekrem'e teslim etti. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) ile bütün gazvelere katıldı.
Uhud Gazvesi'nde attığı her oku hedefine isabet ettirdiği için Resulullah ona atacağı okları birer birer verirken, "Anam babam sana fedâ olsun ey Sa'd, at!" diye iltifat ederdi. Birçok savaşta ve Medine'de düşman baskınından korkulduğu zamanlarda Resulullah'ın yanından ayrılmadı.
Said bin Zeyd, 600 yılı civarında Mekke'de doğdu. Adî bin Kâ'b oğullarından olup soyu dedelerinden Kâ'b bin Lüey'de Hz. Peygamber'in soyu ile birleşir. Babası, İslam öncesi dönemde Hanîf dinine mensup olmakla bilinen Zeyd bin Amr bin Nüfeyl, annesi Huzâa kabilesinden Fâtıma bint Ba'ce'dir.
Babasının putlara tapmadığı, müşriklerin kestiği hayvanların etinden yemediği, Cahiliye âdetlerine değer vermediği ve kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine şiddetle karşı çıktığı göz önüne alınırsa Saîd'in aile ortamında bu inançları benimseyen bir kişi olarak yetiştiği söylenebilir. Kaynaklarda babasının ona Allah'ın birliğine iman etmesi konusunda telkinde bulunduğu zikredilir.
Çok genç yaşta İslam'ı kabul eden Saîd bin Zeyd'in 12'nci veya 13'ncü Müslüman olduğu nakledilir. Resûl-i Ekrem tarafından cennetle müjdelenen on sahabi arasında yer aldı.Saîd amcasının kızı ve Ömer'in kız kardeşi Fâtıma ile Ömer de onun kız kardeşi Âtike ile evliydi.
Mekkelilerin Hz. Peygamber'i öldürme kararını uygulamak üzere harekete geçen Ömer, kız kardeşi Fâtıma'nın Müslüman olduğunu öğrenince Saîd bin Zeyd'in evine giderek onu hanımı ile birlikte tartakladı. Ancak Saîd'in sabırlı davranması ve sorulan sorulara inandırıcı cevaplar vermesi üzerine Ömer onları bıraktı ve okunan Kur'an'ı dinledikten sonra iman etmeye karar verdi.
Saîd müşriklerden çok eziyet gördü ve hanımıyla birlikte Medine'ye hicret etti. Uhud ve Hendek gazveleri, Hudeybiye Antlaşması, Mekke'nin fethi, Huneyn ve Tebük Seferi ile Vedâ haccında bulunan Saîd, Resûl-i Ekrem'in vefatından sonra da önemli görevler üstlendi.