Arama
Sherlock Holmes'un ardındaki sır perdesi
Sir Arthur Conan Doyle tarafından edebiyata armağan edilen Britanyalı hayalî dedektif kahraman Sherlock Holmes, polisiye edebiyatının önemli ilk kişiliklerinden birisidir. Eser, yayınlandığı zamanlarda gazetelerde basılır ve polisiyenin halk arasında yaygınlaşmasına yardımcı olur. Günümüze kadar etkisini kaybetmeyen Sherlock Holmes, birçok aktör tarafından da beyaz perdeye aktarılır fakat Holmes'un çözdüğü sırların arka planında gizlenen olaylar da vardır. Sizler için, Sherlock Holmes hakkında doğru bildiğimiz yanlışları derledik.
Hayranlarının birçoğuna göre Sherlock Holmes dedektif dünyasının beyaz şövalyesidir. Aklın gücünü kullanarak zor olayları çözerken bu süreçte hiçbir masum insanı incitmez. Fakat herkesin bildiği gibi kötü alışkanlıklarının olması ve tuhaf huylarının dışında, bir olayı çözebilmek için her şeyi yapmaya hazır bir dedektiftir. Oynadığı oyunu kolaylaştıracak adımları atmaktan, zaman zaman hileli yollara başvurmaktan çekinmez. Örneğin, "The Adventure of Charles Augustus Milverton" öyküsünde sadece kötü kahramana yakın olmak ve onun gerçek kimliğini açıklayabilmek için evindeki hizmetçiyle sevgili olur. Olayı açıklığa kavuşturunca da kadından ayrılıverir. Ona herhangi bir açıklama yapma gereği duymaz.
Son dönemde çekilen Sherlock Holmes filmlerinde dedektifin olay yerinden bazı kanıtları aldığı ve polisten sakladığı gösterilir. Böylelikle dedektifimiz polisin birkaç adım önüne geçer ve olayları daha önce çözer. Buradaki yanlış, bunun kitapta tam tersi olarak anlatılmasıdır. Holmes her zaman polise olayı çözebilmeleri için yeterli kanıtı bırakır. Olayın içinden çıkamadıklarında kendi gözlemlerini aktararak polise yardımcı olur.
Sherlock Holmes'un en iyi arkadaşı Dr. Watson'dır ve biyografi yazarı ve ekip arkadaşı olan bu adama güvenir. Özellikle çözülmesi zor olaylarda daha da yakınlaşırlar. Fakat bu gibi durumlarda aslında Holmes, Watson'a değil onun tıbbi bilgisine güvenir. Örneğin "The Hound of Baskerville" öyküsünde Watson'ı, ortamı gözlemlemesi için Baskerville malikânesine gönderir. Fakat sonrasında arkadaşının anlattıklarına tamamen güvenemeyeceği için kendisi de gizlice malikâneyi izler. Bunu Watson'a söylemez. Böylelikle Holmes'un aslında sadece kendi gözlemlerine ve düşüncelerine güvendiğini görürüz.
Bunu Holmes hakkındaki tüm filmler için söylemek haksızlık olur ama Robert Downey Jr'ın oynadığı filmi düşündüğümüzde Holmes'un giyim kuşamı diğerlerine göre daha özensizdir. Bu filmde Holmes tuhaf, bedenine uymayan, birbirinden alakasız ve pis kıyafetler giyen biri olarak gösterilir. Fakat, kitaplarda bunun aksi bir resim çizilmektedir. Özellikle "The Hound of Baskerville" öyküsünde Holmes'un kıyafet konusunda ne kadar temiz ve titiz olduğundan söz edilir.
Holmes'un her zaman başında şapkası ve ağzında piposuyla dolaştığı algısı o kadar yaygındır ki bu imaj karakterin sembolü haline gelmiştir. Fakat bu doğru değildir. Bu iki sembol Sherlock Holmes'un tiyatro oyunu için eklenmiş ama hiçbir zaman günlük kıyafetinin bir parçası olamamıştır.