Arama

Peygamber Efendimiz zamanından Osmanlı'ya meddahlığın serüveni

Meddahlar, kahvehanelerden saraylara kadar her sınıf ve seviyede insanlar için çeşitli hikâyeler anlatarak zarif nükteleriyle asırlar boyunca halkı eğlendirdiler. Peygamberimiz döneminde ortaya çıkan ve Efendimizin soyunu en çok seven kişiler olarak tanımlanan meddahların kültürümüzde fonksiyonları değişse de toplum içindeki etki gücü hep aynıydı. Peki, Osmanlı'nın en renkli zümreleri arasında sayılabilen meddahların, kültürümüzdeki yeri neydi? Hangi meşhur meddahlar adını tarihe yazdırdı ve ünlü yabancı bir ressamın tablosuna yansıdı? İşte, Peygamber Efendimiz zamanından Osmanlı'ya meddahlığın serüveni...

Sesli dinlemek için tıklayınız.
  • 6
  • 12
OSMANLI DÖNEMİNDEKİ EN MEŞHUR MEDDAHLAR
OSMANLI DÖNEMİNDEKİ EN MEŞHUR MEDDAHLAR

14. yüzyıl sonralarında artmaya başlayan meddahlar arasında bazıları ismini tarihe yazdırdı. 14. yüzyılın sonlarında Yıldırım Bayezid döneminde taklitleri ve zekâsıyla padişahı güldüren Kör Hasan, padişahın sarayında yetişen Ahmedî, bilinen en eski meddah hikâyelerinden olan Varaka ve Gülşah'ın yazarı Yûsufî, 1362'de kaleme aldığı Ebû Müslim Hikâyeleri'ni Yıldırım Bayezid'e ithaf eden Kastamonulu Hacı Sâdî en meşhur meddahlardandı.

15. yüzyılda II. Murad devrinde Bursalı Hacı Kıssahan tanınmış bir meddah sanatçısıydı. Fâtih Sultan Mehmed'in sarayında Balaban Lâl ve Ömer adındaki nedimlerle Mustafa adlı kıssahanın isimleri 1478 yılına ait maaş defterinden öğrenilmektedir. Ayrıca 15. yüzyılda Hamzavî mahlasını alan bir kıssahanın bulunduğu da bilinmekte.

  • 7
  • 12
15. YÜZYILDA MUHTEVA AÇISINDAN DEĞİŞİKLİK GÖSTERDİ
15. YÜZYILDA MUHTEVA AÇISINDAN DEĞİŞİKLİK GÖSTERDİ

15. yüzyıldan itibaren meddahlık geleneğinde birtakım değişimler gerçekleşti. Zaman içinde dini konulardan uzaklaşan kıssahanlar, dinleyicilerin ilgisini daha fazla çekebilmek için anlattıkları kıssalarda geçen çeşitli hayvanlarla canlıların ses ve hareketlerini taklit etmeye başlamışlardı.

15. yüzyılda da Hz. Peygamber'i, ailesini ve din büyüklerini metheden kıssahanlar bulunmakla beraber hepsine meddah deniliyordu. Bu unvan zamanla genelleşti, anlatılan konulara bakılmaksızın hemen hepsi meddah ortak terimiyle adlandırıldı.

16. yüzyıla gelindiğinde meddahların sayıları arttı, toplum içerisindeki fonksiyonları değişti. Meddahların ne gibi nitelikleri bulunması gerektiğini anlatan Fakirî Risâle-i Ta'rîfât'taki beyitiyle meddahın toplumdaki konumunu belirtti.

"Bilir misin nedir âlemde meddâh
Biribiriyle halkı ede ıslâh"

  • 9
  • 12
YABANCI RESSAM ÜNLÜ MEDDAHI HİKAYE ANLATTIĞI SIRADA RESMETTİ
YABANCI RESSAM ÜNLÜ MEDDAHI HİKAYE ANLATTIĞI SIRADA RESMETTİ

Meddahları hikâye anlatma dışında orta oyununda ve Karagöz oynatmada da ustalaştı. Özellikle 19. yüzyılda çeşitli tipleri hem *palangada hem kahvelerde ustaca çizen bu meddahlar arasında Kız Ahmed, Emin, Kör Osman, Âşık Hasan, Nazif, Tespihçioğlu ve Musâhib Nûri sayılabilir.

*Palanga: 1. Tiyatro sahnesinin üst kesimindeki ızgaralarda bulunan, askı halatını kaydırmaya yarayan makara. 2-(Ortaoyunu) Ortaoyunu'nda oyun alanı.

Hatta öyle ki bunlardan Kız Ahmed, ünü Avrupa'ya yayılmış bir hikâyeciydi; Emin ise Camcı İsmâil gibi önemli meddahların da ustasıydı. Ressam Allom Thomas Kız Ahmed'in hikâye anlattığı sırada bir resmini yaptı. Mürekkepçi İzzet, Lüleci Mehmed nükteleri ve ustalıklarıyla dillere destandı. Yağcı İzzet ve Şükrü Efendi de ünlü meddahlar arasında yer alıyordu. Şükrü Efendi'nin yetiştirdiği İsmet Efendi ustasını geçmiştir.

  • 10
  • 12
MEDDAH AKSESUARLARI
MEDDAH AKSESUARLARI

Meddahların alamet-i farikalarından biri aksesuarlarıydı. Meddahların başlangıçtaki bazı simgeleri değişik biçimlerde zamanımıza kadar geldi. Meddahların yanında süngü, tuğ (yaygı, lamba, şedde) ve teberzin bulunurdu.

Bunlar şu anlamlara gelirdi: Süngü, Hz. Peygamber'e inanan ve Hz. Emîr'in (Ali) kardeşi Ca'fer'i yetiştiren Habeş Kralı Necâşî bu süngüyü vermişti. Süngüye "elif" de denir, çünkü bu süngüyü ancak elif gibi doğru olanlar kullanabilir.

Süngü sonradan değneğe dönüştü. Meddahlar arasında süngü yani "nize" kelimesinin "nûn"u, "nûr-ı muhabbet alnında parlasın"; "ye"si, "yakini (inancı) tam olsun"; "ze"si, "zîb ü zînet-i dünyâdan vazgeçsin"; "he"si, "havadârî-i mü'minân ve muhibbân (müminlerin ve dostların yandaşlığı) olsun" demekti.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN