Arama

“Müslüman aleminin tek romanı”: Hayy bin Yakzan

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Müslüman aleminin tek romanı" olarak tanımladığı Hayy Bin Yakzan, felsefi bir anlatı olma özelliğini taşıyor. Peki, burjuva sınıfının temsili sayılan Batı'daki bir karakterle sık sık mukayeseli incelemelere tabi tutulan bu eserin önemi ve muhtevası nedir? Mukayeseye tabi tutulduğu Batı'daki bu kahraman kimdir? Issız bir adada tek başına yaşayan Hayy, mutlak varlığın bilgisine nasıl ulaşır? Bu soruların cevabı ve daha fazlasını sunabilmek adına Hayy Bin Yakzan anlatısını tahlil ettik.

  • 2
  • 14
Hakikatı aramak ve bulmak için yapılan yolculuk
Hakikatı aramak ve bulmak için yapılan yolculuk

İbn Tufeyl kendi eserinin giriş kısmında kitabını İbn Sina'dan feyz alarak yazdığını belirtir. Her iki filozofun aynı ismi verdikleri eserdeki tek ortak nokta karakterlerin adlarıdır. Bunun dışında gerek kurgu gerek varılan sonuçlar açısından tamamıyla farklıdır.

İbni Tufeyl ve İbni Sina'nın kaleme aldığı Hayy Bin Yakzan eserlerinde ortak olan noktalardan biri de hakikati aramak ve bulmak için yapılan yolculuğun anlatılmasıdır.

  • 3
  • 14
Hayy Bin Yakzan’ın mahiyeti
Hayy Bin Yakzan’ın mahiyeti

Kimi araştırmacılar İbn Tufely'in Hayy Bin Yakzan'ı felsefi öğretilerinin daha iyi kavranmasını sağlamak amacıyla sembolik bir dille oluşturduğunu ve bu sebeple alegorik bir eser mahiyeti taşıdığını iddia ederler. Ömer Türker ise; Hayy Bin Yakzan: İnsanlık Adasında Yalnız Bir Hakikat Yolcusu adlı makalesinde Hay Bin Yakzan ile Salaman ve Absal'ın Hikayesi'nin yalnızca öykü olmak bakımından kurgusallık taşıdığını, bunun yanında anlatılan meselelerin herhangi bir kurgusallık içermediğini, yazarın Hayy Bin Yakzan üzerinden görüşlerini açıkça ifade ettiğini belirtir.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.

  • 4
  • 14
Hayy Bin Yakzan’ın konusu
Hayy Bin Yakzan’ın konusu

Hayy Bin Yakzan'da ıssız bir adada tek başına büyüyen Hayy'ın kendi imkânlarıyla gerçeği arama çabası ele alınır. Hay, tabiatla baş başa her türlü dış etkiden uzak bir ortamda toplumdan soyutlanmış bir halde varlığın sırlarını keşfeder. İnsanlardan ve dinden habersiz bir şekilde bu adada kâinatı, yaratılışı, hakikati özümseyerek Mutlak Varlık'a ulaşır.

Hayy'ın hakikati arayışını İbn Tufeyl; Dünyaya Gelişi, Doğanın Kucağında, Varlığın Özüne Doğru, Sıfırdan Sonsuza, Yolun Sonu ve Gerçeğin İki Yüzü başlıklarıyla altı bölümde ele almıştır. İlk beş bölümde uzun yıllar sonunda kâmil insan mertebesine ulaşan Hay'ı son bölümde yaşadığı ıssız adasında bir sürpriz beklemektedir.

  • 5
  • 14
Öykünün içinde bir başka öykü: Salaman ve Absal
Öykünün içinde bir başka öykü: Salaman ve Absal

Hayy, bir sandalla bulunduğu adaya gelen Absal ile karşılaşır. İçinde bulunduğu toplumun dini yaşayış şeklini doğru ve bilgi seviyelerini yeterli bulmayan Absal, malını mülkünü satıp yoksullara dağıttıktan sonra bu adaya tefekkür içinde yaşama gayesiyle gelen biridir. Absal dini peygamber ve kutsal kitap aracılığıyla öğrenen biri olarak bununla yetinmemektedir. O ilahi mesajın gizli, batıni anlamlarını, işaret ve sembollerini çözmek arzusunda olduğu için arayışa çıkmıştır

Absal'ın ayrıldığı şehirde bıraktığı arkadaşı Salaman ise dinine bağlı, günlük ibadetlerini yerine getiren, kendisine doğrudan verilenlerle yetinen bir insandır.

  • 6
  • 14
Hakikat bazı insanlara perdelidir
Hakikat bazı insanlara perdelidir

Adaya gelen Absal ve Hay kısa süre içinde yakınlaşırlar. Absa, Hayy'a yaşadığı şehrin insanların durumundan bahseder Uzun istişare ve tefekkürlerden sonra Hay o şehre gidip insanlara hakikatin bilgisini anlatmayı teklif eder. Absal bunu "boş bir hayal" diye nitelese de arkadaşını kırmaz ve birlikte terk ettiği o insanların yanına giderler. Absal'ın arkadaşı Salaman'ın yönetici olduğu bu kentte başlangıçta çok iyi karşılanırlar. Ancak bir süre sonra Hay vakıf olduğu gerçekleri anlatmaya başlayınca halk önce şaşırır, sonra yadırgar. Ama Hay anlattıkça iyice ters düşmeye başlarlar. Hatta iş o noktaya varır ki insanlar o ne anlatıyorsa tersini yapmaya başlar.

Bu olaylar sonucunda Hayy ve Absal, bazı insanların yaratılış itibariyle bu gerçekleri kavramaya müsait bir yapılarının olmadığını görürler. Bir süre sonra Hay beyhude bir çabanın peşinde olduğunu anlar ve vazgeçer. Bazı hakikatlerin topluma aktarılmasının imkânsız olduğunu, onlardan dinin doğrudan emirlerinin yerine getirilmesinin ötesinde davranışlar beklemenin anlamsız olduğu hükmünü çıkarır. Tüm bu düşüncelerle bulundukları mekanla ayrılarak Absal ile adalarına geri dönerler.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN