Hafta sonu için kitap önerileri
Hafta içinin yoğun iş koşturmacasından fırsat bulup hafta sonunu kitaplara ayırmaya ne dersiniz? İşte bir türlü eline kitap alıp yeni bir dünyaya başlayamayanlar için tek solukta okunacak kitapları derledik...
Hem Doğu hem de Batı kültürüne aşina olan Fatih Sultan Mehmed, Yunanlı Diyojen'i, Herodot'u, Romalı tarihçiler Livius ve Rufus'u, Büyük İskender'in, papaların, imparatorların, Fransa krallarının ve Lombardlar'ın vekayinamelerini okumuştu. Sezar'ı, İskender'i, Anibal'i, Afrikalı Scipio'yu, Pyrhus'u ve Keykavus'u aşmak niyetinde olduğunu söylerdi.
İmparatorluğu'nun gerçek kurucusu olan Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanlı Devleti bir dünya gücü hâline geldi. Fatih'in hükümdarlık dönemi tarihçilikten edebiyata, mimariden medrese eğitimine, bürokrasiden saray idaresine kadar birçok alanda klasikleşmenin başlangıcıdır. Kendisinden sonraki dönemin siyasî, idarî ve hukukî yapısını şekillendiren bir hükümdardır. Bu eserde bir cihan hükümdarının renkli şahsiyetini ve fetihlerini bulacaksınız.
Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci bir imparatorluğun çöküşünü o zamana göre en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen'de, Aden'de kanal'da Gazze'de, Arap çöllerinde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu mecidiye altınını bile nasıl bıraktığımızı hayretler içinde okuyacaksınız. Cemal Paşa'nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri destan olabilecek, askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek.
Tefsir, hadis, siyer ve nakil olarak en emin kaynaklardan devşirili ve kaynaklarını tek tek göstermek tasasından uzak bu eser, Başlangıç yazısında da belirtildiği gibi, sadece iman sahiplerine hitap edici, hiçbir akli teftiş, tespit ve ispat gayretine düşmeyici, mutlak doğru üzerine hissi ve teessüri bir çatı kurucu ve eğer bir kıymeti varsa onu bu noktada toplayıcı bir denemedir; ve akla verdiği pay, onu bazı noktalarda yine akılla iptal etmekten ibarettir. Bu bir ilim değil, san'at eseridir ve ilmin içini ve dışını tahkik selahiyetinde olmadığı mukaddes kapıya, ancak, inanmış ve teslim olmuş san'at tavriyle sokulmaktan başka çare yoktur.
Kentin yükseklerinde uzun bir sütunun üzerinde Mutlu Prens'in heykeli yükselmekteydi. Prens'in tüm gövdesi küçük saf altın yapraklarla kaplanmıştı. Gözlerinin yerinde iki parlak safir sönüyor, kılıcının kabzasında kırmızı bir yakut parlıyordu. Gerçekten çok beğeniliyordu Prens. Şehir meclisi üyelerinden biri ince bir sanat anlayışı olduğunu kanıtlamak istercesine, heykel hakkında ''Bir rüzgargülü kadar güzel,'' yorumunu yapmış, sonra da insanların onun pratik düşünen biri olmadığı düşüncesine kapılacağı kaygısıyla ''Ama onun kadar işe yaramıyor!'' diye eklemişti.
Momo, büyük bir kentin tiyatro harabelerinde yaşayan küçük bir kızdır. Buldukları ya da kendisine hediye edilenler dışında hiçbir şeyi yoktur. Ancak olağanüstü bir yeteneği vardır: Momo, muhteşem bir dinleyicidir ve bunun için oldukça bol zamanı vardır.
Bir gün hayaletimsi topluluk "duman adamlar" ortaya çıkar. İnce hesaplı planlar kurup insanların zamanını çalarlar. Onları durduracak tek kişiyse Momo'dur.
Momo elinde bir çiçek, koltuğunun altında bir kaplumbağa ve gizemli Hora Usta'nın da yardımıyla koskoca duman adamlar ordusunun karşısında tek başına durur. Acaba Momo, zamanı çalan adamları tek başına alt edebilecek midir?
Toplumumuz ve günümüz insanının zaman algısı ve zamanı okuması üzerine bir masal olan Momo'yla Michael Ende, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü'ne layık görülmüştür. Pek çok kez sinemaya uyarlanan Momo, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada 7 milyonun üzerinde satılmıştır.